Takibe konu bononun tanzim tarihi ile taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesinin aynı tarihli olduğu ve bononun bedelli dikkate alındığında ve alacaklı vekilinin “icra takibinde yer alan tutarın krediden kaynaklanan bakiye tutar" olduğuna ilişkin beyanı gözetildiğinde, senedin ödenmiş olan kredi borcundan kalan bakiye alacaklar için takibe konulduğunun ve  bononun kredi sözleşmesi ile birlikte teminat olarak verildiğinin, yani borçlunun (teminat senedi) borca itirazının kabulü gerektiği-
Borçlu vekilinin, borçlu olunmadığına ve bononun zamanaşımına uğradığına yönelik icra mahkemesine başvurusu, İİK'nun 169 ve 169/a maddeleri kapsamında borca itiraz niteliğinde olup, icra mahkemesince incelenip sonuçlandırılması zorunlu olduğundan, mahkemece, borçlunun başvurusunun İİK’nun 168/5. maddesine göre süresinde olduğunun anlaşılması halinde, işin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre olumlu ya da olumsuz karar verilmesi gerekirken, asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesi ile yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Borçlu vekilinin, borçlu olunmadığına ve bononun zamanaşımına uğradığına yönelik icra mahkemesine başvurusunun, İİK'nun 169 ve 169/a maddeleri kapsamında borca itiraz niteliğinde olup, icra mahkemesince incelenip sonuçlandırılmasının zorunlu olduğu-
Takibe konu senette aval veren sıfatında kimsenin bulunmadığı, çift imzanın ikisinin de kaşe üzerine atıldığı, şahsi sorumluluğun bulunmadığı iddia edilmiş olup, bu haliyle borçlunun başvurusunun, İcra ve İflas Kanunu’nun 168/5 ve 169. maddeleri kapsamında borca itiraz niteliğinde olduğu, mahkemece, İİK'nun 169/a-5. maddesi uyarınca borçlu hakkındaki takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, başvuru İİK’nun 170/a maddesi kapsamında şikayet olarak vasıflandırılarak takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, mahkeme kararının belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin, yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Takip dayanağı olan çekin keşide tarihinde tahrifat yapıldığı iddiası davacı ciranta tarafından alacaklı hamile karşı ileri sürülmüş olup, keşideci tarafından ileri sürülmese dahi çekin geçerliliği mutlak def’i mahiyetindeki bu iddiaya bağlı olduğundan ciranta tarafından ileri sürülebileceğinden, mahkemece, davacı/borçlu tarafından ileri sürülen tahrifat iddiasının tarafların delilleri toplanıp gerektiğinde bu konuda uzman kişi veya kişilerden bilirkişi raporu alınarak usulünce incelenmesi gerekeceği-
"Borçlunun %20'den aşağı olmamak üzere" tazminata mahkum edilemeyeceği- Tazminat oranının açık ve net bir şekilde belirlenmesi gerektiği-
İcra dosyasının yapılan incelemesinde, 30.03.2016 tarihli tensip tutanağı ile; asıl alacağın %20'si oranında teminat yatırılması halinde takibin tedbiren durdurulmasına karar verilmesine rağmen, borçlu tarafından teminatın yatırılmadığı ve takibin durdurulmadığı görülmekle, mahkemece, itirazda bulunan borçlu aleyhine tazminata hükmedilmesi isabetsiz olup, hükmün belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Takip durdurulmadığından borçlunun inkar tazminatı ile sorumlu tutulması isabetsiz olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Borçlunun, takip dayanağı çeki imzalayan kişinin keşide tarihi itibariyle şirketi temsil yetkisi olmadığı ve bu nedenle takip konusu çekten dolayı borçlu şirketin sorumluluğunun bulunmadığı iddiası, bu hali ile İİK'nun 168/5 ve 169. maddelerine dayalı borca itiraz niteliğinde olduğundan, itiraz hakkında İİK'nun 169/a maddesinin uygulanması gerekmekte olup; anılan maddenin 5. fıkrasında; “İtirazın kabulü kararı ile takip durur” hükmüne yer verildiği, mahkemece, borçlunun borca itirazı kabul edildiğine göre, İİK'nun 169/a-5. maddesi uyarınca takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, hükmün belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Mahkemece, borçlunun borca itirazı kabul edildiğine göre, İİK'nun 169/a-5. maddesi uyarınca takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, hükmün belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-