Birleştirilen davaların birlikte incelenip karara bağlanacağı, yani davaların tahkikat safhasının müşterek olduğu ancak kararda birleşen veya birleştirilen davaların ayrı ayrı belirtilmesi ve hükümde birleştirilen her dava için ayrı ayrı karar verilerek, her dava için verilen kararın ayrı ayrı gösterilmesi gerekeceği-
“Usuli kazanılmış hak”kın; temyiz merciince bir kararın bozulması ve mahkemenin bozma kararına uyması halinde, bozulan kararın bozma sebeplerinin şümulü dışında kalmış cihetlerin kesinleşmiş sayılmasını ifade ettiği ve bu kuralın davaların uzamasını önlemek amacıyla kabul edilmiş çok önemli bir usul hükmü olduğu- Bir cihetin bozma kararının şümulü dışında kalmasının iki şekilde olabileceği; ya o cihetin açıkça bir temyiz sebebi olarak ileri sürülmüş fakat Dairece itirazın reddedilmesi yahut da onu hedef tutan bir temyiz itirazı ileri sürülmemiş olmasına rağmen dosyanın temyiz Dairesince incelendiği sırada, dosyada bulunan yazılardan onun bir bozma sebebi sayılması mümkün bulunduğu halde o cihet Dairece bozma sebebi sayılmaması olduğu, her iki halde de o konunun bozma sebebi sayılmadığı ve başka sebeplere dayanan bozma kararına mahkemece uyulmuş olmasının taraflardan birisi lehine “usuli bir müktesep hak” meydana getireceği-
Cüz’i de olsa satış avansının yatırılmış olması, usulüne uygun bir satış talebinin bulunduğu anlamına geleceği, yatırılan masrafın yetmeyeceği sonradan anlaşılırsa, bunun tamamlanması istenebilirse de, masraf hiç yatırılmamışsa geçerli bir talebin varlığından söz edilemeyeceği- Alacaklıya yüklenen görev, süresinde satış isteyerek avansı yatırmak olup, satış görevi (İİK. mad. 123), icra dairesine yüklenmiş olduğundan, satış ne zaman yapılırsa yapılsın, haciz ve satış talebinin ayakta olacağı- İki yıllık satış isteme süreci içinde taşınmaz başka bir dosyadan satılmış ise haciz düşmeyeceği- Meskeniyet iddiasının kabulünün İİK'nın 106. maddesindeki süreleri durduracağına dair bir düzenleme bulunmadığı- Sıra cetveli bedeli paylaşıma konu mal üzerinde, satış tarihi itibariyle haczi bulunan alacaklılar dikkate alınarak düzenleneceği, aksi halde satış bedelinden pay ayrılamayacağından, sıra cetveline itiraz etmekte hukuki yararın bulunmayacağı ve bu durumda mahkemece, şikayetçinin haczi düştüğünden hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle, şikayetin HMK'nın 114/1-h ve 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Diğer ica mahkemesi ilamıyla birleşen dosyada şikayet olunanın haczinin düşmediği kabul edilmiş olup hüküm borçlu tarafından temyiz edilmeyerek kesinleşmiş olduğundan, bu ilamın asıl dosyada şikayet olunan yönünden bağlayıcı değil ise de, birleşen dosyada şikayetçinin alacağını borçludan temlik aldığı anlaşıldığından, birleşen dosyada şikayetçi yönünden kesin hüküm oluşturacağı ve bu durumda mahkemece, şikayet olunanın haczinin ayakta olduğunun kabulü gerektiği-
HMK. mad. 114’ de düzenlenmiş olan derdestliğin, "daha önceden açılmış ve halen görülmekte olan bir davanın yeniden aynı yada başka bir mahkemede açılması durumunda ikinci davanın açıldığı mahkemede nazara alınan ve bu davanın daha önceden de açılmış ve halen görülmekte olması sebebiyle usulden reddine karar verilmesini sağlamaya yönelik bir dava şartı” olduğu- Birinci dava ile ikinci davanın aynı nitelikte kabul edilebilmesi için her iki dava konularının, davaların taraflarının ve sebeplerinin aynı olması ve bu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekeceği-
Borçluya gönderilen satış ilamı tebliğ mazbatasındaki imzanın -imza, borçlu tarafından inkar edildiğinden- borçluya ait olup olmadığının uzman bilirkişi aracılığıyla belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Bir icra takibinde, taraflardan birinin birden fazla vekili olsa da icra müdürünün vekalet ücretini vekiller arasında paylaştırma yetkisi bulunmadığı, paylaştırmanın asil ve vekiller arasındaki iç ilişkinin konusu olduğu- Vekilin asil tarafından azlinin ancak ilgili muhatap ve makama ulaşmakla sonuç doğuracağı- İcra dosyasındaki kimlik tespiti içermeyen azlin geçerliliğinin duruşma açılıp ilam alacaklılarının beyanları alındıktan sonra değerlendirilmesi gerekirken, duruşma açılmaksızın eksik inceleme ile karar verilmesinin hatalı olduğu-
Haciz nedeniyle hesaptan gelen paranın ödenmesinin haczedilmezlik şikayetinin esasının incelenmesine engel olmadığı-
Delil avansının yatırılması hususunda borçluya herhangi bir tefhim ya da tebligat yapılmadan bu konuda gıyapta oluşturulan ve şikayetçinin haberdar olmadığı ara kararına istinaden mahkemece “şikayetin kanıtlanamadığı” gerekçesiyle “şikayetin reddine” dair karar verilemeyeceği-
Tebliğ memurunun araştırma yaptığı daimi çalışanın adını tespit etmesi, en azından belirlenebilir şekilde ifade etmesi gerektiği- Tebliğ işlemi usulsüz olmakla birlikte, alacaklı tarafından temyiz dilekçesi ekinde dosyaya sunulan “Protokoldür” başlıklı, hisse devrine ilişkin, borçlunun da isim ve imzasını taşıyan belge suretinde, inceleme konusu takip dosyası belirtilmek suretiyle söz konusu takipteki borçlardan şikayetçinin sorumlu olduğu yazılmış olup, bu belge uyarınca borçlunun usulsüz tebliğ işlemini ve takibi, beyan ettiği tarihten daha evvel öğrendiği ileri sürüldüğünden, mahkemece, bu belge değerlendirilerek ve buna karşı borçlunun diyecekleri sorularak bir karar verilmesi gerektiği-
Menkul haczi üzerine yediemin olarak üçüncü kişiye teslim edilen malların, daha sonra yerinde bulunmaması üzerine İİK'nun 358. maddesi uyarınca gönderilen muhtıranın iptali konusundaki uyuşmazlığın icra mahkmesince duruşma açılarak görülmesi gerektiği-