• 3494 sayılı kanuna ait Hükümet Gerekçesi

     «Uygulamada borçlunun, üçüncü derece dahil hısımlarıyla da anlaşmak suretiyle malların haczinden veya iflâs etmeden önce, alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla yaptıkları ivazsız tasarrufları, başka bir isim altında gizledikleri görüldüğünden, bunun önlenmesini teminen akrabalık derecesi ikinci dereceden üçüncü dereceye çıkartılmıştır.»



  • 538 sayılı Kanuna ait Hükümet Tasarısı Gerekçesi

     «Cemiyetimizde ötedenberi şikayeti mucip olan hal, borçlunun alacaklılar aleyhine giriştiği muamelelerin birçok hallerde müeyyidesiz kalmasıdır, İcra ve İflâs Kanununun 11 inci babını teşkil eden iptâl davasının, bu mevzuda duyulan ihtiyaçları karşılamakta kifayetsiz kaldığı hususunda adeta iş muhitlerinde ittifak vardır denilebilir. Bilhassa bir ticarethanenin bütün mevcudunu bir bütün halinde ve alacaklıların takibinden kaçırmak üzere yapılan hileli devirler kanunumuzda şimdiye kadar müessir hükümlerle önlenmiş değildir. İşte hileli devirlerle mücadele etmek ve alel'ıtlak borçlunun alacaklılarının zararına yapabileceği muameleleri alacaklılara karşı tesirsiz hale getirmek ve bu muamelelerin onların hukukuna herhangi bir surette halel iras etmesine meydan bırakmamak için iptâl davasının yeni esaslara müsteniden tanzimi kaçınılmaz bir zaruret halinde kendisini göstermiştir. Bu mevzuda getirilmiş başlıca yenilikler şunlar olmuştur:

    a) ............

    b) İptâl davası neticesinde cebri icraya konu teşkil etmesi istenilen mallar üzerinde alacaklıya doğrudan doğruya ihtiyati haciz vaz'edebilmek yetkisi tanınmış ve bu hususta teminat iradesi dahi mecburi olmaktan çıkarılarak bu cihet mahkemenin takdirine bırakılmıştır (mad 281). Vaktinde verilecek bir haczi ihtiyati kararının bir takım hallerde üçüncü şahsın haksız mukavemetini kırmağa yardım edeceğini tahmin etmek caizdir.

    c) İptâl davasına hedef olan malların üçüncü şahsın mameleki içinde erimiş ve teşhisi gayrimümkün hale gelmiş olması durumunun, bu davayı felce uğratmaması için, davanın kaim değer üzerinden yürütülebileceği tasrih olunmuştur (mad. 277). Ancak, bu durumun arz edebileceği hususiyetler ayrıca gözönünde tutularak gerek iptâl davası zımnında istihsal edilen haczi ihtiyatı ve gerek iptâl davasının neticeleri bakımından bu faraziyeye teferrü eden hususi hükümler sevk olunmuştur (mad. 283. İkinci fıkra ve mad. 281 son fıkra).

    d) İptâl davası halleri birçok yönden genişletilmiş ve kolaylaştırılmıştır:

    a 1. Aralarındaki muamelelerin ivazsız tasarruf sayıldığı yakın akrabalar kategorisine, neseben veya sıhren ikinci derece akrabalar ile evlat edinenler evlatlık da ithal edilmiştir (mad. 278).

    b 1. Bugünkü metnimizde aciz sebebiyle butlan haline vuzuh verilerek 279 uncu maddedeki muameleleri yapan üçüncü şahsa, borçlunun durumunu bilmediğini, ispat mükellefiyeti yükletilmiştir.

    c 1. İzrar kasdının ispatındaki güçlük nazara alınarak, 280 nci maddeye büsbütün yeni bir veçhe verilmiştir.

    Evvela tediye kabileyitini kısmen dahi kaybetmiş olan borçlunun mamelekinin eksilmesine müncer olan bilcümle muameleleri borçlunun bu durumuna ve muamelenin bu mahiyetine vukufu olması lazım gelen üçüncü şahıslar hakkında iptâle tabi kılınmıştır. Ancak, objektif şartların vücudunu kafi gören bu hal için iptâl davası maddedeki ölçüler dahilinde, iki senelik bir müddetle takyit edilmiş, borçlu ve üçüncü şahsın müştereken izrar kastiyle hareket ettiklerinin ispatı ise iki senelik takyide mahal görülmemiştir (mad. 280'in a bendi).

    Saniyen borçlunun muayyen derecedeki akrabaları için borçlunun durumuna bilgi karinesi kabul edilmiştir. Bu karinenin de ancak borçlunun durumunu bilmediğini ispat etmiş akrabalar için çürütülebilmesine cevaz verilmiştir (mad. 280 a son fıkra).

    Salisen, bu sahada pek mühim sayılması gereken bir yenilik, bir işyerindeki malların tamamının veya büyük bir kısmının veya işyeri ile birlikte olmak üzere yalnız bir kısmının devredilmesi ve devir alınması halinde bu durum borçlu bakımından alacaklıları izrar kastına, üçüncü şahıs bakımından da bu kasta vukufa karine sayılmış ve bu karinenin ancak devir keyfiyetinin üç ay önce ilan edilmiş olması halinde çürütülebileceği kabul edilmiştir. Bu yeni hükümle, klasik bir mahiyet aldığını kaydettiğimiz hileli devirlerle mücadele mevzuunda pek mühim bir adım atıldığını kabul etmek yerine olur (mad. 280 b).

    e) İptâl davasının neticeleri pratik hal suretlerine bağlanmış ve iptâl davası alacaklı lehine hükme bağlandığı takdirde alacaklının doğrudan doğruya davaya mevzu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile istifayı hak edeceği kabul edilmiştir. Hatta, dava mevzuu gayrimenkul ise, davalı namına mukayyet olan bu gayrimenkul hakkında kayıt tashihine gidilmeden alacaklının lehine verilmiş hükme müsteniden cebri icranın mümkün olacağı tasrih olunmuştur (mad. 283).

    Diğer cihetten davayı kazanan alacaklı lehine dava mevzuu mal üzerinde bir nevi imtiyaz hakkı tanınmış ve davayı kaybetmiş üçüncü şahsın iptâl edilmiş tasarruf zımnında borçluya verdiği şey hakkında haiz olabileceği hakkın, bu mal üzerinde istifasına imkan verilmeyerek, iptâl davası neticesinde mamelekinde hasıl olan eksikliği telafi için yalnız borçluya karşı mutalebe hakkı olacağı belirtilmiştir (mad. 283).

    Nihayet 284 üncü maddedeki 3 senelik müddet de borçlu aleyhine olmak üzere 5 seneye çıkarılmıştır.»



  • Adalet Komisyonu Raporu Gerekçesi

     «Bu madde de, 277 nci maddede yapılan değişikliğe paralel olarak esas itibariyle kanunda olduğu gibi bırakılmıştır. Yalnız, Tasarı ile 1 ve 3 ncü bend hükümlerinde yapılan değişiklikler aynen kabul olunmuştur.»



  • C. Senatosu Anayasa ve Adalet Komisyonu Raporu Gerekçesi

     «Maddede hüküm değişikliği yapılmamış, ancak ikinci fıkranın 2 numaralı bendine vuzuh verilmiştir.»