Dava dilekçesi içeriğinden ve dosyadaki diğer bilgi ve belgelerden dava konusu edilen avukatlık alacağının farklı farklı dosyalara ilişkin olduğu, bu dosyalar yönünden vekalet ücreti alacağının yargılamayı gerektirdiği yine azilin haklı veya haksız azil olup olmadığı, haksız azil ise talep edilebilecek avukatlık vekalet ücretleri yargılama sonucunda tespit edileceğinden, dosyaya sunulan belgelere göre alacağın varlığı ve miktarının  yargılamayı gerektirmesi, sunulan belgelerin tek başına alacağın varlığına kanaat getirilmesi açısından yaklaşık ispat için gerekli şartları da taşımadığı, davalının İİK'nın 257 md.si uyarınca taahhütlerinden kurtulmak amacıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisinin kaçmaya hazırlanması  eylemi içersinde olduğuna ilişkin yeterli  şüphe uyandırıcak delillerinde dosyada mevcut olmadığı, bu nedenle yerel mahkemenin ihtiyati haciz talebinin reddine dair verilen kararın İ.İ.K. 257 vd. maddeleri ile HMK'nın ilgili hükümlerine uygun bir karar olduğu-
İhtiyati haciz isteyen alacaklı banka tarafından, alacağın muaccel olması için asıl borçlu şirket ile müteselsil kefillere keşide edilen ve tebliğ tarihinden itibaren 1 gün içinde alacağın ödenmesinin istenildiği kat ihtarnamesinin asıl borçluya tebliği tarihi tespit edilememekte ise de ihtarname tarihi (06/10/2016) ve verilen atıfet mehli (bir gün)  nazara alındığında, ihtiyati haciz talep tarihi olan 06/10/2016 tarihi itibariyle alacağın muaccel olmadığı dikkate alınmaksızın itirazın reddinin doğru olmadığı-
İhtiyati haciz; "icra işlemi" değil, özel geçici hukuki koruma müessesesi olduğu- Teminatın “depo edilmesi” için ihtiyati haciz kararı verilemeyeceğinden teminat gösterme borcu için ihtiyati haciz kararı verilemeyeceği-
Takip kesinleşmeden ihtiyati haciz aşamasında satış ve paranın ödenmesi aşaması bulunmadığından dosyaya giren para alacaklıya ödenmeyeceği- İcra müdürünün, ihtiyati haciz sırasında tahsil edilen paranın alacaklısına ödenmesine ilişkin kararı usule aykırı olduğu, borçlunun bu işlemin eski hale iadesi talebi yerinde olduğu- Borçlunun mehil talebine yönelik başvurularının kabulü yönünde işlem yapılması gerekirken icra müdürlüğünce taleplerin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Gerek davacıların gerekse davalıların 31/01/2017 tarihli dava değeri üzerinden %15 teminat karşılığı ihtiyati haczin devamına ilişkin kararına karşı; durum ve koşulların değiştiği gerekçesiyle değiştirilmesine veya teminatsız kaldırılmasına yönelik yeni bir taleplerinin olmadığı ve buna rağmen İDM'nce davalılar üzerine kayıtlı taşınır ve üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine de İİK'nun 257.maddesi gereğince ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesinin (taşınmazlar dışında) tamamıyla yeni bir ihtiyati haciz kararı niteliğinde olduğundan itiraza tabi olduğu-Tasarrufun iptali davalarında tasarrufu yapan asıl borçlu hakkında ihtiyati haciz kararı verilebileceğinden 03/05/2017 tebliğ tarihinden itibaren 10 günlük süre içerisinde icra dairesine ibrazıyla infazı istenmeyen ve bu sebeple hükümsüz hale gelen ihtiyati haciz kararının da bu nitelikte yorumlanması gerektiği-İDM'nin istinafına getirilen 12/10/2017 tarihli ara kararı gereğince ara karara uygun şekilde gerekçeli karar yazılmadığı ve karar taraflara tebliğ edilmediğinden hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı ve itiraz hakkının ihlal edildiği-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun 2004 Sayılı İİK'nun 265.maddesi gereğince itiraz dilekçesi olarak kabul edilerek istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinin görev yönünden reddine, dosyanın itirazın İDM'nce değerlendirilmek üzere geri çevrilmesine karar verilmesi gerektiği-
