Davalılara yapılan satışların tamamının cebri icra kanalıyla gerçekleştiği ve borçlular tarafından serbest iradeleriyle gerçekleştirilmiş bir satış olmadığından nam-ı müstear iddiası da dinlenemeyeceği- Taşınmazların borçlunun dava dışı alacaklılarına olan borçları nedeniyle cebri icra kanalıyla satıldığından taşınmazlar mutlak surette üçüncü kişinin mülkiyetine geçeceği ve bu nedenle yapılan işlem sonucu davacının zarara uğradığından ya da davalıların davacının alacağını engellemek amacıyla hareket ettiklerinden bahsetmenin de mümkün olmayacağı- İhaleler sonucu elde edilen bedellerden alacaklıya ödenmesi sonrası bakiye miktarın kalmadığı da anlaşıldığından bu davalılar yönünden davanın reddinde isabetsizlik olmadığı- Davacının davalıların taşınmazları borçlularca ödenen paralar ile aldıklarını ispatlayamadığı- Davalı ile borçlu arasındaki ticari ilişkileri dikkate alındığında, diğer taşınmaz yönünden, İİK. 280/1 gereğince tasarrufun iptalinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Aynı iş kolunda çalışan başka bir şirket ortağı davalıya taşınmazı gerçek değerinden daha düşük bir bedel ile satan davalı borçlunun yaptığı satışın iptali gerektiği-
Yakın akrabalar arasındaki (borçlunun, kaynının eşine ve kardeşine yaptığı) satışların iptaline karar verilmesi gerektiği- Dava konusu edilen taşınmazda davalı borçlunun murisinden intikal eden 3/16 hissesi olup, yalnızca bu miktar hisseye ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmesi gerektiği, borçluya ait olmayan dolayısı ile dava konusu olmayan hissenin de iptaline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu- Dava konusu tasarrufların birden fazla olduğu (borçlu davalının kendisine ait taşınmaz hisselerini farklı kişilere sattığı) durumlarda, her bir tasarruf için ayrı harç, yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilip davalıların sorumlu olduğu miktarın ayrı ayrı belirlenmesi gerektiği-
Davalılar arasındaki taşınır ve taşınmaz mal devirlerinin bir kısmında bedel farkı olduğu ve İİK’nın 280/3 maddesinde belirtilen ticari emtianın önemli bir kısmının devrinin işyeri devri niteliğinde olmasına rağmen yasada aranan devir koşullarının gerçekleştiğinin iddia ve ispat edilemediği, davalı üçüncü kişinin işyeri ruhsat alımının borçlunun hacizleri nedeni ile sağlanamamış olmasının da bu durumun niteliğini değiştirmeyeceği- İcra müdürlüğüne gelerek takibi kesinleştiren borçlu aynı gün borcu taksitle ödeme konusunda taahhütte bulunmuş ve bu taahhüdünü yerine getirmediği için alacaklının şikayeti üzerine ceza aldığından ve yine borçlu şirket aynı dosyadan yapılacak bir satışın iptalini istemi reddedildiğinden, davalılar arasında bir işbirliğinin aksine çekişmenin olduğu- Davalı üçüncü kişi satın aldığı malların bedelini ödemiş olmasına rağmen, gelen hacizlerle bu malları kaybetme riski ile karşılaştığı anlaşıldığından, borçlu ile yaptıkları sözleşmede ve beyanlardan borçlunun yükümlülük altına girdiği de görüldüğünden, alınan senetlerin muvazaalı olduğunun kabul edilemeyeceği ve davalı üçüncü kişinin bedelini ödeyerek satın aldığı malların, borçlunun alacaklıları tarafından haczedilerek elinden alınması durumunun söz konusu olduğu, aralarındaki alışveriş tutarı üzerinden yapılan takibin muvazaalı olup olmadığının tartışılması gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında, diğer genel dava koşullarının yanında, tasarrufun borcun doğumundan sonra gerçekleşmiş olmasının da arandığı-
Tasarrufun iptali davasına konu gayrimenkul ipotekli ise; mahkemece dava konusu gayrimenkulün gerçek değeri ile ipoteğin kaldırılması için ödenen satış bedeli toplandığında, gayrimenkulün gerçek değeri ile mislini aşan fark olup olmadığının değerlendirilerek karar verilmesi gerekeceği-
Taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında misli fark bulunmadığı - Taraflar arasında iş ortaklığı, akrabalık veya yakın arkadaşlık olduğu ya da organik bağ bulunduğunun ispatlanamadığı - Sosyal medya hesaplarının organik bağ bulunduğunun ispatlamak için yeterli olmadığı - 3.kişinin dava konusu taşınmazı alma gücünün bulunduğu - Davalı 3. kişinin davalı borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğunun ispat edilemediği - Dolayısıyla davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddinin gerektiği-
Dava konusu gayrimenkulün satış bedeli ile gerçek değeri arasında misli aşan fark olsa da, davalı üçüncü kişi tarafından davalı borçlunun hesabına daire bedeli açıklaması ile banka kanalı ile gönderilen tutar değerlendirildiğinde, bedel farkının da olmadığı anlaşıldığından tasarrufun iptali davasının reddi gerektiği- 6183 s. K. uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin davalarda avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerektiği-
Davalı borçlu ve üçüncü kişinin aynı ilçede (A.ağa) oturuyor olmaları, satış tarihi itibari ile ilçenin 85.000 nüfusa sahip olması ve yine aynı tarihte birden fazla taşınmaz alımının tek başına muvazaayı göstermeyeceği, borçlunun akrabalarına ait olan şirketin borçlu ile aynı alanda faaliyeti ve aralarında ticari ilişki olduğuna dair delil bulunmaması nedeni ile, mahkemenin bu gerekçelerinin yerinde görülmediği- Bağımsız bölümlerin tapuda toplam 40.000 TL'ye alındığı, taşınmazın üzerinde bulunan ipoteğin 395.000,00 TL ödenerek kaldırıldığı, (yani, bu taşınmazlar için toplam 435.000,00 TL ödeme yapıldığı) ve bilirkişilerce taşınmazların toplam değerinin 840.000,00 TL olarak belirtildiği anlaşıldığından, her iki değer arasında bir mislini aşan bir fark olmadığından İİK. mad. 278/3-2 uyarınca iptal koşulları oluşmadığı-
Borçlunun adresine gidilerek tutulan haciz tutanağında; dava dışı .........’nin hazır olduğunun, adrese 1 ay önce taşındığını beyan ettiğinin ve kira sözleşmesi sunduğunun belirtildiği, adreste herhangi bir mal varlığına ilişkin tespit olmadığından bu tutanağın İİK’nun 105. maddesi gereğince aciz belgesi niteliğinde olmadığı, bu nedenlerle, davanın borçlunun aciz hali ispatlanmadığından ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği- Tapudaki satış bedeli dışında yapılan ödemelerin davalı 3. kişi tarafından devir tarihi veya devir tarihine yakın tarihli banka hesap hareketleri, banka ödemesi, kredi kullanımı gibi delillerle ispatlanması mümkün olup bu belgelerdeki meblağların tapudaki bedele eklenerek bedel farkının varlığının değerlendirilmesi gerekeceği-
Muvazaa nedeniyle tasarrufun iptali ve satış yetkisi verilmesi istemine ilişkin davada, kredi kartı borcu olan davalı borçlunun davalı üçüncü kişiye taşınmazını rayicin çok altında bir bedelle sattığı iddia edilmiş olup mahkemece muvazaa iddiası tartışılmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken üçüncü kişinin, borçlunun mal kaçırma amacını bildiği ya da bilmesi gerektiğine dair dosyada başkaca delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-