Takip dayanağı olan çekin keşide tarihinde tahrifat yapıldığı iddiası davacı ciranta tarafından alacaklı hamile karşı ileri sürülmüş olup, keşideci tarafından ileri sürülmese dahi çekin geçerliliği mutlak def’i mahiyetindeki bu iddiaya bağlı olduğundan ciranta tarafından ileri sürülebileceğinden, mahkemece, davacı/borçlu tarafından ileri sürülen tahrifat iddiasının tarafların delilleri toplanıp gerektiğinde bu konuda uzman kişi veya kişilerden bilirkişi raporu alınarak usulünce incelenmesi gerekeceği-
Takibe konu senette aval veren sıfatında kimsenin bulunmadığı, çift imzanın ikisinin de kaşe üzerine atıldığı, şahsi sorumluluğun bulunmadığı iddia edilmiş olup, bu haliyle borçlunun başvurusunun, İcra ve İflas Kanunu’nun 168/5 ve 169. maddeleri kapsamında borca itiraz niteliğinde olduğu, mahkemece, İİK'nun 169/a-5. maddesi uyarınca borçlu hakkındaki takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, başvuru İİK’nun 170/a maddesi kapsamında şikayet olarak vasıflandırılarak takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, mahkeme kararının belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin, yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
"Borçlunun %20'den aşağı olmamak üzere" tazminata mahkum edilemeyeceği- Tazminat oranının açık ve net bir şekilde belirlenmesi gerektiği-
İcra dosyasının yapılan incelemesinde, 30.03.2016 tarihli tensip tutanağı ile; asıl alacağın %20'si oranında teminat yatırılması halinde takibin tedbiren durdurulmasına karar verilmesine rağmen, borçlu tarafından teminatın yatırılmadığı ve takibin durdurulmadığı görülmekle, mahkemece, itirazda bulunan borçlu aleyhine tazminata hükmedilmesi isabetsiz olup, hükmün belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Takip durdurulmadığından borçlunun inkar tazminatı ile sorumlu tutulması isabetsiz olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Borçlunun, takip dayanağı çeki imzalayan kişinin keşide tarihi itibariyle şirketi temsil yetkisi olmadığı ve bu nedenle takip konusu çekten dolayı borçlu şirketin sorumluluğunun bulunmadığı iddiası, bu hali ile İİK'nun 168/5 ve 169. maddelerine dayalı borca itiraz niteliğinde olduğundan, itiraz hakkında İİK'nun 169/a maddesinin uygulanması gerekmekte olup; anılan maddenin 5. fıkrasında; “İtirazın kabulü kararı ile takip durur” hükmüne yer verildiği, mahkemece, borçlunun borca itirazı kabul edildiğine göre, İİK'nun 169/a-5. maddesi uyarınca takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, hükmün belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Mahkemece, borçlunun borca itirazı kabul edildiğine göre, İİK'nun 169/a-5. maddesi uyarınca takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, hükmün belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Mahkemece, borçlunun borca itirazı kabul edildiğine göre, İİK'nun 169/a-5. maddesi uyarınca hakkındaki takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, mahkeme kararının belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin, yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Mahkemece, borçlunun zamanaşımı itirazının takibin kesinleşmesinden önceki devreye ilişkin olduğu nazara alınarak İİK'nun 169/a-5. maddesi uyarınca takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, icranın geri bırakılmasına hükmedilmesi isabetsiz olup, hükmün bu sebeple bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Mahkemece, borçluların borca itirazı kabul edildiğine göre, İİK'nun 169/a-5. maddesi uyarınca haklarındaki takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, mahkeme kararının belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin, yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-