Şikayetçinin “ödeme emri tebligatının boşandığı eşine ait adresine tebliğ edildiği, eski eşi ile birlikte oturmadığı için usulsüz olduğunu” iddia ettiği mahkemece “borçlunun haciz nedeniyle takipten haberdar olduğu ve şikayetin süresinde olmadığı” gerekçesiyle verdiği ret kararının isabetli olmadığı, borçlunun beyan ettiği öğrenme tarihinden önce tebligattan haberdar olduğuna ilişkin dosyada bir işlem bulunmadığından, mahkemece tebliğ tarihinde tebligatı alan şahsın borçlu ile aynı konutta oturup oturmadığının kolluk marifetiyle araştırılması gerekeceği-
Şikayete konu menkul haczedilmesi talebinin reddine ilişkin olarak da karar verilmesi gerektiği-
İcra mahkemesince verilen kararların kural olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemekle birlikte aynı takip dosyayı nedeniyle, aynı taraflar arasında ve aynı konuda daha önce verilen icra mahkemesi kararlarının kesinleşmek koşuluyla sonraki şikayet yönünden “kesin hüküm” teşkil edeceği-
İcra takibine, asliye ticaret mahkemesince itirazın iptaline karar verilen meblağ üzerinden devam edilebileceği- Temlik edenin takipte alacaklı sıfatı kalmadığından temyiz dilekçesinin reddedilmesi gerektiği-
Borçlu vekilinin talebi, ilama aykırılık şikayeti mahiyetinde olduğundan İİK'nun 18. madde hükmü doğrultusunda taraflar gelmeseler dahi esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, dosyanın 31.10.2013 tarihinde işlemden kaldırılıp üç aylık yasal süresi içinde yenilenmediğinden bahisle HMK'nun 150/5.maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Asıl davada HUMK'nın 193. maddesi uyarınca açılmamış sayılma kararı verilme şartları gerçekleşmiş ise de, birleşen dosyada yer alan bilgilere göre diğer İcra Hukuk Mahkemesi tarafından görevsizlik kararı verildiği, bu kararın davacı vekiline tebliğ edildiği ve adı geçen tarafından verilen dilekçe ile de dosyanın görevli Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesini istediği görüldüğünden, birleşen dava ile ilgili olarak işin esasına girilerek bir hüküm tesisi gerekirken, her iki dava hakkında da açılmamış sayılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı-
Ortaklığın (Joint Venture'nin) tüzel kişiliği bulunmadığından taraf ehliyetinin de olmadığı, iş ortaklığı adına yapılan şikayetin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiği-
Hakimin, talep aşarak hüküm oluşturmasının isabetsiz olduğu-
Bazen bir mahkeme kararının, başka bir dava yönünden kesin hüküm veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi konularda yapılacak hukuksal değerlendirmelerin sağlıklı olabilmesinin de, o kararın HMK'nun 297/2. maddesinde belirtilen bir gerekçeyi içermesiyle mümkün olduğu-
Borçlunun mahkemece incelenen usulsüz tebligat şikayetinin yanında borçlunun ipotek veren 3. kişi olduğu, asıl borçlu olarak gösterilemeyeceği ve takip dayanağı belgelerin ödeme emri ekinde gönderilmediğine ilişkin şikayetleri de bulunmasına rağmen, mahkemece anılan talepler incelenip bu konuda 6100 sayılı HMK'nun 297. maddesinde belirtilen ilkelere göre olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-