Tapudaki satış bedeli dışında yapılan ödemelerin davalı 3. kişi tarafından devir tarihi veya devir tarihine yakın tarihli banka hesap hareketleri, banka ödemesi, kredi kullanımı gibi delillerle ispatlanması mümkün olup bu belgelerdeki meblağların tapudaki bedele eklenerek bedel farkının varlığının değerlendirilmesi gerekeceği-
Davalı üçüncü kişi tarafından ipotek bedeli için yapılmış bir ödemenin bulunmadığı, dava konusu taşınmazların tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değeri arasında misli fark bulunduğu anlaşıldığından, yapılan tasarrufun iptale tabi olduğu- Edimler arasında fahiş farkın bulunduğu hallerde de üçüncü kişinin iyi niyet iddiasının dinlenmeyeceği-
Borçlunun kardeşi ile sahibi olduğu ortak hesabından kardeşinin hesabına para aktarıldığı, bu paranın bu paranın yarısının borçluya ait olduğu belirtilerek iptal istendiğinden, davalı üçüncü kişinin (borçlunun kardeşinin) hesabına para aktarılmasına yönelik tasarruf işleminin 1/2 sinin iptaline karar verilmesi gerektiği,  tümü yönünden iptal kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu (HMK. mad. 26)-
Tasarrufun iptali davasına konu satış işlemine ilişkin tasarrufun takip sayılı dosyası ile başlatılan takibin alacak ve ferileriyle sınırlı olmak üzere iptaline ilişkin kararın uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yönü olmadığından usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerektiği-
Davaya konu taşınmazın devir tarihinde tapudaki değerinin 20.000,00 TL olarak gösterildiği ve tapu harcının da bu bedel üzerinden yatırıldığı- Devir tarihinden iki gün sonra tapuda gösterilen değerin sehven belirtilmiş olduğu gerçekte taşınmazın 180.000,00 TL’ye devredildiğinin belirtildiği ve eksik kalan tapu harcı yatırılarak durumun düzeltildiği- Tasarruf tarihinde taşınmaz üzerinde bulunan ipoteğin bankaya 11.000,00 TL ödenerek kapatıldığı- Taşınmazın bilirkişilerce belirlenen değerinin 250.000,00 TL olduğundan, tapuda gösterilen satış değeri ile bir misli fark bulunmadığı- Davalılar arasında akrabalık bağı, iş ortaklığı, arkadaşlık gibi kötü niyeti gösterir bir durum da kanıtlanamadığından tasarrufun iptali davasının iptaline karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasının konusu olan malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan üçüncü kişinin tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmesi gerektiği; dördüncü kişi yönünden sadece bedel farkı yeterli olmadığı, ayrıca kötü niyetinin somut delillerle ispatlanmasının gerektiği-
Davalılar karı-koca olup aralarındaki tasarrufun İİK’nun 278/3-1 maddesine göre bağış niteliğinde olduğu gibi, davalı üçüncü kişi İİK’nun 280/1-2 maddesine göre de borçlunun mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bilebilecek şahıslardan olduğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Davalı borçlunun ve davalı kardeşin, iptal davası konusu taşınmazların kendilerine murisleri babalarından kaldığını, taksim sonucu devirlerin gerçekleştiğini ileri sürmelerine rağmen; murislerinden kalan taşınmazların neler olduğu ve bu taşınmazları ne şekilde taksim ettikleri yönünde bir açıklama yapmamaları durumunda, dava konusu sadece 3 taşınmazın taksim edildiği gibi bir sonucun yaşam deneyimlerine uygun olmaması ve tapu kayıtlarında taksim konusunda bir açıklama veyahut hisse bedelinin borçlu tarafından alındığına ilişkin kayda da rastlanmamış olması gerçeği gözardı edilmezse tasarrufun, kardeşler arası bağış olduğunun kabulü gerektiği-
Tasarrufun borcun doğumundan sonra yapıldığı, davalılar arasında yapılan taşınmaz satışında, borçlunun kendi verdiği şeyin değerine göre ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği, borçlu hakkındaki aciz belgesinin 15/10/2014 tarihinde düzenlendiği, davalılar arasındaki bağışlama niteliğindeki satış işleminin ise 07/11/2013 tarihinde yapıldığı, haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden, geriye doğru iki yıl içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarrufların batıl olduğu, davalılar arasındaki tasarruf işleminin bağışlama niteliğinde olması nedeniyle, davalılar arasındaki taşınmaz satış işleminin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun dava konusu taşınmazı, davacının alacağını semeresiz bırakmak amacıyla muvazaalı olarak çocukları ve diğer davalılara devrettiği, İ.İ.K.'nun 278/3-1 maddesi uyarınca üst soy ve alt soya yapılan ivazlı tasarrufların bağışlama hükmünde olduğu, davalıların bu tasarrufları yaparken alacaklıdan mal kaçırmak kastıyla hareket etmediklerini ispatlayamadıklarından bahisle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-