Davacı dava dilekçesinde takip dayanağı bonoların rakam ve yazıyla yazılan miktar hanesindeki ‘‘22’’ ve ‘‘ yirmi iki bin ’’ ifadesinin ilave edilerek senetlerin tahrif edildiğini iddia etmiş olup yargılama sonunda tahrifatın sabit görülmesine göre 22.250,00 TL bedelli her iki bononun ayrı ayrı 22.000 TL yönünden menfi tespit hükmü kurulması gerekirken bono bedelleri üzerinden hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Mahkemece bonolar yönünden davanın kabulüne, ipotekler yönünden davanın reddine dair verilen kararın, sadece reddedilen kısım yönünden davacı yararına bozulduğu, mahkemece bozma ilamına uyulmuş olmasına rağmen, bu kez bonolar yönünden davacı yararına oluşan kazanılmış hakkı ihlal edecek şekilde davanın tümden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı- Mahkemece yapılması gereken işin -bozma ilamından sonra sunulan raporlar da dahil olmak üzere- dosyada bulunan tüm raporların birlikte değerlendirilmesi ve bozma ilamında belirtilen tarihlerde mahcurun fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığının tespiti için Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınması ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesinden ibaret olduğu-
Her ne kadar yargılama aşamasında alınan bilirkişi ek raporunda, ...... Bankası ................ Şubesi’ne ait .............. çek numaralı, .............. keşide tarihli, 30.000,00 TL bedelli çekte, davalının cirosunun karalandığı (iptal edildiği), davalı kayıtlarında çekin ödemesi kaydının bulunmadığı hususları değerlendirildiğinde çekin bedelinin davalıca tahsil edildiği hususunda tespit yapılamadığı, bu nedenle borçtan düşülmediği bildirilmiş ise de, iş bu çekin dosya içinde bulunan fotokopisinin incelenmesinde, karalamalar bulunsa da davacı şirket tarafından davalı finansal kiralama şirketine ciro edildiği, davalı finansal kiralama şirketinin cirosundan sonra ...... Bank A.Ş. Merkez Şubesi’nin kaşesinin bulunduğu anlaşılmış olup banka tarafından gönderilen ............ tarihli yazı cevabında, çek aslının banka şubesine ibraz edildiği, iptal işlemi yapıldığı bildirildiğinden ve iş bu çekte davacı şirketten sonra davalı finansal kiralama şirketinin cirosu bulunduğundan bu çek bedeli kadar bir ödeme almadığını ispat yükünün davalı finansal kiralama şirketinin üzerinde olduğu, bu husus gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Eldeki dava menfi tespit davası olduğundan tarafların alacaklılık ve borçluluk durumlarının dava tarihi itibariyle tespit edilmesi ve buna göre bir değerlendirme yapılması gerekeceği, ancak İlk Derece Mahkemesi’nce alacak-borç durumu takip tarihi itibariyle değerlendirilmiş olduğundan hükmün bu yönden bozulması gerekeceği- İlk Derece Mahkemesi’nce davacıların müteselsilen sorumlu oldukları alacaktan dolayı borçlu olmadıklarının tespitini talep ettikleri davada, reddedilen miktarlar yönünden her iki davacı aleyhine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
Harcamaların nafakadan mahsubunun gerekip gerekmediğinin yargılamayı gerektirdiğinden, menfi tespit davasında kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-
Menfi tespit talebi ve itirazın iptali istemi- Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki- Hükmün tashihi-
Tacirler arasındaki ticari nitelikteki kira sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit davasının konusunun para alacağına ilişkin olduğu ve davada arabuluculuğa başvurunun dava şartı olduğu-
Davacı mevduatının, davacının iradesi fesada uğratılarak Off-Shore Bank Ltd. hesabına gönderildiği iddiasına dayalı alacak istemi- Mudilerin off shore alacaklarının tahsiline yönelik açtıkları davalarda zamanaşımının başlangıcının tespitinde off shore hesabına aktarma tarihi esas alınarak, daha önceden temyiz incelemesinden geçmiş dosyalar bakımından içtihadı birleştirme kararının, usuli kazanılmış hakkın istisnalarından biri olduğu gözetilerek, zamanaşımına ilişen temyiz itirazları konusunda bir değerlendirme yapılması ve davalı tarafça zamanaşımı hususunda bir temyiz sebebi ileri sürülmemiş olsa dahi, feri müdahil tarafından temyiz nedeni olarak getirilmek kaydıyla davalı yönünden zamanaşımı incelemesinin yapılması, dava konusu olay bakımından ceza mahkemesince banka yöneticilerinin eyleminin dolandırıcılık olarak nitelendirildiği gözetilerek uzamış ceza zamanaşımı süresinin bu suça göre belirlenmesi ve uzamış ceza zamanaşımı süresinin 10 yıllık zamanaşımı süresinden kısa olması halinde her halükarda 10 yıllık zamanaşımı süresinin esas alınması, zamanaşımı durduran ve kesen sebeplerden davacı tarafça daha önce açılmış olan bir dava bulunması halinde zamanaşımı süresinin, o davanın kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıl olarak kabul edilmesi gerekeceği-
Kredi kartı ve taşıt kredi sözleşmesi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemi- Ödeme, borcu sona erdiren işlem niteliğinde olduğundan, her aşamada nazara alınabileceği- Mahkemece bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi de verilerek davacının tüm ödeme iddialarını karşılar, tereddütten uzak biçimde düzenlenmiş bilirkişi raporu alınarak karar verilmesi gerektiği-
Kefalet sözleşmesini imzaladığı sırada eşin rızaya dair imzası yoksa da, daha sonra davalı banka ile yapılan yeniden yapılandırma protokolünde sırasında, davacının eşinin "davalı banka ile yaptığı sözleşmeye muvavafakat ettiğini" beyan etmesi karşısında, artık sözleşmenin başlangıcındaki eş rızasına dair imza eksikliğinin ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağı-
Uyuşmazlık, davacılar ile dava dışı üçüncü kişiler arasında haricen yapılan anlaşma neticesinde davalı Bankaya yapılan ödemenin davacıların borcunu sona erdirip erdirmediği ve davalı Banka tarafından bu bedelin dava dışı üçüncü kişilere iade edilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır...