Bononun lehdarı olan ve bonoya dayalı olarak icra takibi başlatan davalıda bononun aslının bulunması gerektiğinden, davalıya bono aslını sunması için ihtaratlı kesin mehil verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bononun incelenemediği ve ispat yükünün davacıda olduğu belirtilerek karar verilmiştir. 6100 sayılı Kanun'un 219 ve 220 nci maddesi ve 2004 sayılı Kanun'un 167 nci maddesinin ikinci fıkrası da dikkate alınarak işlem yapılması gerekirken eksik incelemeyle karar verilmesinin doğru olmadığı-
Bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemi- İlk derece mahkemesince raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için alınan son raporda "senetteki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığı" hususunda bir kanaat bildirilemediği, bu nedenle ispat yükü davalıya ait ise de taraflar arasında düzenlenen sulh sözleşmesinde de "...İcra Müdürlüğünün ... sayılı dosyası ile .. aleyhine başlatılan takipte taraflar aralarında anlaşmış olup, takipten doğan 06.02.2013 tanzim tarih 28.02.2015 vade tarih, 850.000,00 TL meblağlı bonodan kaynaklanan borç tamamen kayıtsız şartsız ... tarafından kabul edilmekle takip konusu alacak taraflar arasında protokole bağlanmıştır....." hususunun belirtildiği, davacı hakkındaki takibin 2015 yılında yapıldığı, ödeme emrinin 21.04.2015 tarihinde tebliğ edildiği, sulh sözleşmesinin ise takibin kesinleşmesinden sonra yapıldığı, bu nedenle manevi baskıdan söz edilemeyeceği (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 28/04/2022 tarih 2019/(19)11-557 Esas 2022/632 Karar sayılı ilamı)-
Davacının bonodaki imzasının şirkete ait kaşe üzerinde bulunduğu, daha sonra kaşenin sol tarafına şirketin diğer ortağı ve davalının oğlu ............... tarafından ayrı bir imzanın atılmış olmasının davacının kaşe üzerine imza atmış olması nedeniyle şahsi sorumluluğu sonucunu doğurmayacağı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile; davaya konu icra takip dosyası ve takibe konu bono kapsamında davacının, davalıya borçlu olmadığının tespitine, şartları oluşmadığından davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalı bankanın internet bankacılığı üzerinden davacının izni dışında gerçekleştirilen işlemler nedeniyle uğradığı zararın tazmini ve kredi borçlarının iptali istemi- Davacının, bankanın müvekkilinin bilgisi ve rızası dışında yaptığı işlemler sonucu zarar ettiğini ve buna bağlı olarak rızası dışında çekilen krediden dolayı bankaya borçlanmadığını iddia ederek tazminat talep ettiği- Bölge Adliye Mahkemesince, eksik ve hatalı gördüğü hususlara yönelik olarak yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması, dosyadaki delillere göre davaya konu olayın gerçekleşmesi ve zararın doğmasında hangi tarafın kusurlu olduğunun veya kusurun paylaştırılıp paylaştırılamayacağının tespit edilmesi gerekirken, re'sen kusur oranlarının yeniden belirlenmesi ve bilirkişi raporlarının aksine tüm kusurun yetersiz gerekçelerle davalı bankaya yüklenmesinin doğru olmadığı-
Cumhuriyet Başsavcılığındaki ifadesinde "dava konusu olan senedi, amcası olan muristen birlikte yaptığı inşaat işleri nedeniyle verdiği hizmet karşılığı alacağına binaen aldığını" beyan eden lehtarın, senedin "nakten" yazılı ihdas nedenini "malen" olarak talil etmiş olmayacağı-
Bozmaya uyulmakla, bozma ilamı lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşmuş olduğu - Bu durumda Mahkemece bozmaya uyulmakla oluşan usulü kazanılmış hak da bertaraf edilmek suretiyle 29.11.2022 tarihli ek karar ile tavzih talebinin kabulüne karar verilerek davalı yararına kötü niyet tazminatı hükmedilmesinin de doğru görülmediği-
Davanın; bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine ilişkin olduğu - Senet altında keşideci hanesinde M. C. isim ve soy isim bulunmakta ise de, o tarihte şirket yetkilisi davacının her iki imzasının da şirket kaşesi üzerinde yer almasına ve bu kişinin el yazıyla isim ve soy isminin yazmasının imza mahiyetinde değerlendirilebilecek ise de, senet metninden de görüleceği üzere, ayrıca şekil kullanmak suretiyle imza attığı, bu durumda senetten şahsen sorumlu olmadığı anlaşılmakla mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
İstirdat davası açma süresinin bir yıl belirtilmiş olup bu sürenin hak düşürücü süre niteliğinde olduğu- Bir yıllık dava açma süresini geçiren borçlunu iki yıl içinde sebepsiz zenginleşme davası açabileceği-
Birleşen davada İlk Derece Mahkemesinde tazminata ilişkin hüküm kurulmuş iken Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında karar yazılırken tazminata ilişkin hüküm kurulmadığı görülmekle, birleşen davada davacı-asıl davada davalı olan banka icra takibi başlatmada haksız ise de, ayrıca kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından İlk Derece Mahkemesince karar altına alınan kötüniyet tazminatının kaldırılmasına ve asıl davada davacı-birleşen davada davalının buna ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerekirken gerekçede söz konusu husustan bahsedilmiş olmasına rağmen hüküm kısmında söz konusu tazminata ilişkin bir hüküm kurulmamasının bozmayı gerektirdiği-
Çekin, bir ödeme aracı olup davalının elinde bulunduğu - Davacının bu çekin bedelsiz olduğunu ya da iddia ettiği gibi boş olarak verildiğini ve dolayısıyla anlaşmaya aykırı doldurulduğunu yazılı delille ispat etmek zorunda olduğu- Bu davada ispat yükünün davalıda değil, davacıda olduğu - 11. Asliye Ceza Mahkemesinin sayılı kararıyla davalı hakkında resmi belgede sahtecilik, bedelsiz senedi kullanma suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılmasına karar verilmiş ise de bu karar netice itibariyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin bir karar olup, Ceza Mahkemesinde dinlenilen tanık ifadeleri bu menfi tespit davasında da ispata yeterli olmayıp 6100 sayılı Kanun'un 200 ve 201 inci maddeleri uyarınca yazılı delillerle ispatlanması gerekir. Bu nedenle ispat yükü üzerinde olan davacının davasını ispat edemediği anlaşılmakla "davanın reddine karar verilmesi" gerekirken kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-