Tapudaki satış bedeli dışında yapılan ödemelerin davalı üçüncü kişi tarafından devir tarihi veya devir tarihine yakın tarihli banka hesap hareketleri, banka ödemesi, kredi kullanımı gibi delillerle ispatlanmasının mümkün olduğu, bu belgelerdeki meblağların tapudaki bedele eklenerek bedel farkının varlığının değerlendirileceği- Davalı üçüncü kişinin sunduğu banka dekonta göre, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin düzenlendiği tarihte banka hesabından çektiği paranın, tasarrufun iptali davasında, borçluya ödenen para olarak kabul edileceği-
Tapuda yazan miktar ödenmiş kabul edileceğinden bedel farkı olmayan satışla ilgili olarak ödeme belgesi ibrazının zorunlu değilse de, davalı borçlu ve üçüncü kişinin bacanak olduğundan, üçüncü kişinin İİK 280/1 kapsamında borçlunun içinde bulunduğu mali durumu bilmesi mümkün şahıslardan olduğu ve bu nedenle, tasarrufun iptali davasının kabulü gerektiği-
Davacının takip dosyasındaki alacak ve ferileri ile sınırlı olarak, taşınmazı elden çıkardığı tarihteki gerçek değerinin tazminat olarak davalı ...'dan alınarak, davacı alacaklıya verilmesine-
3. kişinin tasarrufa konu malın elden çıkarıldığı tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminatla sorumlu tutulması gerektiği- Tasarrufun iptali davasında borcun doğum tarihinin tasarruf tarihinden önce olması dava şartı olup, söz konusu şartın gerçekleşmemiş olması nedeni ile davanın reddi halinde kendisini vekille temsil ettiren davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerektiği-
İcra takibi sırasında 04.05.2015 tarihinde aciz belgesi düzenlendiği, tasarrufun ise 17.06.2009 tarihinde yapılmış olduğu, tasarrufun, aciz tarihinden geriye doğru 2 yıl içinde yapılmadığı, bu nedenle bedel farkından dolayı iptale karar verilemeyeceği-
Tasarrufun iptali davalarında mahkemece; İİK'nun 278/III-1'de öngörülen 'yakın hısımlık bulunup-bulunmadığının', İİK.'nun 278/III-2'de öngörülen 'ivazlar arasında fark bulunup/bulunmadığının', İİK.'nunun 280/I'de öngörülen 'malvarlığı' borçlarını ödemeye yetmeyen borçlunun, alacaklalılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler geçersiz olduğundan, borçlunun içinde bulunduğu mali durumunun ve zarar verme kastının, 'işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunup/bulunmadığının' irdelenerek, kötü niyetli üçüncü kişiler hakkında da iptal davası açılabileceği göz önünde bulundurularak, kötü niyeti kanıtlama yükümlülüğünün davacı-alacaklıya düştüğü de düşünülerek, buradaki kötü niyetten maksadın 'borçlunun durumunun dava konusu şeyi satın alan tarafından bilinmesi veya bilinebilecek durumda olması' olduğu- Dava konusu taşınmazın/taşınırın kısa sürelerle el değiştirmesinin, tek başına 'yapılan tasarrufların muvazaalı olduğu' anlamına gelmeyeceği, muvazaa durumunun başka delillerle de ispatının gerekeceği- Ticari işletme devrinin 'borçlu ile hukuki ilişkiye giren üçüncü kişi yönünden' değerlendirilmesi gerekeceği; sonraki ikinci, üçüncü vs. satışlarda bunun önem taşımayacağı (özel bir iptal nedeni teşkil etmeyeceği)-
Aciz belgesi niteliğindeki haciz tutanağının (en eskisinin) tarihine göre; tasarruf iki yıllık süreden sonra yapılmış olduğundan, ivazlar arasında oransızlık nedeni ile tasarrufun iptal edilemeyeceği- Borçlu ile üçüncü kişi arasındaki satışın hem trampa olarak kabul edilmeyip, hem de dava konusu olmayan taşınmazın, taşınmada oturan kiracıya satılmasının danışıklı olarak kabul edilmesinin çelişkili olduğu ve bu durumun İİK 280/1 gereğince üçüncü kişinin, borçlunun mali durumunu bildiği ve alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğinin kabulü için yeterli bir gerekçe olmadığı-
Bozmadan sonra borcun davalı tarafından ödenerek kapatılması halinde, taşınmaz için ödenen bedelin, borç ödemesi olarak yatırılan bedel eklenerek hesap edilmesi gerektiği ve bu durumda ortaya dikey bir bedel farkı çıktığı tespit edilirse, bu taşınmaz yönünden de tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Her ne kadar dava konusu taşınmazın davalı borçlu tarafından davalı üçüncü kişiye 1/3 fiyatına satışının gerçekleştiği görülmüşse de, taşınmazın ipotek yüklü olarak devredildiği anlaşıldığından, ipotek bedeli göz önüne alındığında bedel farkının bulunmadığının kabulü gerekeceği- İİK.nun 280. maddesine göre kötü niyeti kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup, dava konusu taşınmaz Bodrum’da yer alırken davalılar İstanbul’da ikamet ettiğinden dava konusu taşınmazın davalı borçlu tarafından davalı üçüncü kişinin eşine taşınmaz devri için verdiği vekaletname ile devredilmesi tek başına davalılar arasında kötü niyeti başka delillerle desteklenmeden göstermeyeceği, bundan başka davalılar arasında akrabalık bağı, iş ortaklığı, arkadaşlık gibi kötü niyeti gösterir bir durum da kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalı üçüncü kişi tarafından satın alındığı tarihte taşınmazın üzerinde ipotek bulunması halinde, bedeller arasında dikey olarak oransızlık olup olmadığının tespiti gerektiği- İpotekler nedeniyle, büyük borç altına girerek satın aldığı taşınmazı, ipotek sahibi alacaklı bankanın yaptığı takipteki ihalede yeniden satın alan davalı üçüncü kişinin, taşınmazı satıştan sonra da borçlunun eşine kiraya vermesi, borçlu ile davalı arasında önceye dayalı tanışıklık olması, borçluya ait şirketler ile para transferinin bulunması karşısında, ilk satışın bedel farkı ve üçüncü kişinin borçlunun mali durumu ve ızrar kastını bilmesi nedeni ile iptali gerektiği, ihale ile satın alma konusunda, davacı vekilinin "ihaleden alımın nam-ı müstear olarak yapıldığı, taşınmazın borçlu adına davalı üçüncü kişi tarafından alındığı" şeklindeki iddiaları değerlendirilerek, ihale tarihlerine yakın tarihlerde borçlu tarafından üçüncü kişiye yapılmış bir para transferi olup olmadığının araştırılması, ilk alıştan itibaren ayrı da olsa, taşınmazın borçlunun eşi tarafından kullanılıyor olması olguları birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiği-