Davacının dava dışı borçlu şirketten mahkeme kararına dayalı alacağının bulunduğu, alacağının tahsili için icra takibi yapıldığı, alacaklının başvurusu üzerine borçlu şirketin iflasına karar verildiği, İzmir İflas Dairesi tarafından iflas işlemlerinin yapıldığı ve İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin ilamı ile iflasın kapatılmasına karar verildiği, kararın kesinleştiği, davacıya iflas eden şirkette olan alacağı nedeni ile aciz belgesi düzenlenip verildiği, davacının iflasın kapatılmasından sonra davayı açtığı - Davanın muvazaa nedeni ile iptal davası olduğu, somut olayda muvazaalı işlemin iptalinin talep edildiği, davanın borçlu ile tasarrufun karşı tarafı kişi aleyhine açılması gerektiği, borçlu şirketin iflasına karar verildiği ve iflasın kapatıldığı, iflas sürecinde alacaklının İİK'nın 245.maddesi uyarınca yetki belgesi aldığı yönünde bir iddiasının olmadığı, alacaklının ancak bu takdirde dava açabileceği veya açılmış davayı takip edebileceği, aciz belgesi verilmiş davacının müflis hakkında yeniden takip yapmasının yeni mal edinmesi şartına bağlı olduğu - Müflis hakkında geçerli icra takibi olmaksızın genel muvazaa davası açılamayacağından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Araçların keşfen belirlenen rapor ile tespit olan satış tarihi itibariyle gerçek değerleri dikkate alındığında orantısızlığın bulunmadığı, davalı borçlu şirketin "senet vadesi gelmeden araçların bedelini ödeyemeyeceği gerekçesiyle araçların mülkiyetinin diğer davalı şirkete ait olduğunu" beyan etmesinin, muvazaa iddiasını ispatlamaya yeterli olmadığı-
Davacı yanın alacağı her ne kadar kambiyo senedine bağlanmış ise de; bu kambiyo senedinin vücuda gelmesine yol açan ilişkinin hisse devir sözleşmesi olduğundan sözleşme tarihinin davacı yanın alacağının bu tarihte doğduğu- Davaya konu tasarruflar da bu tarihten sonra yapıldığından tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılmış olması şartının yerine geldiği- Taşınmazları kendi alacağına karşılık devraldığını belirten davalının banka olmasının yapılan işlemleri mutat ödeme vasıtası haline getirmeyeceği- Davalı borçlular ile davalı banka arasında daha önceye dayalı ticari ilişkinin varlığı ile iptali istenen taşınmaz devirlerinin dayanağını oluşturan günlü protokolün temlik eden davacı ... tarafından imzalanmamış olduğu değerlendirildiğinde, alacağını davalı borçluların içinde bulunduğu mali durum nedeniyle tahsil edemeyen davalı bankanın iptali isteğine konu tasarruf sırasında, davalıların içinde bulunduğu mali durumu ve ızrar kastını bilmediği veya bilebilecek durumda olmadığından da söz edilemeyeceği- Davanın İİK'nun 277 ve devamı madde hükümlerine dayanılarak açılan tasarrufun iptali davası olduğu doğru bir biçimde değerlendirilerek sadece dava tarihinden önce başlatılan icra takiplerine konu alacaklar bakımından hüküm tesis edilmiş olmasında hatalı herhangi bir durum tespit edilemediği
Alacaklı davacının, borçlu davalıların kendisine olan borçlarını ödeyemediklerini ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile başka isim altında kurdukları şirkete malvarlıklarını aktardıklarını öne sürerek yapılan işlemlerin iptalini talep ettiği fakat dava dilekçesi ve beyan dilekçelerinde hangi borçlular hakkında hangi danışıklı işlemler ile alacaklılardan mal kaçırdıklarını tereddüde yer vermeyecek biçimde açıklamadığı- Davacı alacaklıların tasarrufun iptali davasını açtıklarında borçlu davalıların hangi tasarrufi işlemleri ile mal kaçırdıklarını açıkça bildirmeleri dava şartının, hak düşürücü sürenin sağlıklı bir biçimde incelenebilmesi, adil yargılama hakkı çerçevesinde yargılamanın sürdürülebilmesi ve silahların eşitliği ilkesi gereğince savunmanın buna göre yapılabilmesi için gerekli ve zorunlu olduğu-
Dava konusu gayrimenkulün kaydında ipotek kaydı bulunmasa; tapuda gösterilen değeri ile tasarruf tarihindeki gerçek değeri arasında misli aşan fark bulunmadığı, ancak taşınmaz üzerinde adı geçen banka lehine ipotek bulunduğundan, mahkemece edimler arasında aşırı bir oransızlık olup olmadığını belirlemek için dava konusu gayrimenkul kaydındaki ipotek borcunun ödenip ödenmediği, kim tarafından ödendiği, ipoteğin devam edip etmediği, hususlarında araştırma yapılmaksızın eksik incelemeye dayalı hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
İptal davasına konu taşınmazın davalı üçüncü kişinin nakit ihtiyacı nedeni ile davalı borçluya devredildiği, taşınmaz için borçlu tarafından kullanılan  konut kredisinin karşılığının davalı üçüncü kişiye ödendiği ve üçüncü kişinin inanılana (iptal davasının borçlusuna) elden ve haricen inanılana aylık taksitler halinde ödediği, sonrasında taşınmazın tekrar borçlu tarafından davalı üçüncü kişiye geri iade edildiği uyuşmazlıkta, taşınmazın inanç sözleşmesi ile bir süreliğine devredildiğinden ve sonra taşınmaz tekrar geri alındığından, satışın muvazaalı olmadığı ve tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Dördüncü kişi konumundaki davalılar yönünden ivazlar arasındaki fahiş farkın yeterli olmayıp kötü niyetinin ispatlanması gerektiği-
Mahkemece, davacının bedelsiz satış veya alacaklılardan mal kaçırma iddiasının usulüne uygun bir biçimde ispatlanamadığı, buna karşın davalının dava konusu taşınmazı satın alabilecek ekonomik imkanları bulunduğu, taraflar arasında yakın akrabalık bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Mahkemece, dava konusu taşınmazların, davalı şirket tarafından davalı üçüncü kişiye gerçek değerlerinin altında bedelle temlik edildiği, gerçek değeri ile satış değeri arasında bir misli fark bulunduğu anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu-
Dava konusu taşınmazın davalı borçlu tarafından davalı üçüncü kişiye satıldığı, bu halde tapudaki satış bedeli ile bilirkişinin belirlediği gerçek değeri arasında önemli fark bulunmadığı, tapu resmi belge niteliğinde olduğundan burada yazılı miktarın ödediğine ilişkin ayrıca bir belge aranmasına gerek bulunmadığı, davalı borçlu ile üçüncü kişi arasında akrabalık veya yakınlık, olmadığı , alacaklı İİK'nun 280. maddesi kapsamında borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen şahıslardan olduğu da ispatlamadığından, davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekeceği- Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiliğe başvuramayacağından, mahkemece İİK'nun 277 madde koşullarına göre bir değerlendirme yapmak üzere dosyanın bilirkişiye verilmesinin isabetsiz olduğu- Davanın bedele dönüşmesi halinde ve dördüncü kişinin iyiniyetli olması halinde, üçüncü kişinin elinden çıkardığı tarihteki değeri oranında tazminattan sorumlu tutulması gerekeceği-