Hasmın yanlış, hatalı ya da eksik gösterilmiş olmasının, ihalenin feshi talebinin esasının incelenmesine engel teşkil etmeyeceği-
Sıra cetvelini düzenleyen İcra Müdürlüğü'nün adı yazılmak suretiyle hasımsız olarak şikayette bulunulması isabetsiz olduğundan, sıra cetvelinde kendisine pay ayrılan ve şikayet sonucundan etkilenecek olan alacaklı ya da alacaklıların yargılamaya dahil edilmesiye hüküm kurulması gerekeceği, "şikayet"te hasım gösterilmemesi ya da eksik veya yanlış kişiye husumet tevcih edilmesinin talebin reddini gerektirmeyeceği-
Bozma sonrası verilen karar, ilk ilamın devamı olduğuna göre, faizin de ilk ilamın karar tarihinden itibaren işlemesi gerektiği- İlama aykırılık şikayetinin süresiz şikayet olduğu- Asıl alacak için ilk ilamın karar tarihinden itibaren, yenileme emrine esas dosya hesap tarihine kadar ilama uygun faiz hesaplaması yaptırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Bozmadan sonra yapılan yargılamaya, İİK.33. maddesine dayalı icra emrine itiraz koşullarında devam olunacağı-  Bozmadan sonra yapılan yargılamada, duruşma gün ve saati, borçlu asile usulüne uygun tebliğ edildiği halde, celseye borçlu ve alacaklı vekili gelmediğinden, HMK. mad. 150 uyarınca, bu tarihte dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi üç ay içinde yenilenmemesi halinde de davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği-
İcra Müdürlüğü işlemlerine karşı, ancak takip dosyası taraflarının şikayet başvurusunda bulunma hakları olduğu gerekçesiyle, hukuki yarar yokluğundan HMK. mad. 114 kapsamında şikayetin reddine karar verildiği; talebin, İcra Müdürlüğü işlemine karşı şikayet başvurusu olup İcra Mahkemesi'nce müzekkerenin muhatabı olan şikayetçinin, şikayette hukuki yararının olduğu gözetilerek işin esası incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
HMK'nun 20. maddesinde öngörülen iki haftalık yasal süreden sonra, dosyanın yetkili İcra Müdürlüğüne gönderilmesinin talep edilmesi halinde, mahkemece, re'sen takibin açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği-
Davacının, ödeme emrinin sehven tebliğ alınıp iade edildiği, takibin kesinleşmeden haciz tatbik edildiği ve borçlu ile hiçbir ilişkisinin bulunmadığına dair şikayet talebinin, menfi tespit niteliğinde olmayıp, icra müdürlüğünün işlemini şikayet niteliğinde olduğu ve davaya icra hukuk mahkemesi sıfatıyla bakılması  gerekeceği-
Sigorta şirketinin, sigortalıya tazmin ettiği bedel kadar halef olacağı ve bu durumda borçlunun onayı gerekmeksizin sigortacının sadece ödemeyi ispat ederek takibe kaldığı yerden devam edeceği- Alacaklının ödemeyi kabul etmesinin ispat için yeterli olduğu, alacaklının kabulünün olmaması halindeyse, iddia yargılamayı gerektireceğinden icra mahkemesinde tartışma konusu yapılamayacağı- Mahkemece, takip alacaklısı şikayete dahil edilmek suretiyle, bir ödemede bulunulup bulunulmadığı ile bu ödemenin takip konusu alacakla ilgili olup olmadığı hususunda beyanı alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, icraya bir ödeme yapılmadığından bahisle üçüncü kişinin halefiyet taleplerinin reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Şikayet dilekçesinde ileri sürülmeyen hususların temyiz aşamasında nazara alınamayacağı-
Takip hukukunda asıl olan borcun ödenmesi olup, borçlunun mutlaka meskeniyet şikayetinde bulunduğu semtte veya o yere yakın semtte meskeninin bulunmasının zorunlu olmadığı, bu nedenle, bilirkişi raporunda, borçlunun daha mütevazi yerlerde haline münasip edinebileceği meskenin değerinin saptanması gerektiği,  mahkemece, öncelikle, borçlunun haciz anında kanunen bakmakla yükümlü olduğu kişilerin kimler olduğunun, bu kişiler adına kayıtlı taşınmaz bulunup bulunmadığının, geçimlerini nasıl temin ettiklerinin de belirlenmesi suretiyle borçlunun sosyal ve ekonomik durumunun usulünce saptanması, sonrasında bilirkişiden ek rapor alınarak borçlunun Seydişehir'in daha mütevazi semtlerinde haline münasip evi alabileceği değerin tespit edilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-