Davacı, “borçlu olmadığının tespiti ile ipoteğin terkinini” talep etmiştir. İİK.’ nun 150. maddesine göre icra takibinden sonra ipoteğin iptali(fekki) davası açılması halinde, İİK.’ nun 72. maddesi kıyasen uygulanır. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davası icra takibinin yapıldığı yer mahkemesinde açılabileceğine(İİK. md.72) göre, icra takibinin yapıldığı Adana Mahkemeleri yetkilidir-
Taraflar arasındaki anlaşmazlığın "davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulh nedenleriyle, delilerin toplanmasına ilişkin arar kararı gereğinin yerin getirilmesinden önce giderilmesi halinde tarifede öngörülen nisbi ücretin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilmesi halinde ise tamamını hükmolunacağı", buna rağmen bu durumda "maktu" vekalet ücretine hükmedilmesinin isabetsiz olacağı-
Bir güven müessesesi olan davalı bankanın vermiş olduğu fek yazısına güvenerek tapuda söz konusu taşınmazı ipotekli olarak satın almış olan davacının ipoteğin fek edilmemesi, bir başka deyişle, bankaca tek taraflı vazgeçilmiş olması nedeniyle işbu davayı açmakta hukuki yararı olduğu gözetilerek ve olayın bu şekilde değerlendirilerek, karar yerinde tartışılıp bir hüküm kurulması gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen şekilde, “davacının fek yazısı gereği tapuda işlem yapmaması ve taşınmazı ipotekli devir alması” gerekçesiyle, yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davalı şirketin , davacıya 89 ihbarnameleri gönderirken borcun kaynağını açıkladığı, borçlu şirketin resmi mercilere bildirdiği adreslerine gidildiğinde bu adreslerde hiçbir zaman bulunmadığının anlaşıldığı, olumsuz durumu kanıtlamanın zorluğu karşısında ve somut olay gözetildiğinde davacıdan şirketi bulmasının beklenemeyeceği, mahkemece kaynağı gösterilmeyen 89 ihbarnameleri nedeniyle davacının borçlu olmadığına karar verilmesinin gerekeceği-
Alacak belirlenmeden ipotek akit tablosuna dayanarak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılamayacağı, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takipte asıl borçluyla ipotek borçlusunun mecburi dava arkadaşı olduğu-
Senet metnini talil eden davacının bu iddiasını yazılı delil ile ispatlamak zorunda olduğu- Davanın ihbar edildiği kişinin taraf sıfatı olmadığından mahkemece verilen kararı temyiz etme yetkisinin olmadığı- Senetteki imzanın geçerliliği yönünden açılmış olan ceza davası dikkate alınarak menfi tespit davasına ilişkin karar verilmesi gerekeceği-
İpotek akit tablosunun 1 ve 2 maddeleri incelendiğinde tesis olunan ipoteğin limit ipoteği değil, karz ipoteği bir başka anlatımla “kesin borç ipoteği” olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece ipoteğin anapara ve işleyecek temerrüt faiz tutarından sorumlu bulunduğu dikkate alınarak, davalının takip tarihi itibarıyla talep edebileceği alacak miktarının bilirkişi aracılığıyla belirlenerek bir karar verilmesi gerekirken, delil takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-