Davanın, menfi tespit davası olduğu, mahkemece davacının borçlu olmadığı miktar belirlenip bu miktar üzerinden menfi tespit hükmü kurulması gerekirken olumlu tespit kararı şeklinde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davalının 21 adet faturaya konu malların teslim edildiğine ilişkin sipariş formları ve eklerini sunduğu, bu durumda tüm sipariş formları ve ekleri davacının defterleri ile birlikte uzman bilirkişi kurulu tarafından incelenerek deftere kayıtlı 10 adet faturaya ilişkin olanlar ayrıldıktan sonra kalan 11 fatura konusu malın teslimi yönünden inceleme yapılıp alınacak Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi kurulu raporuna göre uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi yönünden kararın davalı yararına bozulmasının gerektiği-
Bozma kararına uyulmakla mahkemece bozma kararının gereklerinin yerine getirilmesi gerekeceği, yeni bir bilirkişi kurulundan önceki bozma kararından bahsedilen ilkeler uyarınca rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davanın tarımsal kredi sözleşmesindeki imzaya itiraz nedeniyle açılan menfi tespit istemine ilişkin olduğu, kredi sözleşmesindeki imzanın davacıların murisine ait olmadığı anlaşılmış ise de, davacıların murisinin asıl borçlu olduğu ......... İcra Müdürlüğü'nün ............. sayılı dosyasına verdiği 09.01/2003 tarihli beyanında "mevcut borç bana ait bahsi geçen ihtarnameye itirazda bulunmuyorum" demek suretiyle beyanda bulunduğunun tespit edildiği, bu beyan murisi bağlayıcı nitelikte olduğundan bu beyan üzerinde durularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacı kendi kusuru ile kartını ve şifresini 3. kişiye verdiğinden, kendi kusuruna dayanarak hak iddiasında bulunması yasa tarafından korunmayacağından ve somut olayda bankaya atılı bir kusur bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Dosya içeriğinde mevcut bozma ilamları dikkate alındığında ispat külfetinin davacı tarafta olduğu, öncelikle dava konusu edilen çeklerin ve nakdi ödemenin sipariş avans olarak davalıya verildiğinin yazılı delillerle kanıtlanması gerekeceği, dosyaya sunulan davacı delilleri arasında bu yöne ilişkin herhangi bir delilin bulunmadığı, hal böyle olunca davanın reddi gerekirken ispat külfetinin tayininde ısrarla hata yapılarak yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Davacı H.K.'nın genel kredi sözleşmesinde asıl borçlu olduğunun, diğer davacı S.K.'nın da aynı genel kredi sözleşmesinde kefil olduğunun, H.K.'nın taşınmazını ipotek verdiği banka tarafından ayrıca davaya konu icra takibine esas olan kambiyo senedinin de alındığının anlaşıldığı, İ.İ.K.'nun 45/3. maddesine göre alacağın kambiyo senedine dayanması halinde, alacak rehinle temin edilmiş olsa bile borçlu hakkında ayrıca takip yapılabileceğinden diğer davacı S.K.'nın da sözleşmede kefil olması nedeniyle kefalet limiti ve kendi temerrüdünün sonuçlarından ve ipoteği aşan miktar yönünden tahsilde tekerrür olmamak üzere sorumlu olacağı kabul edilerek açıklanan ilkeler uyarınca alacak hesabı yönünden inceleme ve değerlendirme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davanın icra takibine konu edilen bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davası olduğu, davacının şikayeti üzerine davalı ve birleşen davanın davalısı hakkında dolandırıcılık suçundan dolayı kamu davası açılmışsa da mahkemece ceza kararının Yargıtayca bozulması üzerine bu kez hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verildiğinin ve bu kararın kesinleştiğinin anlaşıldığı, bu durumda davalılar hakkında verilmiş kesinleşmiş bir mahkumiyet kararından söz edilemeyeceği, mahkemece davacının dava dilekçesindeki iddiaları doğrultusunda deliller değerlendirilerek gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-