Tebliğ belgesinde beyanı alınan komşunun isminin tesbit edilmediği, bilgisine başvurulan komşunun kim olduğuna dair hiçbir bilginin bulunmadığı, bu durumda borçlulara çıkartılan meşruhatlı davetiyeler Tebligat Kanunu'nun 21/1-2 ve Tebligat Yönetmeliği'nin 30/1. maddelerine aykırı olmakla usulsüz olduğu- Borçlulara çıkartılan meşruhatlı davetiyeler usulsüz olduğundan, yöntemine uygun şekilde tebliğinin sağlanması gerektiği-
HMK’nun , icra ve iflas kanununda bir hüküm bulunmayan hallerde ancak İİK’nun da açıkça yollama yapılması (İİK. 50,68/a-IV vb.) veya bu kanunun özel veya genel hükümlerine aykırı olmaması halinde uygulanabileceği- Haczedilmezlik şikayetinin taraflar gelmeseler bile icra mahkemesince inceleme yapılıp, şikayetin sonuçlandırılması gerekeceği (İİK. mad. 18/3)- HMK. mad. 324 de düzenlenen “delil ikamesi avansının”, HMK.’nun 114. maddesini (g) bendinde belirtilen” gider avansından hüküm ve sonuçları itibariyle farklı olduğu ve bir ‘dava şartı’ niteliğinde olmadığı-
İcra müdürlüğünce alacaklıya fazladan ödeme yapıldığı belirtilerek muhtıra gönderildiği anlaşıldığından, mahkemece bilirkişi incelemesi yapılarak fazla ödeme olup olmadığının belirlenmesi gerektiği-
İtirazın; İİK'nun 169/a-1 maddesi hükmüne aykırı olarak duruşma açılmaksızın evrak üzerinden incelenip sonuçlandırılmış olmasının sonuca etkili olmayan usul hatası olduğu, bu hususun bozma nedeni yapılmadığı-
Bilirkişi raporunda borçlunun haline münasip evin, hangi semtlerden bulunabileceğine dair bir tespitin yapılmadığı, daha mütevazi koşullara sahip semtlerde, haline münasip ev değerinin belirlenmesi konusunda açık ve net bir değerlendirmenin bulunmadığı, raporun bu hali ile hüküm kurmaya elverişli olmadığı, zira, takip hukukunda asıl olan borcun ödenmesi olup, borçlunun mutlaka meskeniyet şikayetinde bulunduğu yerde veya o yere yakın bir yerde meskeninin bulunması zorunlu olmadığından borçlunun daha mütevazi niteliklere sahip yerlerde haline münasip meskeni edinebileceği miktarın belirlenmesi zorunlu olup, mahkemece bilirkişilerden ek rapor alınarak borçlunun bulunduğu yerden daha mütevazi koşullara sahip yerlerde haline münasip evi alabileceği değerin net bir şekilde belirlenerek, bu tespitten sonra borçlunun haline münasip evi alabileceği miktar, mahcuzun değerinden az ise mahcuzun satılarak, borçlunun haline münasip ev alması için gerekli bedelin kendisine, artanın alacaklıya ödenmesine, satışın borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına karar verilmesi gerektiği-
KDV'ye ilişkin uyuşmazlığın çözümü özel ve teknik bir bilgiyi gerektirdiği- İhale konusu araç üzerinde keşif yapılmak ve vergi konusunda uzman bilirkişiden rapor alınmak suretiyle KDV oranının belirlenmesi gerektiği-
HMK. mad. 114’ de düzenlenmiş olan derdestliğin “daha önceden açılmış ve halen görülmekte olan bir davanın yeniden aynı yada başka bir mahkemede açılması durumunda ikinci davanın açıldığı mahkemede nazara alınan ve bu davanın daha önceden de açılmış ve halen görülmekte olması sebebiyle usulden reddine karar verilmesini sağlamaya yönelik bir dava şartı” olduğu- Birinci dava ile ikinci davanın aynı nitelikte kabul edilebilmesi için her iki dava konularının , davaların taraflarının ve sebeplerinin aynı olması ve bu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekeceği-
Her dava ve şikayetin davanın açıldığı (itirazın yapıldığı) andaki şartlara göre değerlendirileceği- Açıkça davadan vazgeçilmeksizin, borcun cebri icra tehtidi altında ödenmesinin davayı konusuz kılmayacağı, borçlunun borca itirazlarının esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun şikayet nedenleri arasında faizin fahiş istendiği iddiasının da bulunduğu, mahkemece bu konuda olumlu olumsuz bir karar verilmediğinden, borçlu vekilinin faize itirazlarının incelenerek, bir karar verilmesi için hükmün bozulmasına karar vermek gerekeceği-
Tebliğ işleminin, Tebligat Kanunu'nun 13. maddesindeki şekle uygun yapılmamış olması nedeniyle usulsüz olduğu-