Davacı ile davalı borçlu şirket arasındaki ticari ilişkinin daha önce başladığı ve silsile halinde devam ettiği dikkate alındığında takibe konu alacakların taraflar arasında düzenlenen senetlerin keşide tarihinden ve iptali istenen tasarruftan önce doğduğunun kabulü gerektiği-Davalı-borçlu şirket kendi adına kayıtlı olan ve devir tarihinde 46.000 TL değerindeki aracın 20.000,00 TL bedel ile davalı üçüncü kişi şirkete devrettiğinden, aracın noter sözleşmesindeki satış bedeli ile tasarruf tarihindeki gerçek değeri arasında misli fark oluştuğu anlaşıldığından, tasarrufun iptali gerektiği-
İvazlar arasında bir mislini aşan fahiş fark bulunması halinde, 6183 s. K. uyarınca, tasarrufun iptali gerektiği- Emlakçı sözleşmesine delil olarak itibar edilemeyeceği- Bedel farkının olduğu durumlarda üçüncü kişinin iyiniyetli olması sonuca etkili olmayacağı-
Borçlu ile kardeşi arasındaki tasarrufun İİK. mad. 278/3-1 gereğince iptali gerektiği, aynı taşınmazı sonradan satın alan davalı, borçlu ile aynı yer nüfusuna kayıtlı olup aynı faaliyet alanında aynı sanayii bölgesinde iştigal ettiğinden, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklarını ızrar kastını bildiğinin kabulü ile bu tasarrufun da İİK. mad. 280/1 gereğince iptali gerektiği, diğer davalının ise, davalı borçluyu tanıdığı mali durumu hakkında bilgi sahibi olduğu davacı tarafından ispat edilemediğinden anılan şahıs yönünden davanın reddi gerektiği- Davalıların taşınmazı elden çıkardıkları tarihteki değerinin (borçlunun 1/2 hissesine tekabül eden) yarısın oranında müteselsilen tazminatla sorumlu olmaları gerektiği- Uzun yıllardır borçlunun sigortalı işçisinin kız kardeşi olan kişinin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bildiğinin kabulü ile bu tasarrufun da İİK. mad. 280/1 gereğince iptali gerektiği- Borçluyu tanıdığı, mali durumu hakkında bilgi sahibi olduğu davacı tarafından ispat edilemeyen dördüncü kişi yönünden davanın reddi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında davalılar, yargılamanın başından itibaren borçlunun aciz halinde olmadığını ve borcu ödeyebilir mal varlığının bulunduğunu iddia etmişlerse ve icra dosyası içerisinde borçlu adına kayıtlı 4 adet taşınmaz bulunduğu görülüyorsa mahkemece, borçlu adına kayıtlı taşınmazların takyidatları ile beraber tapu kayıtlarının ve kıymet takdiri yapılmış ise bu raporların getirtilerek borçlunun aciz halinin var olup olmadığı araştırılarak tarafların haklılık durumları da göz önüne alınmak sureti ile değerlendirilip oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Davalılar arasında miras taksim sözleşmesi olduğu iddia edilmişse de; davalı borçluya herhangi bir taşınmaz bırakılmadığı, nakit para verildiği de ispatlanamadığından, davalı borçlu ile diğer davalılar arasında miras taksim sözleşmesi gereği taşınmazların davalılara devredildiği ispatlanamadığından 6183 s. K. uyarınca  açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-  6183 s. K. uyarınca açılan davalarda avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Üzerindeki ipotek ve hacizle beraber toplam olarak maliyeti 775.000,00 TL olan geminin bilirkişi tarafından tesbit edilen satış tarihindeki değerinin 97.036,00 TL' olduğu, bedeller arasında yukarı dikey olarak önemli fahiş farkın bulunmasının İİK'nun 278/3-2 maddesi gereğince iptale tabi olduğu- İİK'nun 280/1. maddesi gereğince aynı sektörde faaliyette bulunan davalı şirketin borçlunun mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bildiğinin de kabulü ile dava konusu gemi satışına ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceği- Dava konusu çelik yakıt tankerinin borçlu şirketin ticari emtiasından biri olduğu, bu emtianın borçlu şirketin ticari işletmesinin önemli bir kısmını oluşturması halinde İİK'nun 280. maddesi gereğince yapılan devir ticari işletmenin devri niteliğinde olacağından, mahkemece satış tarihinde dava konusu geminin borçlunun ticari işletmesinin önemli bir mal varlığını oluşturup oluşturmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
İİK. 277 vd. maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen, kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflar olup; muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmekteyken, İİK. 277 vd. maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek, İİK. 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceğinden, bu madde sadece davacıya haciz ve satış isteme yetkisinin kıyasen uygulanması olup üçüncü kişinin tazminatla sorumlu olacağı anlamına da gelmeyeceği, bu nedenlerle mahkemenin davayı TBK'nun 19. maddesindeki muvazaalı işlemin iptali olarak nitelendirmesi gerektiği-
Satılan taşınmaz üzerinde ipotek ve haciz kayıtları varsa, alıcı taşınmazı bu kayıtlarla yükümlü olarak satın almış olacağından, satışın bunların tamamı üzerinden yapıldığının kabulü gerekeceği- Bu nedenle oransızlığın belirlenmesinde tapu kaydındaki ipotek ve haciz miktarının da göz önünde tutulması gerekeceği- Haciz tutanağı borçlunun terk ettiği adreste tutulmuş ise bu tutanağın da geçici aciz belgesi niteliğinde sayılamayacağı; bu açıklamalara göre somut uyuşmazlıkta borçlu adresinin kapalı olması nedeniyle mal haczi yapılmadığına ilişkin tutanağın da, geçici aciz vesikası niteliğinde sayılmayacağı-
Tasarrufun iptali davasında davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinden birine dayanılmış olsa dahi, mahkemenin bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği-
Davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkemenin bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği- Mahkeme gerekçesinde sadece davalı borçlunun borcun ödendiği iddiasına ilişkin inceleme ve değerlendirmeye yer verdiği ve bunun sonucu da borcun ödenmediği anlaşıldığı ancak dava dayanağı İİK’nun 277 ve devamı maddelerine ilişkin hiçbir değerlendirme ve gerekçeye yer verilmeden, davanın neden kabul edildiğine ilişkin açıklama yapılmadan karar verilmesinin adil yargılanma hakkı ve usul yasasına uygun olmadığı- Dava konusu parselin,davalının borçludan aldığı hisse dahil tüm hissedarların taşınmazı bağışladığı vakfın, davacı alacaklı tarafından davaya dahil edilip edilmeyeceği veya alacaklı davacının davayı bedele dönüştürüp dönüştürmeyeceği belirlenmeden parsel ile ilgili satışın iptaline karar verilmesinin isabetsiz olduğu-