Bir icra takibinde, taraflardan birinin birden fazla vekili olsa da icra müdürünün vekalet ücretini vekiller arasında paylaştırma yetkisi bulunmadığı, paylaştırmanın asil ve vekiller arasındaki iç ilişkinin konusu olduğu- Vekilin asil tarafından azlinin ancak ilgili muhatap ve makama ulaşmakla sonuç doğuracağı- İcra dosyasındaki kimlik tespiti içermeyen azlin geçerliliğinin duruşma açılıp ilam alacaklılarının beyanları alındıktan sonra değerlendirilmesi gerekirken, duruşma açılmaksızın eksik inceleme ile karar verilmesinin hatalı olduğu-
Haciz nedeniyle hesaptan gelen paranın ödenmesinin haczedilmezlik şikayetinin esasının incelenmesine engel olmadığı-
Delil avansının yatırılması hususunda borçluya herhangi bir tefhim ya da tebligat yapılmadan bu konuda gıyapta oluşturulan ve şikayetçinin haberdar olmadığı ara kararına istinaden mahkemece “şikayetin kanıtlanamadığı” gerekçesiyle “şikayetin reddine” dair karar verilemeyeceği-
Tebliğ memurunun araştırma yaptığı daimi çalışanın adını tespit etmesi, en azından belirlenebilir şekilde ifade etmesi gerektiği- Tebliğ işlemi usulsüz olmakla birlikte, alacaklı tarafından temyiz dilekçesi ekinde dosyaya sunulan “Protokoldür” başlıklı, hisse devrine ilişkin, borçlunun da isim ve imzasını taşıyan belge suretinde, inceleme konusu takip dosyası belirtilmek suretiyle söz konusu takipteki borçlardan şikayetçinin sorumlu olduğu yazılmış olup, bu belge uyarınca borçlunun usulsüz tebliğ işlemini ve takibi, beyan ettiği tarihten daha evvel öğrendiği ileri sürüldüğünden, mahkemece, bu belge değerlendirilerek ve buna karşı borçlunun diyecekleri sorularak bir karar verilmesi gerektiği-
Menkul haczi üzerine yediemin olarak üçüncü kişiye teslim edilen malların, daha sonra yerinde bulunmaması üzerine İİK'nun 358. maddesi uyarınca gönderilen muhtıranın iptali konusundaki uyuşmazlığın icra mahkmesince duruşma açılarak görülmesi gerektiği-
Borçlunun, İcra Mahkemesi'ne verdiği dilekçesinde, alacaklı ile boşandıktan sonra 11 sene 10 ay birlikte yaşadıklarını ve geçimini kendisinin temin ettiğini iddia ettiği, borçlunun, dilekçesindeki bu talebi borca itiraz niteliğinde olup, maddi vakalara ilişkin bu itirazının tanıkla ispatının mümkün olduğu-
Bir şikayet olan ihalenin feshi isteminin HMK’nun 118. maddesi anlamında bir”dava”olmadığı bu nedenle şikayet dilekçesini HMK’nun 119 maddesinde yazılı şartları taşımasının zorunda olmadığı; şikayet dilekçesinde şikayet konusu dosyanın yanlış gösterilmesini veya hiç gösterilmemiş olmasını yada karşı tarafın yanlış gösterilmesinin, adresinin belirtilmemesinin şikayetin reddini gerektirmeyeceği-
Borçlu, hesap kat ihtarının tebliğ tarihinden, takibin kesinleştiği tarihe kadar varsa “itfa itirazları”nı bildirebileceği ancak bu itirazın İİK.nun 149/a ve 33/I maddelerine göre “yazılı” nitelikteki belgelerle kanıtlanması gerekeceği-
HMK’nun 26. maddesi uyarınca “hakimin,tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebileceği-
İİK.nun 82. maddesi uyarınca “asıl uğraşısı çiftçilik olan borçlu”nun haczedilmezlik şikayetinde bulunabileceği; bunun için borçlunun bizzat kendisinin ziraaat yapmak zorunda olmayıp tarım arazisinin ortakçıya (yarıcıya) vermek suretiyle işletmesi halinde de bu madde uyarınca haczedilmezlik şikayetinde bulunabileceği – Sahip olduğu fındık bahçesinden borçlunun hissesine düşen miktar yönünden borçlunun halen oturduğu köyde yıllık geçinebileceği miktarın saptanması, haciz konulan borçlu adına müstakilen ve hisseli olarak kayıtlı arazilerin tümünün yılda ne kadar gelir getirebileceğinin belirlenmesi gerekeceği-