Davalı taraf, davacıya düzenlediği 2016 yılına ait faturaların sözleşmeye uygun olarak verilen hizmetlere ilişkin olduğunu ileri sürmüş olup, bu faturalara davacı tarafından itiraz edilmemesi fatura içeriğinin kabulü bakımından yasal bir karine oluştursa da, bu karinenin fatura bedeline ilişkin olup, fatura düzenlenmesine sebep olan hizmet veya ürünün verildiğini ispata ilişkin olmadığı, bu durumda mahkemece, davalının düzenlemiş olduğu 2016 yılına ait faturalara dayanak hizmetin sözleşme kapsamında verildiğine ilişkin ispat yükünün davalı üzerinde olduğu kabul edilerek, davalının bu hususu ispata yönelik fatura dışındaki diğer delillerinin değerlendirilip neticesine göre karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ve gerekçeye dayalı olarak 2016 yılında düzenlenen ve itiraza uğramayan faturalar bakımından yazılı şekilde karar verilmesinin isabetli olmadığı- Mahkemece, iade faturalarına sebep gösterilen iddialara ilişkin ispat yükünün davacı üzerinde olduğu kabul edilip, davacının bu iddialarına dayanak sözleşmelerin hangi müşterilere ait olduğu somut olarak açıklattırılarak, bu iddialara ilişkin taraf delilleri ve özellikle müşteri kayıtlarının tutulduğu sistemler üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılıp, iade faturalarındaki alacak kalemleri açısından davacının haklı olup olmadığı tespit edildikten sonra neticesine göre karar verilmesi gerekeceği-
Dava dışı şirket hakkında başlatılan icra takibi ile ilgili olarak davacıya gönderilen haciz ihbarnamelerine süresinde itiraz edilemediğinden bahisle davacının takip borçlusuna borcunun olmadığının tespiti istemine ilişkin somut uyuşmazlıkta; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Duruşma yapılmadan verilecek kararlar” başlıklı 353. maddesinin 6. maddesinin (b) bendinde “Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak 1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine, 2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, ... duruşma yapılmadan karar verilir” düzenlemesine yer verilmiş olup, istinaf mahkemesince, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildikten sonra yazılı şekilde ilk derece mahkemesi kararı düzeltilerek yeniden hüküm kurulması mezkur maddede sayılan ihtimallerle çelişki oluşturduğundan Bölge Adliye Mahkemesi kararının re’sen bozulması gerektiği-
Bankanın ................ tarihli cevabi yazı ekinde bulunan karşılık çekin örneğinin üzerinde davalı şirketin kaşe ve imzasının bulunduğu, çekin davalı tarafından 3. kişiye ciro edildiği ve bankaca da son hamile ödemenin yapıldığı anlaşıldığından, dosya içerisinde bulunan çekin 3.kişiye davalı tarafından ciro ve teslim yoluyla geçtiği davacı tarafça yine 3. kişilerden alınan çekin ödeme amacıyla davalıya verildiği sabit olup, dava konusu çekin bedelsiz kaldığının kabulü gerekeceği-
Davacı tarafın şikayeti üzerine dava konusu kredi sözleşmesiyle ilgili olarak, dava dışı kredi asıl borçlusu ve davalı kooperatifin yetkilileri ile çalışanları hakkında sahtecilik suçlamasıyla ceza davası açıldığının anlaşıldığı, ceza davasının henüz kesinleşmediği, 6102 sayılı TBK'nın 74. maddesi (818. BK md. 53.) uyarınca ceza mahkemesince saptanan maddi vakıaların hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte olduğu gözetilerek mahkemece, ceza davası kararınn kesinleşmesi beklenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Asıl ve birleşen davanın ticari alım-satıma ve çeke dayanan menfi tespit istemine ilişkin olduğu, mahkemece davaların birbirinden bağımsız olması anlamına gelen ''davaların istiklali prensibi'' uyarınca asıl ve birleşen davalar yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılıp, hüküm kurmak gerekirken mahkemece asıl dava ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı hüküm kurulmamasının, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de her dava için ayrı ayrı belirlenmemesinin doğru olmadığı-
Fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla icra dosyasına fazladan yaptığı ödemelerin iadesi ve icra dosyasına fazladan yapılan ödemeler için borçlu olmadığının tespiti isteğiyle açılan davanın kısmi dava niteliğinde olduğu ve kesinlik sınırının alacağın tamamına göre belirleneceği-
Menfi tespit davasının, gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle hakkında icra takibi yapılan veya yapılması muhtemel olan kişi/borçlu tarafından aslında borçlu olmadığının ispatı için açılan dava olduğu, bu nedenle mahkemece, davacının borçlu olmadığı kısım tespit edilerek hüküm kurulması gerekirken, borçlu olduğu kısım tespit edilerek olumlu hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada dava konusu olmayan çekteki imzanın dava konusu olan çeklerdeki imzalarla aynı olup olmadığının tespiti açısından çekin davacı tarafından ibrazının istendiği, davacının çek aslının elinde bulunmadığını, çek aslının TMSF’de olduğunu beyan etmesi üzerine mahkemece TMSF’ye müzekkere yazılarak çek aslının gönderilmesinin istendiği, TMSF tarafından mahkemeye verilen cevapta çek aslının bulunmadığının bildirildiği, ancak, TMSF’ye gönderilen yazıda dava konusu olmayan çek numarasının eksik/yanlış yazıldığının anlaşıldığı, bu durumda, mahkemece davalı savunmasında belirtilen çek numarası eksiksiz yazılarak ilgili yerden getirtilerek yukarıda belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılarak oluşacak sonuç dairesinde karar verilmesi gerekeceği- Davalının savunmasında bahsi geçen ve dava konusu olmayan çekin davacı tarafından davalıya ödendiği ve çek aslının davacıya iade edildiği dosya kapsamı itibariyle sabit olduğundan, çeki mahkemeye ibraz yükümlülüğünde olan davacı taraf olup, mahkemece, icapsız yemin delilinin hatırlatılması üzerine davacı şirket yetkilisinin eda ettiği yemine dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Forward sözleşmenin TBK'nun genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerine aykırılık taşıdığı iddiası- "Davalı bankanın forward işlemi hakkında davacı yeteri kadar bilgilendirdiği ve aydınlattığı hususunu" ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmişse de, risk bildirim formu da dahil ilgili tüm belgeleri imzalayıp davalı banka ile aralarındaki türev işlemleri sözleşmesinin hukuken geçerli olduğunu kabul ettikten sonra, zarar ettikleri türev sözleşmenin hukuken geçersiz olduğuna ilişkin davacı iddiasının hukuken korunamayacağı-  Tacir olan davacının yaptığı işlemlerin, attığı imzanın sorumluluğunu kavrayabilecek kimse olduğu, yapılan işlemin riskli olduğu, aynı şekilde bankanın da zarar edebileceği, kurun vade farkından korunmak için sabitlendiği, dolayısıyla davalı bankanın kendiliğinden bu işlemi yapmasının olanaksız olduğu- Taraflar arasındaki sözleşme gereğince davalı banka tarafından kesinti yapıldığından, mahkemece, yapılan kesinti miktarı da denetlenmek suretiyle, sözleşme uyarınca fazla kesinti yapılmadığının tespiti halinde davanın reddi gerektiği-
Bozma ilamında davalının fuar organizasyonunun ertelenmesine ilişkin öne sürdüğü sebeplerin sözleşmede belirlenen tarihte fuar yapılmasına engel olup olmadığı, fuarın ertelenmesinin zorunlu olup olmadığı hususlarının araştırılması istenilmesine rağmen mahkemece bozma sonrası yargılamada herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadan sadece davalının cevap dilekçesinde sunduğu deliller değerlendirilerek sonuca gidildiği, halbuki davalı vekilinin bozma sonrası tahkikat kapsamında araştırılması istenilen hususlara dair toplanmasını istediği delilleri 18/02/2021 tarihli beyan dilekçesi ile mahkemeye bildirdiği ancak mahkemece 30/03/2021 tarihli ara kararla tahkikat aşamasında yeni delil toplanamayacağından bahisle davalının delil toplanması talebinin reddine karar verildiğinin anlaşıldığı, açıklanan nedenlerle uyulan bozma ilamının gerekleri yerine getirilmeden, mahkemece uyuşmazlığın çözümü için celbi gereken belgeler dosyaya kazandırılmadan ve gerekli deliller toplanmadan eksik araştırma ile karar verilmesinin doğru olmadığı-