Tasarrufun iptali davasına konu satış işlemine ilişkin tasarrufun takip sayılı dosyası ile başlatılan takibin alacak ve ferileriyle sınırlı olmak üzere iptaline ilişkin kararın uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yönü olmadığından usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerektiği-
Davaya konu taşınmazın devir tarihinde tapudaki değerinin 20.000,00 TL olarak gösterildiği ve tapu harcının da bu bedel üzerinden yatırıldığı- Devir tarihinden iki gün sonra tapuda gösterilen değerin sehven belirtilmiş olduğu gerçekte taşınmazın 180.000,00 TL’ye devredildiğinin belirtildiği ve eksik kalan tapu harcı yatırılarak durumun düzeltildiği- Tasarruf tarihinde taşınmaz üzerinde bulunan ipoteğin bankaya 11.000,00 TL ödenerek kapatıldığı- Taşınmazın bilirkişilerce belirlenen değerinin 250.000,00 TL olduğundan, tapuda gösterilen satış değeri ile bir misli fark bulunmadığı- Davalılar arasında akrabalık bağı, iş ortaklığı, arkadaşlık gibi kötü niyeti gösterir bir durum da kanıtlanamadığından tasarrufun iptali davasının iptaline karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasının konusu olan malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan üçüncü kişinin tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmesi gerektiği; dördüncü kişi yönünden sadece bedel farkı yeterli olmadığı, ayrıca kötü niyetinin somut delillerle ispatlanmasının gerektiği-
Davalılar karı-koca olup aralarındaki tasarrufun İİK’nun 278/3-1 maddesine göre bağış niteliğinde olduğu gibi, davalı üçüncü kişi İİK’nun 280/1-2 maddesine göre de borçlunun mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bilebilecek şahıslardan olduğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Davalı borçlunun ve davalı kardeşin, iptal davası konusu taşınmazların kendilerine murisleri babalarından kaldığını, taksim sonucu devirlerin gerçekleştiğini ileri sürmelerine rağmen; murislerinden kalan taşınmazların neler olduğu ve bu taşınmazları ne şekilde taksim ettikleri yönünde bir açıklama yapmamaları durumunda, dava konusu sadece 3 taşınmazın taksim edildiği gibi bir sonucun yaşam deneyimlerine uygun olmaması ve tapu kayıtlarında taksim konusunda bir açıklama veyahut hisse bedelinin borçlu tarafından alındığına ilişkin kayda da rastlanmamış olması gerçeği gözardı edilmezse tasarrufun, kardeşler arası bağış olduğunun kabulü gerektiği-
Tasarrufun borcun doğumundan sonra yapıldığı, davalılar arasında yapılan taşınmaz satışında, borçlunun kendi verdiği şeyin değerine göre ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği, borçlu hakkındaki aciz belgesinin 15/10/2014 tarihinde düzenlendiği, davalılar arasındaki bağışlama niteliğindeki satış işleminin ise 07/11/2013 tarihinde yapıldığı, haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden, geriye doğru iki yıl içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarrufların batıl olduğu, davalılar arasındaki tasarruf işleminin bağışlama niteliğinde olması nedeniyle, davalılar arasındaki taşınmaz satış işleminin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun dava konusu taşınmazı, davacının alacağını semeresiz bırakmak amacıyla muvazaalı olarak çocukları ve diğer davalılara devrettiği, İ.İ.K.'nun 278/3-1 maddesi uyarınca üst soy ve alt soya yapılan ivazlı tasarrufların bağışlama hükmünde olduğu, davalıların bu tasarrufları yaparken alacaklıdan mal kaçırmak kastıyla hareket etmediklerini ispatlayamadıklarından bahisle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davalarının, borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılacağı-Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabileceği-İİK’nın 283. maddesine göre de davacının, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile, hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını istiyebildiği-İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerektiği-Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktarın, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeri olduğu-Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde davanın tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahsın tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekeceği-
Mahkemece "tasarrufun iptali davasına dayanak yapılan takibe konu çeklerden tarihi en erken olanına göre iptali istenen tasarrufların, borç doğmadan önce yapıldığı" kabul edilmişse de, davacı-alacaklı ile davalı borçlu arasındaki temel ilişkinin çok daha önce başladığı, dosya kapsamındaki beyanlar ile takibe konu edilen çekler ve sunulan faturalardan da görüleceği gibi, "tarafların devamlılık arz eder" şekilde davaya konu tasarruf öncesinde iş yaptıkları anlaşıldığından, iptali istenilen takip dayanağı borcun konusunu oluşturan temel ilişkinin başlama tarihinin daha önce olduğu kabul edilerek bu tarihten sonra yapılan satışlar yönünden işin esasına girilmesi gerektiği-
Tasarrufun 1. derecede yakın akrabalar arasında yapılması ve en son maliki olan davalıların henüz 20-22 yaşlarında öğrenci olup taşınmazı almaya yetecek ekonomik güçlerinin bulunmaması, taşınmazın akit tarihindeki değeri ile keşfen belirlenen değeri arasında misli fark bulunması nedenleriyle tasarrufun iptale tabi olduğu- İptal edilen tasarruflara ilişkin olarak -icra dosyasındaki asıl alacak ve fer'ileriyle sınırlı olmak üzere- verilen cebri icra yetkisi kararında icra dosya numaralarının belirtilmesi gerektiği-