Her dava ve şikayet açıldığı tarihteki hukuki durum gözetilerek hükme bağlanacağından, borçlunun şikayet tarihinden sonra icra müdürlüğünce yeniden dosya hesabı yapılmış olmasının, şikayetten açıkça vazgeçilmediği sürece, icra mahkemesinin borçlunun başvurusunu incelemesine engel teşkil etmeyeceği-
İcra mahkemesi kararlarının, maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmese de, kendi aralarında kesin hüküm oluşturduklarının uygulamada kabul edildiği, HMK 303/1 maddesinin “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir” şeklinde düzenlendiği, HMK 114/1-i maddesi uyarınca kesin hüküm dava şartı olup, HMK 115/2. maddesinin, dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddedilmesini zorunlu kıldığı-
İİK'nun 82/1-12. maddesine dayalı meskeniyet nedeniyle haczedilmezlik şikayetinde; ispat külfeti borçluya ait olup, isbatın ise mahallinde yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi ile mümkün olduğu, İİK'nun 82/1-12. maddesine dayalı haczedilmezlik şikayetinin keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmaksızın sonuçlandırılmasının mümkün olmadığı-
Borçlu şirket tarafından verilen vekaletnameye dayalı olarak icra mahkemesine onu temsilen şikayette bulunan kişi takibin tarafı olmadığından ve avukat da olmadığından, istemin, aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddi gerektiği-
Borçlu geçerli bir mazeret bildirmemiş ve duruşmaya gelmemiş olsa da, HMK. mad. 150/1 uyarınca, dosyanın işlemden kaldırılmasına ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilemeyeceği, mahkemece, İİK. mad.18/3 uyarınca, taraflar gelmeseler bile inceleme yapılıp şikayetin sonuçlandırılması gerektiği-
Birleştirilen davaların birlikte incelenip karara bağlanacağı, yani davaların tahkikat safhasının müşterek olduğu ancak kararda birleşen veya birleştirilen davaların ayrı ayrı belirtilmesi ve hükümde birleştirilen her dava için ayrı ayrı karar verilerek, her dava için verilen kararın ayrı ayrı gösterilmesi gerekeceği-
“Usuli kazanılmış hak”kın; temyiz merciince bir kararın bozulması ve mahkemenin bozma kararına uyması halinde, bozulan kararın bozma sebeplerinin şümulü dışında kalmış cihetlerin kesinleşmiş sayılmasını ifade ettiği ve bu kuralın davaların uzamasını önlemek amacıyla kabul edilmiş çok önemli bir usul hükmü olduğu- Bir cihetin bozma kararının şümulü dışında kalmasının iki şekilde olabileceği; ya o cihetin açıkça bir temyiz sebebi olarak ileri sürülmüş fakat Dairece itirazın reddedilmesi yahut da onu hedef tutan bir temyiz itirazı ileri sürülmemiş olmasına rağmen dosyanın temyiz Dairesince incelendiği sırada, dosyada bulunan yazılardan onun bir bozma sebebi sayılması mümkün bulunduğu halde o cihet Dairece bozma sebebi sayılmaması olduğu, her iki halde de o konunun bozma sebebi sayılmadığı ve başka sebeplere dayanan bozma kararına mahkemece uyulmuş olmasının taraflardan birisi lehine “usuli bir müktesep hak” meydana getireceği-
Cüz’i de olsa satış avansının yatırılmış olması, usulüne uygun bir satış talebinin bulunduğu anlamına geleceği, yatırılan masrafın yetmeyeceği sonradan anlaşılırsa, bunun tamamlanması istenebilirse de, masraf hiç yatırılmamışsa geçerli bir talebin varlığından söz edilemeyeceği- Alacaklıya yüklenen görev, süresinde satış isteyerek avansı yatırmak olup, satış görevi (İİK. mad. 123), icra dairesine yüklenmiş olduğundan, satış ne zaman yapılırsa yapılsın, haciz ve satış talebinin ayakta olacağı- İki yıllık satış isteme süreci içinde taşınmaz başka bir dosyadan satılmış ise haciz düşmeyeceği- Meskeniyet iddiasının kabulünün İİK'nın 106. maddesindeki süreleri durduracağına dair bir düzenleme bulunmadığı- Sıra cetveli bedeli paylaşıma konu mal üzerinde, satış tarihi itibariyle haczi bulunan alacaklılar dikkate alınarak düzenleneceği, aksi halde satış bedelinden pay ayrılamayacağından, sıra cetveline itiraz etmekte hukuki yararın bulunmayacağı ve bu durumda mahkemece, şikayetçinin haczi düştüğünden hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle, şikayetin HMK'nın 114/1-h ve 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Diğer ica mahkemesi ilamıyla birleşen dosyada şikayet olunanın haczinin düşmediği kabul edilmiş olup hüküm borçlu tarafından temyiz edilmeyerek kesinleşmiş olduğundan, bu ilamın asıl dosyada şikayet olunan yönünden bağlayıcı değil ise de, birleşen dosyada şikayetçinin alacağını borçludan temlik aldığı anlaşıldığından, birleşen dosyada şikayetçi yönünden kesin hüküm oluşturacağı ve bu durumda mahkemece, şikayet olunanın haczinin ayakta olduğunun kabulü gerektiği-
HMK. mad. 114’ de düzenlenmiş olan derdestliğin, "daha önceden açılmış ve halen görülmekte olan bir davanın yeniden aynı yada başka bir mahkemede açılması durumunda ikinci davanın açıldığı mahkemede nazara alınan ve bu davanın daha önceden de açılmış ve halen görülmekte olması sebebiyle usulden reddine karar verilmesini sağlamaya yönelik bir dava şartı” olduğu- Birinci dava ile ikinci davanın aynı nitelikte kabul edilebilmesi için her iki dava konularının, davaların taraflarının ve sebeplerinin aynı olması ve bu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekeceği-
Borçluya gönderilen satış ilamı tebliğ mazbatasındaki imzanın -imza, borçlu tarafından inkar edildiğinden- borçluya ait olup olmadığının uzman bilirkişi aracılığıyla belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-