Ölümlü trafik kazasından kaynaklı davada, davacıların destekten yoksunluk ve manevi zararlarının olabileceğinin kuvvetle muhtemel olduğu- Haksız fiil (ölüm) tarihi itibarıyla davacıların maddi (destek) ve manevi tazminat alacakları muaccel hale gelmiş olduğu- Davanın ilk açıldığı aşamada zararın miktarının net olarak belirlenmesini beklemek hakkaniyetle bağdaşmayacağı, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak dava açan davacının ihtiyati haciz talebinin kabulü gerektiği-
Davacının talebi temlik alınan alacağa dayalı olduğundan, öncelikle temlik tarihi itibariyle davalının dava dışı temlik eden kişiye bir borcunun bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerektiği- İktisadi bütünlük kavramından hareketle temlik edenin ya da temlik alan davacı şirketin talimatı olmadan, dava dışı üçüncü kişilere yapılan ödemelerin temlik edenin davalı nezdinde oluşan alacağı için yapıldığının kabulünün hatalı olduğu- İİK. mad. 257 uyarınca, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için, alacağın muhtemel varlığına kanaat getirilmesi yeterli ise de, alacaklının bu kanaati oluşturacak bilgi ve belgeleri talebine eklemesi gerektiği-
Asıl borçlunun "8.850.000 TL'ye kadar olan borçları ile 2.500.000 USD'ye kadar olan borçları açısından ipotek tesis edildiği, USD üzerinden konan ipoteklerin TL borçların teminatını oluşturmadığı, TMK. mad. 851/II uyarınca, kredinin yabancı para üzerinden veya yabancı paraya endeksli olarak verilmesi durumunda TL olarak verilen kredilerin daha sonra yabancı paraya dönüşseler dahi yabancı para ipoteğinden yararlanamayacağı, TL borçları için verilen 8.850.000 TL'lik ipotek miktarının davacı bankanın hesap katına konu 11.411.395,40 TL'lik alacağından düşümü sonucunda bakiye 2.561.395,00 TL'den sorumlu olduğu, ihtiyati haciz talep edenin asıl borçlu açısından itiraza konu 2.301.235,99 TL'lik talebi olduğu" gerekçesiyle ihtiyati haciz talebin kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu-
İhtiyati haciz kararına istinaden davacının işyerinde haciz işlemine başlandığı, davacının haciz tehdidi altında ve sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığı yönündeki ihtirazi kaydıyla birlikte bir miktar paranın icra dosyasına ödendiği, bu ödemenin davalı bankanın hesaplarına aktarıldığı bilinerek, itirazın iptali davasında davalı banka ile dava dışı üçüncü kişi arasında yapılan sözleşmedeki kefil imzasının davacıya ait olmadığı anlaşıldığından basiretli bir tacir gibi davranması gereken davalı bankanın sözleşmenin imzalanması aşamasında veya ihtiyati haciz talep edilirken isim benzerliği bulunup bulunmadığı noktasında gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek sözleşme ile ilgisi olmayan davacı hakkında haksız ihtiyati haciz uygulamasının davacının itibarına saldırı niteliğinde olduğu; davalı bankanın sorumlu tutularak uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
İhtiyati haciz talebine dayanak olarak gösterilen banka dekontlarında “Hisse Devir Bedeli” açıklaması bulunduğundan, ihtiyati haciz isteminin kabulü gerektiği- Aleyhine ihtiyati haciz istenen borçlunun "taraflardan kimseyi tanımadığını, bahsi geçen tarihlerde adına kayıtlı herhangi bir şirketinin olmadığını, kendisine gelen paranın akrabasına verilmek üzere gönderildiğini, kendisinin emanetçi konumunda olduğunu ve bu parayı akrabasına verdiğine" yönelik iddialarına itibar edilmeyeceği- Mahkemece "dava dilekçesi ekinde hisse devri sözleşmesine rastlanılmadığı, sözleşmenin geçerliliği veya ifasının mümkün olup olmadığı hususunun yargılamayı gerektirdiği, yaklaşık ispat hususunun gerçekleşmediği ayrıca aleyhine ihtiyati haciz istenen borçluların mal kaçırma ihtimaline ilişkin somut bir bilgi veya belge bulunmadığı" gerekçesiyle ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-