Vekaletnamenin kapsamlı olmasına rağmen, içeriğe göre, vekaletname kapsamındaki özellikle çek keşide etmeye, kambiyo senetleri düzenlemeye, kambiyo taahhüdünde bulunmaya yönelik yetkilerin banka kredi işlemleri ve bu kredilerle ilgili olduğu, bunun dışında gerçek ve tüzel kişilere yönelik kambiyo senedi tanzimine yetkisi bulunmadığı, bu şekilde kambiyo senedi düzenlenebilecek iş ve lehine kambiyo senedi düzenlenebilecek kişilere ilişkin sınırlama getirildiği, takip konusu kambiyo senedinin kredi için ve kredi kuruluşları lehine düzenlendiğine ilişkin bir iddia ve kanıtın olmadığı, dolayısı ile takip konusu bononun vekaletnamedeki yetki kapsamında düzenlenmediğinden bu bono nedeni ile borçlunun sorumlu tutulamayacağı-
Polis huzurunda alınan somut olaydaki ifadenin mahkeme içi ikrar olarak kabulü mümkün olmayıp, dar yetkili icra mahkemesince değerlendirmeye alınamayacağı-
Takibin dayanağı olan senedin, teminat olarak düzenlenmesi nedeniyle tahsilinin gerekip gerekmediği genel mahkemelerde yargılamayı gerektirdiğinden ve dar yetkili icra mahkemesinde bu konunun incelenmesi mümkün olmadığından, borca itirazın kabulü ile İİK'nın 169/a-5 maddesi uyarınca takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekeceği-
Alacaklının ... icra mahkemesine verdiği cevap dilekçesinde, borçlunun sunduğu belgenin takibe konu bono nedeniyle verildiğini ve belge altındaki imzanın kendisine ait olduğunu, ancak belgede yer alan “senede istinaden 3.357.000 TL verdim” ibaresinin belgeye sonradan eklendiğini ileri sürdüğü, takibe konu alacak miktarı 3.537.000 TL olup, alacaklının belgeye sonradan eklendiği ileri sürdüğü ibarenin yazılı miktarla aynı olduğu, alacaklının ikrarı ile ödeme belgesinde yazılı ödemelerin takibe konu bono borcu ile ilgili olduğu ve belge altındaki imzanın kendisine ait olduğu çekişmesiz olup belgede tahrifat yapılarak belgeye sonradan “senede; istinaden 3.537.000 TL verdim” ibaresinin eklendiği iddiasının ispatının alacaklıya ait olduğu, ödeme belgesi içeriğinde HMK’nın 207. maddesi kapsamında çıkıntı, kazıntı veya silinti görülmediğinden, imzası ikrar edilen bu belgenin İİK’nın 169/a maddesinin birinci fıkrasında yazılı ödeme (itfa) belgesi niteliğinde olduğu- Alacaklı söz konusu belgenin hazırlanıp imzalanmasından sonra alınan görüntüsünde bu belgenin bulunmadığını belgenin bu halinden sahte olarak üretildiğini ileri sürerek suret belge sunmuş ise de söz konusu fotokopinin, belge niteliğinde olmayıp hukuki sonuç doğurmayacağı, alacaklının tahrifat iddiasının yargılamayı gerektireceği-
5083 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanunun 2.  maddesinde “Türk Lirası değeri Yeni Türk Lirasına dönüştürülürken bir milyon Türk Lirası (1.000.000.TL) eşittir bir yeni Türk Lirası (1 YTL) değişim oranı esas alınır" denilerek, 1 YTL’nin bir milyon TL'yi karşıladığının düzenlendiği- Bono üzerinde yazılı miktar ile takibe konulmuş olup, 31.01.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5083 sayılı Yasadan kaynaklı olarak borçlunun itirazı kabul edildiğine ve dolayısıyla borca itirazın esasına girilmediğine göre; İİK'nın 169/a-6. maddesinin açık hükmü gereğince, alacaklının tazminat ile sorumlu tutulması yönünde hüküm tesisinin doğru bulunmadığı-
