Davacının yapıldığı söylenen inşaat faaliyetlerinden dolayı davadan önce yaptırdığı bir tespit bulunmadığı gibi, düzenlenen geçici veya kesin hak ediş de bulunmamakta olup, davacının davalı belediyeden dava tarihi itibariyle alacağının olup olmadığının yargılamaya muhtaç olduğu ve delillerin, ihtiyati haciz kararı verilmesi için gerekli olan yaklaşık ispat ölçüsünü sağlayacak nitelikte olmadığı, talebe konu alacağın varlığı ve vadesinin gelip gelmediğinin yaklaşık ispat ölçüsünde dahi henüz belli olmadığı- Davacı avukatının, ihtiyati tedbir talebinin dosya kapsamına göre ihtiyati haciz talebi olarak değerlendirilerek davacının ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için gerekli olan yaklaşık ispat koşulunu yerine getiremediği anlaşıldığından, davacının ihtiyati haciz talebinin reddine dair karar vermek gerekeceği-
Davalı şirkete ait limanda çıkan yangın nedeniyle gerekli önlem alınmadığı ve müdahalenin zamanında yapılmadığı iddiasına dayalı davacı şirkete ait teknenin batması sonucu oluşan zararın karşılanması talebine ilişkin iddia edilen alacak muaccel hale gelmemiş olduğundan, mahkemece, İİK. mad. 257/1 uyarınca talebin kabulüne karar verilmiş olmasının hatalı olduğu- Haksız fiile ilişkin uyuşmazlık konusu somut olayda; İİK. mad. 257/2de belirtilen koşullara göre, talebin değerlendirilmesi gerektiği ve belirtilen koşulların da oluşmadığı- İhtiyati haczin dayandığı sebepler yönüyle yapılan itirazın İİK. mad. 257 koşullarına göre değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Para alacağının korunması için ihtiyati tedbir yoluna değil, ihtiyati haciz yoluna başvurulabileceği- Davacı vekili her ne kadar isteminde "ihtiyati tedbir" istemişse de, davacının amacı (iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemiyle davalı) para alacağını teminat altına almak olduğundan HMK. mad. 33 gereğince, talep hakkında ihtiyati haciz hükümlerinin uygulanması ve bu hükümler çerçevesinde talebin değerlendirilmesi gerektiği- Haksız bir fiile dayalı olarak bir zararın meydana geldiği açık olup, sadece maluliyet oranı ve kusur durumu çekişmeli olduğundan ve haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında tazmin yükümlülüğü olay tarihi itibariyle muaccel hale geleceğinden, ihtiyati hacizde yakın ispat koşulu gerçekleşmiş olup, mahkemece davacının ihtiyati haciz isteminin hangi alacaklara ve taşınmaz veya taşınmazlara ilişkin olduğu somut olarak açıklatıldıktan sonra, davacının tazminat talebi ile orantılı ve davalı şirketin ticari hayatını etkilemeyecek biçimde "tedbirde ölçülülük" ilkesine uygun bir ihtiyati hacize karar verilmesi gerektiği- Yargılamanın her aşamasında toplanan delillerin niteliğine göre yeniden ihtiyati tedbir yada ihtiyati haciz talep edilmesi ve bunun yeniden değerlendirilmesi mümkün olduğu-  HMK. mad. 341/1 gereğince, ihtiyati haciz talebinin reddi yada ihtiyati haciz talebinin kabulü halinde itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabileceği-
Tedbir isteminin dava konusu olmayan şeylerle ilgili olduğu, İİK'nın 257 vd. maddelerinde yazılı ihtiyati haciz koşullarının mevcut olmadığı, usulsüzlük ve zarara uğratma iddialarının savcılık soruşturması ve MASAK soruşturması ile mahkemece yapılacak yargılama sonunda açıklığa kavuşacağı, alımlarda ve muhasebe kayıtlarında davalı şirketin de karıştığı bir usulsüzlüğün Savcılık ve MASAK soruşturmaları sonucunda tespit edilmesi durumunda ve talep halinde ihtiyati haciz hususunun yeniden değerlendirilebileceği-
İhtiyati haciz talep eden vekilince davalı şirketin yetkilisi ve hakim ortağının eşi olduğunu iddia ettiği kişinin çekin fotokopisi altına yazdığı not ve imzanın çeklerin avans olarak verildiği hususunda delil olarak ileri sürüldüğü, ihtiyati haciz isteyen vekilinin dilekçesine eklediği bu belgenin ödeme aracı olan çeklerin avans olarak verildiği ve muaccel bir alacağın  varlığı hususunda kanaat getirecek nitelikte olmadığı, ihtiyati haciz isteyen vekilinin talebinin reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Davacı tarafın davalının borcundan dolayı takip başlattığı, alacağını tahsil edemeyince davalılar aleyhine eldeki iş bu tasarrufun iptali davasını açtığı, davalılar arasında iptali istenilen tasarrufun yapılmasına, davacının dava açmakta haklı olup olmadığının yargılamayı gerektirdiği, takip konusu borcun davacı banka ile davalı borçlu arasında  01.02.2010 - 10.04.2014 tarihleri arasında yapılan kredi sözleşmesinden doğmuş olduğu, dava konusu taşınmaz üzerine konulan ihtiyati haciz kararının İİK’nun 281/2 maddesine uygun bulunduğu ve ihtiyati haciz kararına itirazın yerinde olmaması nedeniyle reddinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
İhtiyati haciz ancak para alacakları için ve uyuşmazlık konusu olmayan borçlu/davalıya ait mal, hak ve alacaklar hakkında uygulanabilecekken, ihtiyati tedbir,  konusu para olsun olmasın çekişmeli bulunan uyuşmazlık konusu herşey hakkında uygulanabileceğinden, İİK ile usul hukukunda tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz, ihtiyati haciz mahiyetinde tedbir kararı verilmesi yönünde bir düzenleme bulunmayıp, bu şekilde karar verilmesi hatalı olacağından netice itibari ile verilen kararın usul yönünden hukuka uygun bulunduğu-
Kambiyo senedine dayalı bir alacak yanında tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile temel ilişkiye dayalı olarak adi takip başlatılmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından mahkemece ihtiyati haczin reddine ilişkin karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön görülmediği-
İhtiyati haciz talebine konu satışların kesin nitelikli ve bedelinin muaccel olması sonucunu doğuran satışlar olmayıp, TBK'nun 234/1. maddesi kapsamında bedelin muaccel olmasını önleyen aksine bir anlaşma ve kabul şartı bulunduğu, alıcının açık kabulüne ilişkin bir belge de bulunmadığından, alacağın muaccel hale geldiği ve satışın kabul suretiyle kesin satış olduğu hususları ispatlanamadığından ihtiyati haciz isteminin reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu-
Asıl davayla ilgili ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir taleplerine ilişkin kararların inceleme görevinin asıl davaya bakacak olan daireye ait olduğu-