Davacının menfi tespit istediği miktar davadan önce davacıya iade edilmiş olduğundan bu hususta davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından istemin reddine karar verilmesi gerektiği- Kredi risk sistemindeki kayıtların silindiği anlaşıldığından, davacının banka kredi başvurularının reddi ile kredi referans sistemindeki silinen kayıtlar arasında illiyet bağının bulunduğu kanıtlanamadığından manevi tazminata karar verilmesinin hatalı olduğu-
Dava konusu icra takibinin muris aleyhine yapıldığı, murisin ölüm tarihine göre terekesi iştirak halinde olduğundan davanın tüm mirasçılar tarafından el birliğiyle açılması ya da davacının açtığı bu davaya diğer mirasçıların muvafakatlerinin sağlanması veya terekeye temsilci tayin ettirilerek tereke temsilcisi vasıtasıyla davanın yürütülmesi gerekeceği, bu yönün dava şartı olup öncelikle ve re'sen gözetilmesi gerekeceği-
Dava konusu senette “malen” kaydının bulunduğu, her ne kadar mahkemece davalı tarafın senedin düzenleme sebebini talil ettiği kabul edilerek ispat külfeti davalıya yüklenmiş ise de somut olayda davalının Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği ifade gözetildiğinde dava konusu senedin davacıya satılan inşaat malzemesinin bedeli karşılığında verilen çeklerin ödenmemesi nedeniyle alındığı beyanı karşısında talilden söz edilemeyeceğinin kabulü gerekeceği, bir an için davalının beyanları talil olarak kabul edilse bile davacı da teminat iddiasında bulunduğuna göre olayda çift taraflı talilden söz edilebilir ki çift taraflı talilde ispat yükünün yön değiştirmeyeceği, davacı vekilinin dava konusu senedin imzalı ve boş olarak verildiğini ve sonradan anlaşmaya aykırı şekilde 50.000 TL miktar yazılarak takibe konulduğunu iddia ettiğine göre boş senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasını yazılı delil ile ispatlamak zorunda olduğu- Davacı dava konusu senedin avalisti olup dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK'nın 614/2 md'si uyarınca; “Aval veren kimsenin temin ettiği borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa dahi aval verenin taahhüdü muteberdir” hükmü karşısında senette şekil noksanı bulunmadığına göre aval veren davacı hakkındaki davanın da kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davacı vekili 10.05.2017 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiğini bildirdiğinden, vaki feragat nedeniyle bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekeceği-
Davacının davaya konu kredi kartının kefili konumunda olduğu, sözleşmenin incelenmesinden davacının sözleşmede sorumlu olacağı azami miktarın belirtilmemiş olduğunun anlaşıldığı, 818 sayılı B.K.'nın 484 ( 6098 sayılı T.B.K.'nın 583-1. md.) uyarınca kefalet limitinin belirtilmemesi sebebiyle kefalet sözleşmesi geçersiz olduğundan mahkemece davanın bu nedenle reddi gerekirken yazılı gerekçeyle reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirir ise de bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 6100 sayılı HMK'nun geçici 3. maddesi ve 5236 sayılı kanununun geçici 2. maddesi yollanmasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 5236 sayılı kanunun 16. maddesiyle değiştirilmeden önceki 438/7 maddesi gereğince mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerektiği-
Kapalı çarşı içerisinde bulunan umumi tuvalet işletmesinde, kaçak su kullanımına dayalı borç tahakkukundan kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin uyuşmazlıkta uzman bir bilirkişiden davalının davacı taraftan isteyebileceği kaçak su bedelinin, kaçak su tutanağının düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan ASKİ Tarifeler Yönetmeliği hükümlerine göre hesaplanması gerektiği-
İmzaların istiklali prensibi nedeniyle kambiyo senetlerindeki her imza sahibinin kendi imzasından sorumlu olduğu ve başkasının imzalarının sahte olması imzasını inkar etmeyenlerin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı-
Kambiyo senetlerinden olan çekin sebepten mücerret olduğu- Menfi tespit davasında, davacının, dava konusu çeki, mal karşılığı avans olarak verdiğini ve bedelsiz olduğunu yazılı delille ispatla yükümlü olduğu- Birleşen alacak davasında, mahkemece gerekçeli karar içeriğinde bu davaya ilişkin hiç bir gerekçeye yer verilmemesi ve bu dava ile ilgili iddia-savunma ve hiç bir delilin değerlendirilmemiş olmasının isabetsiz olduğu-
Davanın mal satışından kaynaklanan alacağın tahsili için davalı tarafından başlatılan ilamsız icra takibinin itirazsız kesinleşmesi üzerine açılan menfi tespit davası olduğu, ispat külfeti ilamsız icra takibini başlatan alacaklı davalı tarafta olup, tek başına fatura düzenlenmiş ve onun tebliğ edilmiş olmasının alacağın ve akdi ilişkinin varlığını kanıtlamayacağı, mahkemece davalının akdi ilişkinin varlığına ve malın teslim edildiğine yönelik sunmuş olduğu deliller incelenerek bir karar verilmesi gerekeceği-
Hukuki yararın bir dava şartı olduğu, eda davalarında ve inşaî davalarda hukuki yararın bulunduğunun varsayılacağı, tespit davalarında ise her olayın özelliğine göre davacının tespit davası açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekeceği, özellikle bir olayın tespitine ilişkin açılan davalarda bu değerlendirmenin hassasiyetle yapılması gerekeceği, somut olaya gelindiğinde, davacının münhasıran taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin bulunduğunu tespit ettirmekte hukuki yararının bulunmadığı, zira adi ortaklık ilişkisinin varlığının ya da yokluğunun taraflar arasında ortaya çıkan uyuşmazlıkta uyuşmazlığın çözümüne katkı sağladığı ölçüde mahkemece değerlendirileceği- İtirazın iptali davasının genel hükümlere göre görülen bir dava olması sebebiyle borçlunun, takibe itirazında bildirdiği itiraz sebepleriyle bağlı olmadan bütün savunma sebeplerini itirazın iptali davasında ileri sürebileceği, bu sebeple itirazın iptali davası açıldıktan sonra takip konusu borçla ilgili olarak borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı, zira menfi tespit davasında ileri sürebileceği borçla ilgili iddiasını itirazın iptali davasında savunma sebebi yapabileceği ve savunmayla ilgili tüm delillerini gösterebileceği-