Alacaklının ikrarı ile ödeme belgesinde yazılı ödemelerin takibe konu bono borcu ile ilgili olduğu ve belge altındaki imzanın kendisine ait olduğu çekişmesiz olup belgede tahrifat yapılarak belgeye sonradan “senede istinaden 3.537.000 TL verdim” ibaresinin eklendiğine yönelik iddianın ispatının alacaklıya ait olduğu- Ödeme belgesi içeriğinde HMK m. 207 kapsamında çıkıntı, kazıntı veya silinti görülmediğinden, imzası ikrar edilen bu belgenin İİK m. 169/a-1'de yazılı ödeme (itfa) belgesi niteliğinde olduğu- Alacaklı "söz konusu belgenin hazırlanıp imzalanmasından sonra alınan görüntüsünde bu belgenin bulunmadığını, belgenin bu halinden sahte olarak üretildiğini" ileri sürerek suret belge sunmuş ise de söz konusu fotokopinin belge niteliğinde olmadığı, hukuki sonuç doğurmayacağı ve alacaklının tahrifat iddiasının yargılamayı gerektirdiği- "Somut olayda; bila tarihli “Verilen Para” başlıklı "senete istinaden 3.537.000 Tele verdim" şeklinde belge sunulmuş ise de, takip konusu bonoya mahsuben yapıldığı yönünde bir açıklama bulunmadığı gibi, alacaklının bu ödemenin takip konusu bonoya ilişkin olarak yapıldığı yönünde açık kabul beyanının da bulunmadığı anlaşılmakla, ödeme iddiasında bulunan davacı/borçluların bu iddialarını İİK m. 169/a'da öngörülen bir belgeyle kanıtlayamadıkları, davacı/borçluların, borca itirazlarını ispatlayamadıklarından mahkemece itirazın reddine karar verilmesi gerektiği" şeklindeki karşı görüşün benimsenmediği-
“…. nın teminatıdır” şeklinde bir kaydın senet ön veya arka yüzünde olmayıp senetlerin metnine dahil olmayan senetlerin sağ tarafında koçan kısmında yazılı olması durumunda bononun akıbeti-
Mirasçı borçluların "bononun, satış sözleşmesinin teminatı olarak verildiğine" ilişkin "borca itirazının", "imza itirazıyla" çelişme halinde olduğundan, borçluların "imzayı inkar etmedikleri" sonucuna varılması gerektiği- "Bononun teminat bonosu olduğu ve takip konusu yapılamayacağı" itirazının, "borca itiraz" niteliğinde olduğu ve bu iddianın kanıtlanamamış olduğu- Borçluların bu konudaki istinaf istemlerinin de Bölge Adliye Mahkemesince reddedilmiş olduğu ve çelişme konusu olmaktan çıktığı- "Takibe konu senedin bono niteliğinde olduğu" icra mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesince de kabul edildiğine göre, İİK m. 170/a'nın somut olayda uygulanamayacağı- "Takibin muvakkaten durdurulduğu", "borçlunun borca itirazının reddedildiği" ve "alacaklının talebi" de bulunduğu gözetildiğinde, İİK. m. 169/a-6 gereğince alacaklı lehine tazminata hükmedilmesi gerektiği- "Yasal koşullar oluşmadığından borçlu-mirasçılar aleyhine tazminata ve para cezasına hükmedilmemesi gerektiği" şeklindeki karşı oyun (ve Samsun BAM 4. HD. kararının) isabetli bulunmadığı-
İİK 169/a-5 uayrınca borca itirazın kabulü kararı ile takip duracağı, mahkemece durma kararı yerine takibin iptaline karar verilmesinin hatalı olduğu- İİK 169/a-6. uyarınca, borçlunun borca itirazı kabul edildiğine ve talebi de bulunduğuna göre mahkemece tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Alacaklının takibe devam iradesi göstermesi halinde borçluya ödeme emrinin tebliğ edilmemesinin şikayet ve itirazda bulunmasına engel teşkil etmeyeceği- Somut olayda, alacaklı, borçluya ait hak ve alacaklar üzerine haciz talebinde bulunmakla takibe devam iradesini ortaya koyduğundan, borçlu adına çıkartılan örnek 10 ödeme emri iade edilmiş olsa da, borçlunun icra mahkemesine yaptığı itirazların incelenmesi gerektiği- İcra mahkemesinin "borçluya ödeme emri tebliğ edilmeden itiraz hakkı doğmayacağı" gerekçesiyle "istemin reddine" karar veremeyeceği-