Bononun teminat senedi olduğunu ispat yükünün davacıya ait olduğu - Senedin miktarı itibariyle de HMK'nın 200 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu iddianın yazılı delille ispatının gerekeceği - Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kesin bir mahkûmiyet kararı olmadığından, ortada ceza hukuku anlamında kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü bulunmadığından, TBK 74 üncü maddesi uyarınca hukuk hâkimini bağlamayacağı-
Uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanan taşınmaz satış sözleşmesine konu taşınmazda geçit hakkı tesisi bakımından taşınmazın yolunun açılması ve imar çağının alınması ile ilgili yapılacak işlerin karşılığı olarak verildiği iddia edilen çekler nedeniyle davacının borçlu olup olmadığı hususundadır...
6098 sayılı Kanun'un 37 . maddesine göre, bir kimse, karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamayacağı- 6098 sayılı Kanun'un 38 . maddesinde belirtildiği üzere korkutmadan (ikrahtan) söz edilebilmesi için, tehdidin sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız (hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması, yani sözleşmenin tehdidin yarattığı korku sonucu yapılmasının zorunlu olduğu- Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırabileceği- İptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı olmadığı- 6098 sayılı Kanun'un 39. maddesi uyarınca, korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme, karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabileceği-
İtiraz edilmeden kesinleşen iflas yoluyla takipten sonra açılan menfi tespit davasının bekletici sorun yapılmamasında bir isabetsizlik bulunmadığı, depo emrine konu borç miktarını tespit eden bilirkişi raporunun denetimi elverişliği olduğu ve karar tehiri icra talepli olarak temyiz edilmediğinden, depo edilen tutarın davacı tarafa ödenmesinin yasaya uygun olduğu-
Kooperatif ana sözleşmenin 14 ncü maddesinin ikinci fıkrasına göre ilk ihtarnamenin şekli bakımdan incelenmesine başlanılıp ödemesi 30 gün geciktirilmemiş aidat borcunun yer aldığı bu ihtarnameye dayalı olarak ihraç kararı verilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken şekli nedenlerden sonra inceleme sırası gelen ihtarnamelerin gerçek borcu yansıtmadığı yönünde esasa ilişkin nedene dayanılması yerinde değil ise de kararın sonucu itibariyle doğru olduğu-
Kredi kartı üyelik sözleşmesinin imzalanma tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 4077 sayılı Kanun uyarınca taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre faizin belirlenmesi ve bu hususa ilişkin bilirkişi raporunun da değerlendirilmesi gerekirken 6098 sayılı Kanun'un 88 ve 120 inci maddelerinin uygulanmasının doğru olmadığı -
İpoteğin paraya çevrilmesi yolu ile başlatılan icra takibinin dayanağı olan ipoteğin, 07.01.2008 tarihli olup 310.000,00 TL bedelli üst sınır ipoteği niteliğinde olduğu; üst sınır ipoteğinde asıl alacak, faiz ve diğer giderler üst sınırı aşamayacağı-
Uyuşmazlık, şahsi borç nedeniyle verildiği iddia olunan senetten kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinde, senedin veriliş amacından farklı olarak doldurularak icraya konulduğu ve davalının açığa imzanın kötüye kullanılması suçunu işlediği iddiasına dayalı olarak takibe konu senet nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ve tazminat istemine ilişkindir...
Dava, davacının devraldığı işletmenin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan kredi borcunun davalı ipotek veren tarafından ödendiği iddiasıyla başlatılan icra takibi nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespiti ve istirdat istemine ilişkindir...
Davacı tarafından ariyet verilen malzeme ve ekipman bedeli talep edilmiş ise de, davalı bayii tarafından keşide edilen 06.04.2012 ve 10.04.2012 tarihli ihtarnamelerden anlaşılacağı üzere davalının ekipmanı teslime hazır olduğunu belirterek gelip teslim alınmasının talep edildiği, ekipmanın davacı tarafından teslim alınmaması sonucunda bedelinin talep edilmesinin mümkün olmadığı, sözleşmenin devamı süresince bayinin vadeli satış istemi bulunmadığı, Enerji Petrol'ün de vadeli satış yapılmayacağına dair bir bildiriminin olmadığı, bayiye akaryakıt verilmemesi sonucunda bayinin sözleşmeyi haklı olarak feshettiğinin kabulünün gerektiği, taahhütnamede cezai şart düzenlenmiş ise de ilişkinin devamı sırasında taahhüt edilen tutarın altında mal alımına karşılık satış yapmaya devam eden davacı Enerji Petrol'ün bu tutumunun, birleşen dosya davalısı şirkete cezai şartın uygulanmayacağına dair haklı bir güven oluşturduğu, davalının bu duruma güvenerek ilişkiye devam ettiği gerekçesi ile cezai şart talebinin de reddi gerektiği-