Borçlunun muvazaayı kabul beyanının tek başına tasarrufun iptali davasının kabulü için yeterli olmadığı- Satıştan bir dakika önce borçlunun şirketine gönderilen paranın, borçlu ile bir başka ilişkisi olduğu ispat edilmeyen üçüncü kişi için, taşınmaz satış bedeli olarak gönderildiğinin kabulü gerekeceği- Tasarrufun iptali davası esastan reddedilmesi halinde, davalılar lehine takip konusu alacak miktarı ile dava konusu taşınmazın değerinden hangisi az ise o değer üzerinden nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmaz üzerindeki ipotekler dikkate alındığında taşınmazın tapudaki satış bedeli ile gerçek değeri arasında bedel farkı bulunmuyorsa da, taşınmazın 15.11.2013 tarihinde satılmasına rağmen 15.03.2014 tarihinde borçluya ödeme emrinin bu adrese tebliğ edildiği ve 24.03.2014 tarihinde aynı adreste haciz yapıldığı, buna göre satışa rağmen borçlunun satış yapılan konutta oturmaya devam ettiği, delil olarak sunulan istihkak davası ile ilgili olarak yapılan yargılama sırasında ibraz edilen kira sözleşmesinin satıştan önceki 01.11.2013 tarihli olması olguları dikkate alındığında, satışın mal kaçırma amacı ile yapıldığının anlaşıldığı- 
Davacı tarafından İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi mahkeme bununla bağlı olmayıp diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği- Aracı borçluya satan şahsın, kendi adına hiçbir satış işlemi yapılmamışsa davada taraf sıfatının olmadığı- Dava konusu aracın satın alan şahıs ve diğer şahıslar yönünden davacıdan, bu şahısları davaya dahil edip etmeyeceği yada İİK'nun 283/2 maddesine göre bedele dönüştürüp dönüştürmediğinin sorulmamasının bozma sebebi olduğu-
Tapudaki satış bedeli dışında yapılan ödemelerin davalı 3. kişi tarafından devir tarihi veya devir tarihine yakın tarihli banka hesap hareketleri, banka ödemesi, kredi kullanımı gibi delillerle ispatlanması mümkün olup bu belgelerdeki meblağların tapudaki bedele eklenerek bedel farkının varlığının değerlendirilmesi gerekeceği-
Davalı üçüncü kişi tarafından ipotek bedeli için yapılmış bir ödemenin bulunmadığı, dava konusu taşınmazların tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değeri arasında misli fark bulunduğu anlaşıldığından, yapılan tasarrufun iptale tabi olduğu- Edimler arasında fahiş farkın bulunduğu hallerde de üçüncü kişinin iyi niyet iddiasının dinlenmeyeceği-
Borçlunun kardeşi ile sahibi olduğu ortak hesabından kardeşinin hesabına para aktarıldığı, bu paranın bu paranın yarısının borçluya ait olduğu belirtilerek iptal istendiğinden, davalı üçüncü kişinin (borçlunun kardeşinin) hesabına para aktarılmasına yönelik tasarruf işleminin 1/2 sinin iptaline karar verilmesi gerektiği,  tümü yönünden iptal kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu (HMK. mad. 26)-
Davaya konu taşınmazın devir tarihinde tapudaki değerinin 20.000,00 TL olarak gösterildiği ve tapu harcının da bu bedel üzerinden yatırıldığı- Devir tarihinden iki gün sonra tapuda gösterilen değerin sehven belirtilmiş olduğu gerçekte taşınmazın 180.000,00 TL’ye devredildiğinin belirtildiği ve eksik kalan tapu harcı yatırılarak durumun düzeltildiği- Tasarruf tarihinde taşınmaz üzerinde bulunan ipoteğin bankaya 11.000,00 TL ödenerek kapatıldığı- Taşınmazın bilirkişilerce belirlenen değerinin 250.000,00 TL olduğundan, tapuda gösterilen satış değeri ile bir misli fark bulunmadığı- Davalılar arasında akrabalık bağı, iş ortaklığı, arkadaşlık gibi kötü niyeti gösterir bir durum da kanıtlanamadığından tasarrufun iptali davasının iptaline karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasına konu satış işlemine ilişkin tasarrufun takip sayılı dosyası ile başlatılan takibin alacak ve ferileriyle sınırlı olmak üzere iptaline ilişkin kararın uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yönü olmadığından usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerektiği-
Tasarrufun iptali davasının konusu olan malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan üçüncü kişinin tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmesi gerektiği; dördüncü kişi yönünden sadece bedel farkı yeterli olmadığı, ayrıca kötü niyetinin somut delillerle ispatlanmasının gerektiği-
Davalılar karı-koca olup aralarındaki tasarrufun İİK’nun 278/3-1 maddesine göre bağış niteliğinde olduğu gibi, davalı üçüncü kişi İİK’nun 280/1-2 maddesine göre de borçlunun mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bilebilecek şahıslardan olduğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-