Alacaklı tarafından borçlu aleyhine bonoya dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte, bir başka icra takip dosyasıyla "tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla" alacağın tahsilinin talep edildiği, alacağın genel haciz yoluyla talep edilen kira alacağına ilişkin bir alacak olduğu ve önceki takipte aynı alacağın istendiği ve söz konusu takibin derdest olduğu anlaşıldığından, takipten vazgeçilmeden aynı alacaklı ilgili olarak yeniden takip yapılamayacağından mahkemece borçlunun  takibin iptaline ilişkin  istemin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 504/3. maddesinde; "Vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz" hükmüne yer verildiği- Ticari vekilin kambiyo taahhüdü altına girmesinin de, aynı Kanun'un 551. maddesinde özel yetkinin bulunması koşuluna bağlandığı- Buna göre, vekilin vekaletnamesinde kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisi varsa, asil adına çek tanzim edebileceği- Çekin "vekaleten" imzalandığı yazılmasa dahi, yukarıda açıklanan kurallara göre vekalet verenin, vekil tarafından imzalanan çekten dolayı sorumlu olduğu-
Takip dayanağı senedin ön veya arka yüzünde senet metninde senedin teminat amaçlı verildiğine yönelik bir açıklama olmadığı gibi "teminat senedidir" ibaresi mevcut olması halinde de hangi hukuki ilişkinin teminatı olduğu açıkça yazılmamış ise bono üzerindeki bu ibarenin tek başına senedin teminat senedi olduğu iddiasını ispata yeterli olmadığı- Bononun üst kısmının deforme olmuş olmasının, bononun kambiyo vasfını ortadan kaldırmayacağı- İcra mahkemesi tarafından varsayıma dayalı olarak bono metni dışında kalan kısmın kesildiği ve kesilen kısımda kayıtlar bulunduğu savıyla sonuca gidilemeyeceği- Takibe dayanak bononun tanzim, vade tarihi ve miktarı dikkate alındığında senede açıkça atıf olmadığından, bu sözleşmenin teminat iddiasına delil teşkil edemeyeceği- Bononun anlaşmaya aykırı doldurulduğunun İİK'nun 169/a-1.maddesinde belirtilen nitelikte yazılı bir belge ile ispatlanması gerektiği- İcra mahkemesi, önüne gelen itiraz ve şikayetleri, İcra ve İflas Kanunu'nda düzenlenen özel usul kurallarını uygulayarak takip hukuku bakımından kesin hükme bağladığından, anılan mahkemenin kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımayacağı ve bu nedenle borca veya imzaya itirazın incelenmesi sırasında sahtelik iddiasına dayalı olarak genel mahkemelerde açılan davaları bekletici mesele yapamayacağı;  Cumhuriyet savcılığına aynı nedenle yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan davanın da kendiliğinden icra takibini durdurmayacağı ve bekletici mesele yapılamayacağı-
Kambiyo senetlerine özgü yapılan icra takibinde borca itirazın kabulü halinde takibin durdurulmasına karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun, takip dayanağı çekin teminat senedi olarak verildiği iddiası İİK'nun l69. maddesi kapsamında borca itiraz niteliğinde olup, bu iddianın kabulü halinde, aynı Kanun'un 169/a-5. maddesi gereğince, takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekeceği-
İİK'nun 169/a-3 maddesinde yer alan yasal düzenlemeye göre, borçlu tarafından ibraz edilen sözleşmedeki imza, alacaklı tarafından açıkça inkar edilmediğinden, bu imza üzerinde aynı Yasa'nın 68/a maddesi uyarınca inceleme yapılması gerekmeyeceği, ibraname altında bulunan imzaya yönelik açık bir inkar bulunmadığından, alacaklının, ibraname altındaki imzayı ikrar etmiş sayılacağı, bu durumda; takibe konu bononun taraflar arasında imzalanmış sözleşme kapsamında teminat olarak verildiğinin kabulü gerekmekte olup, takip dayanağı bononun tahsilinin gerekip gerekmediği yargılamayı zorunlu kıldığından, mahkemece, borca itirazın, imzası ikrar edilmiş sayılan belge ile ispat edilmesi ve alacağın varlığı ile miktarının yargılamayı gerektirdiği dikkate alınarak, İİK'nun 169/a maddesi uyarınca borca itirazın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Takiple zamanaşımının kesilmiş olduğu, yeniden başlayan zamanaşımı süresinin alacaklının haciz talebi ile tekrar kesildiği anlaşılmış ise de; bu tarihten itibaren alacaklının (3 yılı aşan bir süre sonra) yenileme talebine kadar zamanaşımını kesen yada durduran hiç bir işlem bulunmadığı görüldüğünden, adı geçen borçlu yönünden 3 yıllık bono zamanaşımı süresinin dolduğunun kabulü gerekeceği-
Mahkemece; gerekçede, hüküm sonucuna aykırı olarak yer verilen açıklamalar ve hükümde sehven karar verildiğine yönelik mahkemenin çelişki ve tereddüt oluşturan kanaati nedeni ile HMK'nun 297 ve 298. maddelerine uygun olarak açık, net, anlaşılır ve infazda tereddüt doğurmayacak nitelikte bir hükmün varlığından söz edilemeyeceği-
İİK'nun 168/4-5. maddesi hükmüne göre, borçlunun borçlu olmadığını veya borcun itfa edildiğini, mehil verildiğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, imzaya itirazını ve takibin müstenidi olan senedin kambiyo senedi vasfına haiz olmadığına yönelik şikayetini yasal beş günlük süresi içerisinde icra mahkemesine yapmasının zorunlu olduğu, borçlunun TK.'nun 32. maddesi uyarınca usulsüz tebliğden muttali olduğu 25/08/2014 tarihinin tebliğ tarihi sayılacağından icra takibine karşı süresinde açılan davanın esasının incelenmesi gerekeceği- Borçlu, itiraz dilekçesinde zamanaşımının oluştuğunu iddia ettiği zaman dilimini belirtmemiş ise de, düzeltilen ödeme emri tebliğ tarihine göre takibin itiraz tarihi itibariyle henüz kesinleşmediği, hukuki tasnifin de hakime ait olduğu dikkate alındığında, borçlunun itirazının İİK.nun 168/5. maddesi kapsamında ve aynı Kanun'un 169/a maddesine dayalı takibin kesinleşmesinden önceki evreye ilişkin zamanaşımı itirazı olarak kabulü gerekeceği-
Mahkemece, yargılama sırasında alınan ilk raporda takip dayanağı senet altındaki imzaların borçluya ait olduğu tesbit edilmiş olup, İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nin raporunda ise, senette tahrifat olduğu belirlendiğinden ve bononun bedel kısmında yapılan düzeltmeye ilişkin olarak düzenleyenin paraf ya da imzası bulunmadığından, bu durumda senedin değişiklik(tahrifat) öncesi durumuna göre değerlendirme yapılması zorunlu olduğundan İİK'nun 169/a-5. maddesi gereğince, borçlunun borca itirazının kısmen kabulü ile 8.500 TL ve fer'ilerini aşan kısım yönünden takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekeceği-