İİK'ın 277 vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, dava dışı şirketin ticari defterleri dosya arasına alınarak satın alındığı iddia edilen tarihte şirket hesaplarına satıma ilişkin kaydın yapılıp yapılmadığının bilirkişi aracılığı ile belirlenmesi, ayrıca dava konusu gayrimenkule ilişkin davalı tarafından ödenen faturaların (elektrik, su, aidatların) dosya arasına alınarak davalının, dava konusu gayrimenkulü satın aldığı tarihin belirlenmesi ve ceza mahkemesinde ve idarede devam eden dosyalardaki beyanların da birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- 
Bilirkişi tarafından taşınmazın ½ hissesi için 114.000,00 TL rayiç bedel belirlenmesi ve dava konusu taşınmazın ½ hissesinin 65.000,00 TL bedelle davalı borçlu tarafından davalı üçüncü kişiye tapuda satılması halinde, taşınmazın tapudaki devir bedeli ile gerçek değeri arasında mislini aşan bedel farkı oluşmamış kabul edileceği- Taşınmazın yalnızca ½ hissesi satın alındığından, kanuni şufa hakkı ile karşı karşıya kalma ihtimalinin tek başına davalılar arasında kötü niyeti göstermeyeceği- Tasarruf tarihinden sonra taşınmazda davalı borçlunun boşanmış olduğu eşinin ikamet etmeye devam ettiği anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmişse de, davalı üçüncü kişi "taşınmazı yatırım amaçlı satın aldığını ve satın aldığı kişilerin taşınmazda bir süre daha oturmak istediklerinden kiraya verdiğini" belirterek dosyaya kira sözleşmesi sunduğundan, öncelikle davalılara bu kira sözleşmesine istinaden kira ödeyip ödemediğine dair delillerinin sorulması, varsa bunların dosyaya kazandırılması ve daha sonra dava konusu tasarrufun İİK 280/1 madde gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında, uygulamada özellikle kambiyo senedine dayalı icra takiplerinde, alacağını borçlusundan tahsil edememiş alacaklılar tarafından açılan tasarrufun iptali davalarında, icra takibi bonoya dayanıyorsa -kural olarak- borcun bononun tanzim tarihinde, çeke dayanıyorsa çekin 'keşide tarihinde' değil, çekin bankaya/takas odasına ibraz edildiği tarihte doğmuş olduğunun kabul edildiği-
Davalılara yapılan satışların tamamının cebri icra kanalıyla gerçekleştiği ve borçlular tarafından serbest iradeleriyle gerçekleştirilmiş bir satış olmadığından nam-ı müstear iddiası da dinlenemeyeceği-  Taşınmazların borçlunun dava dışı alacaklılarına olan borçları nedeniyle cebri icra kanalıyla satıldığından taşınmazlar mutlak surette üçüncü kişinin mülkiyetine geçeceği ve bu nedenle yapılan işlem sonucu davacının zarara uğradığından ya da davalıların davacının alacağını engellemek amacıyla hareket ettiklerinden bahsetmenin de mümkün olmayacağı-  İhaleler sonucu elde edilen bedellerden alacaklıya ödenmesi sonrası bakiye miktarın kalmadığı da anlaşıldığından bu davalılar yönünden davanın reddinde isabetsizlik olmadığı- Davacının davalıların taşınmazları borçlularca ödenen paralar ile aldıklarını ispatlayamadığı- Davalı ile borçlu arasındaki ticari ilişkileri dikkate alındığında, diğer taşınmaz yönünden, İİK. 280/1 gereğince tasarrufun iptalinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Aynı iş kolunda çalışan başka bir şirket ortağı davalıya taşınmazı gerçek değerinden daha düşük bir bedel ile satan davalı borçlunun yaptığı satışın iptali gerektiği-
Yakın akrabalar arasındaki (borçlunun, kaynının eşine ve kardeşine yaptığı) satışların iptaline karar verilmesi gerektiği- Dava konusu edilen taşınmazda davalı borçlunun murisinden intikal eden 3/16 hissesi olup, yalnızca bu miktar hisseye ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmesi gerektiği, borçluya ait olmayan dolayısı ile dava konusu olmayan hissenin de iptaline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu- Dava konusu tasarrufların birden fazla  olduğu (borçlu davalının kendisine ait taşınmaz hisselerini farklı kişilere sattığı) durumlarda, her bir tasarruf için ayrı harç, yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilip davalıların sorumlu olduğu miktarın ayrı ayrı belirlenmesi gerektiği-
Davalılar arasındaki taşınır ve taşınmaz mal devirlerinin bir kısmında bedel farkı olduğu ve İİK’nın 280/3 maddesinde belirtilen ticari emtianın önemli bir kısmının devrinin işyeri devri niteliğinde olmasına rağmen yasada aranan devir koşullarının gerçekleştiğinin iddia ve ispat edilemediği, davalı üçüncü kişinin işyeri ruhsat alımının borçlunun hacizleri nedeni ile sağlanamamış olmasının da bu durumun niteliğini değiştirmeyeceği- İcra müdürlüğüne gelerek takibi kesinleştiren borçlu aynı gün borcu taksitle ödeme konusunda taahhütte bulunmuş ve bu taahhüdünü yerine getirmediği için alacaklının şikayeti üzerine ceza aldığından ve yine borçlu şirket aynı dosyadan yapılacak bir satışın iptalini istemi reddedildiğinden, davalılar arasında bir işbirliğinin aksine çekişmenin olduğu- Davalı üçüncü kişi satın aldığı malların bedelini ödemiş olmasına rağmen, gelen hacizlerle bu malları kaybetme riski ile karşılaştığı anlaşıldığından, borçlu ile yaptıkları sözleşmede ve beyanlardan borçlunun yükümlülük altına girdiği de görüldüğünden, alınan senetlerin muvazaalı olduğunun kabul edilemeyeceği ve davalı üçüncü kişinin bedelini ödeyerek satın aldığı malların, borçlunun alacaklıları tarafından haczedilerek elinden alınması durumunun söz konusu olduğu, aralarındaki alışveriş tutarı üzerinden yapılan takibin muvazaalı olup olmadığının tartışılması gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında, diğer genel dava koşullarının yanında, tasarrufun borcun doğumundan sonra gerçekleşmiş olmasının da arandığı-
Tasarrufun iptali davasına konu gayrimenkul ipotekli ise; mahkemece dava konusu gayrimenkulün gerçek değeri ile ipoteğin kaldırılması için ödenen satış bedeli toplandığında, gayrimenkulün gerçek değeri ile mislini aşan fark olup olmadığının değerlendirilerek karar verilmesi gerekeceği-
Taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında misli fark bulunmadığı - Taraflar arasında iş ortaklığı, akrabalık veya yakın arkadaşlık olduğu ya da organik bağ bulunduğunun ispatlanamadığı - Sosyal medya hesaplarının organik bağ bulunduğunun ispatlamak için yeterli olmadığı - 3.kişinin dava konusu taşınmazı alma gücünün bulunduğu - Davalı 3. kişinin davalı borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğunun ispat edilemediği - Dolayısıyla davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddinin gerektiği-
Dava konusu gayrimenkulün satış bedeli ile gerçek değeri arasında misli aşan fark olsa da, davalı üçüncü kişi tarafından davalı borçlunun hesabına daire bedeli açıklaması ile banka kanalı ile gönderilen tutar değerlendirildiğinde, bedel farkının da olmadığı anlaşıldığından tasarrufun iptali davasının reddi gerektiği- 6183 s. K. uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin davalarda avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerektiği-