Taşınmazın tapudaki satış bedeli ile gerçek değeri arasında önemli bir fark bulunmayıp, Anayasa Mahkemesi'nin 11/7/2018 T. 9 /84 sayılı kararı uyarınca, davalı borçlu ile üçüncü kişi kardeş olduklarından, İİK'nun 278/3-1. maddesinin uygulama olanağı olmamakla birlikte, İİK. mad. 280/1 gereğince, tasarrufun iptaline karar verilmesi gerektiği-
Taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç bedel arasında misli fark bulunmadığı anlaşılmakta ise de, borçlu ve üçüncü kişinin savunması ile tanıkların beyanlarında "dava konusu satış işleminin borca mahsuben yapıldığı" belirtildiğinden, borca mahsuben yapılan taşınmaz devrinin mutad ödeme olmaması nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK. mad. 279/2 gereğince tartışılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davalının kendisine olan 'altın borcu' sebebi ile davalıdan alacaklı olduğunun beyan edilmesi üzerine, davanın İİK'nın 277. vd. maddelerine dayalı 'tasarrufun iptali' olarak nitelendirmesi sonucu tasarrufun, İİK. m. 277. uyarınca iptal edildiği; fakat, tasarrufun iptali dava şartlarının (davacının alacağının gerçek olması, takibin kesinleşip kesinleşmediği, icra dosyasından usulüne uygun alınmış aciz vesikası bulunup bulunmadığı, borcun doğumunun tasarruf tarihinden önce olup olmadığı) tartışılıp, gerekçelendirmeden karar verilmesinin doğru görülmediği-
Tasarrufun iptaline dair davaya ilişkin geçici aciz belgesi niteliğini haiz haciz tutanağının '22.11.2012' tarihli hacize ait olduğu; iptali istenen tasarrufun ise '29.01.2009' tarihinde yapıldığı ve 2 yıllık süre geçtiğinden, davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalının borçlunun yeğeni olduğu dikkate alındığında, borçlunun mal kaçırma kastını bilebilecek durumda olduğu, taşınmazın gerçek değerinin çok altında bir değer ile diğer davalı üçüncü kişiye devredildiği, tasarrufun borcun doğumundan sonra gerçekleştiği, haciz tutanağı ile geçici aciz halinin tespit edildiği, davacı alacaklının alacağını tahsil etme imkanının olmadığı, bu nedenlerle dava konusu tasarrufların İİK 280/1 maddesi gereğince iptale tabi olduğu-
Davacı ile davalı borçlu şirket arasındaki ticari ilişkinin daha önce başladığı ve silsile halinde devam ettiği dikkate alındığında takibe konu alacakların taraflar arasında düzenlenen senetlerin keşide tarihinden ve iptali istenen tasarruftan önce doğduğunun kabulü gerektiği-Davalı-borçlu şirket kendi adına kayıtlı olan ve devir tarihinde 46.000 TL değerindeki aracın 20.000,00 TL bedel ile davalı üçüncü kişi şirkete devrettiğinden, aracın noter sözleşmesindeki satış bedeli ile tasarruf tarihindeki gerçek değeri arasında misli fark oluştuğu anlaşıldığından, tasarrufun iptali gerektiği-
İvazlar arasında bir mislini aşan fahiş fark bulunması halinde, 6183 s. K. uyarınca, tasarrufun iptali gerektiği- Emlakçı sözleşmesine delil olarak itibar edilemeyeceği- Bedel farkının olduğu durumlarda üçüncü kişinin iyiniyetli olması sonuca etkili olmayacağı-
Borçlu ile kardeşi arasındaki tasarrufun İİK. mad. 278/3-1 gereğince iptali gerektiği, aynı taşınmazı sonradan satın alan davalı, borçlu ile aynı yer nüfusuna kayıtlı olup aynı faaliyet alanında aynı sanayii bölgesinde iştigal ettiğinden, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklarını ızrar kastını bildiğinin kabulü ile bu tasarrufun da İİK. mad. 280/1 gereğince iptali gerektiği, diğer davalının ise, davalı borçluyu tanıdığı mali durumu hakkında bilgi sahibi olduğu davacı tarafından ispat edilemediğinden anılan şahıs yönünden davanın reddi gerektiği- Davalıların taşınmazı elden çıkardıkları tarihteki değerinin (borçlunun 1/2 hissesine tekabül eden) yarısın oranında müteselsilen tazminatla sorumlu olmaları gerektiği- Uzun yıllardır borçlunun sigortalı işçisinin kız kardeşi olan kişinin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bildiğinin kabulü ile bu tasarrufun da İİK. mad. 280/1 gereğince iptali gerektiği- Borçluyu tanıdığı, mali durumu hakkında bilgi sahibi olduğu davacı tarafından ispat edilemeyen dördüncü kişi yönünden davanın reddi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında davalılar, yargılamanın başından itibaren borçlunun aciz halinde olmadığını ve borcu ödeyebilir mal varlığının bulunduğunu iddia etmişlerse ve icra dosyası içerisinde borçlu adına kayıtlı 4 adet taşınmaz bulunduğu görülüyorsa mahkemece, borçlu adına kayıtlı taşınmazların takyidatları ile beraber tapu kayıtlarının ve kıymet takdiri yapılmış ise bu raporların getirtilerek borçlunun aciz halinin var olup olmadığı araştırılarak tarafların haklılık durumları da göz önüne alınmak sureti ile değerlendirilip oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Davalılar arasında miras taksim sözleşmesi olduğu iddia edilmişse de; davalı borçluya herhangi bir taşınmaz bırakılmadığı, nakit para verildiği de ispatlanamadığından, davalı borçlu ile diğer davalılar arasında miras taksim sözleşmesi gereği taşınmazların davalılara devredildiği ispatlanamadığından 6183 s. K. uyarınca açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği- 6183 s. K. uyarınca açılan davalarda avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-