Takibin hamil tarafından bir önceki ciranta hakkında yapıldığı ve bu durumda hamil, şirketin çift imza ile temsil edilip edilmediğini bilebilecek durumda olduğu, buna rağmen çeki alan ve takip başlatan alacaklı itirazı kabul edilen keşideci borçlu şirkete karşı başlattığı takipte ağır kusurlu kabul edilmesi gerektiği ve borçlu şirket yararına tazminata hükmedilmesi gerektiği-
İcra mahkemesince; öncelikle icra mahkemesi kararının kesinleşerek kesin hüküm niteliği kazandığının kabulü ile anılan dava dosyasında sunulan bilirkişi raporları ve sair belgelerin değerlendirmeye alınması ile, tarafların sunmuş olduğu, takip konusu borcu ödemeye dair tüm belgelerin ve yapmış oldukları itirazların, ayrıntılı olarak ve kül halinde, yeniden bilirkişi tarafından incelenmesi ile elde edilecek, Yargıtay denetimine elverişli rapor sonucu oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerektiği-
İcra mahkemesince, icra takibine konu senedin teminat senedi olup olmadığına dair değerlendirme yapılması gerektiği- "İcra mahkemelerinin dar yetkili mahkemeler olduğu, bu konuda değerlendirme yapma yetkisine haiz olmadığı ve ihtilafın genel mahkemelerde görülmesi gerektiğinden" bahisle "davanın reddi" yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Mahkemece, borçlunun icra emrinin tebliğinden önceki döneme ilişkin itfa itirazı kabul edildiğine göre, İİK'nun 33/1. maddesi uyarınca icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerekirken, somut olayda uygulama olanağı bulunmayan İİK'nun 169/a ve devamı maddeleri uyarınca takibin iptali yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Borçlunun borca itirazı kısmen kabul edilmesi nedeniyle İİK. mad. 169/a-5 uyarınca "takibin durdurulmasına" karar verilmesi gerekirken, "icranın geri bırakılması" yönünde hüküm tesisinin hatalı olduğu, bozma kararında alacaklının yapılan ödemeden haberdar olmadığı ve de ödemelerin kısmi ödeme olarak kabul edilmesi gerektiği hususuna yer verilerek bir bakıma alacaklının, borçlular hakkında takip başlatmasında kötü niyeti veya ağır kusuru bulunmadığı kabul edildiğinden, ödeme emrinin tebliğinden önceki itfa itirazının kısmen kabul edilmesi nedeniyle alacaklı aleyhine tazminata hükmedilmesinin de hatalı olduğu-
Takip dayanağı bononun arka yüzünde "teminat senedi sözleşme için verildi" ibaresi mevcut ise de; hangi hukuki ilişkinin teminatı olduğu açıkça yazılmamış olan bono üzerindeki bu ibarenin, tek başına senedin teminat senedi olduğu iddiasını ispata yeterli olmadığı- Yüklenici sözleşmesinde de senede açıkça atıf olmayıp, alacaklının cevap dilekçesi ve yargılama aşamasındaki beyanları gözetildiğinde, takibe konu bononun teminat senedi olarak düzenlendiği yönünde kabulünün de bulunmadığı, senedin, neyin teminatı olduğu hususunun, dolayısıyla teminat senedi olduğuna ilişkin iddianın, tarafların imzasını taşıyan ve senede açıkça atıf yapan İİK 169/a maddesinde yazılı belgelerle kanıtlanamadığı görüldüğünden, borçlunun itirazını yazılı bir belge ile ispat edemediği ve alacaklı tarafından da takip dayanağı bononun teminat senedi olduğuna yönelik bir kabul beyanı bulunmadığına göre, mahkemece itirazın reddine karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun faize ve borcun kısmen ödendiğine ilişkin itirazının borca itiraz kapsamında olduğu, İİK. nad. 169/a-6 gereğince takibin durduğu da göz önünde bulundurularak itirazın reddi kararı ile birlikte tazminata da hükmedilmesi gerektiği-
İcra mahkemesince tensip tutanağıyla takibin geçici olarak durdurulmasına karar verildiği, alacaklının da tazminat talebinde bulunduğu görüldüğünden, mahkemece, 4949 Sayılı Kanun'la değişik İİK.nun 169/a-6.maddesi gözetilerek tazminat koşulları değerlendirilip alacaklının tazminat istemi hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmemesinin doğru olmadığı-
Mahkemenin bozma ilamına uyması ile borçlu yararına usuli kazanılmış hakkın meydana geldiği, bu durumda, mahkemece yapılacak işin, uyduğu bozma kararında gösterilen çerçevede hüküm kurmaktan ibaret olduğu, bu cümleden olmak üzere; mahkemece, bozma ilamına uyularak kısmen bozma ilamına uygun karar verilmiş ise de; bozma ilamına aykırı olacak şekilde borçlunun tazminat talebinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece, İİK'nun 169/a-3. maddesi gereğince, alacaklı ile borçlu arasında düzenlendiği iddia edilen “sözleşmedir” başlıklı belge üzerinde bulunan ve alacaklıya ait olduğu iddia edilen imzanın, adı geçen kişiye ait olup olmadığının tespit edilerek, ait olduğunun tespiti halinde borca itirazın kabulü ile takibin durdurulmasına, aksi takdirde borca itirazın reddine karar verilmesi gerekeceği-
