Şufalı payın bulunduğu taşınmaz müşterek mülkiyet üzere ise de, paydaşlar arasında payları karşılığı intifalarına bırakılan kesimlerin belirlenmiş olmadığı, bu durumda her paydaşın taşınmazın tamamına malik durumda olduğu, paydaşlardan bir bölümünün 3. bir şahısla taşınmazın tamamı üzerinde kullanma biçimini değiştirir nitelikte yapacağı anlaşmanın, bu anlaşmaya iştirak etmeyen paydaşları bağlamayacağı, amaç kat karşılığı inşaat olsa dahi bu paya ilişkin temlikin, tapuda kat'i satış biçiminde yapıldığı, davacıların, kanundan doğan şufa haklarını kullandıklarına göre, kötü niyetli kabul edilemeyecekleri-
Bir taşınmazın salt arkeolojik "SİT" alanında kalmasının, onun kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile veya diğer bir mülkiyet belgesi ile iktisap edilmesine engel olmadığı, o halde, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 3 ve 11. maddesi hükmünde öngörülen araştırmanın yapılmasının, taşınmaz üzerinde korunması gereken kültür ve tabiat varlığı bulunup bulunmadığının belirlenmesinin, bulunmadığı sonucuna varıldığı takdirde 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi gereğince araştırmanın davacı taraf hakkında yapılmasının, toplanan zilyetlik delilleri birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulmasının gerekeceği-
Zilyedin, tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde M.K.’nun zilyetlikle iktisap hükümleri dairesinde aynı usul ve şekillere göre dava açarak taşınmaz malı kamulaştırma tarihinde iktisap etmiş olduğunu ispat etmesinin gerektiği-
Tapular çatışmakta ise 1899 tarihli doğru temele dayalı ve tedavül görmekle hukuki değerini koruyan, en eski tarihli, kaydın diğerlerine üstün tutulmasının gerektiği, eğer tapu kapsamında ise, çekişmeli bölümlerin fiziki bir duvarla ayrılmış olmasının, terk anlamında yorumlanamayacağı -D.in, belirlenebilir sınırlardan olduğu-Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlere her nasılsa sicil oluşturulmasının, o yerin "kamu malı" niteliğini değiştirmeyeceği-
Şuf’a bedeli, “satış günü tapuda gösterilen bedel”midir, yoksa “da-va tarihine göre belirlenecek bedel”midir? (satış tarihi ile dava tarihi arasında uzunca bir zaman geçmemişse, objektif değer artışı nazara alınmadan, davacının tapudaki satış bedeli ile tapu harç ve masraflarını, depo etmesi gerekeceği, buna karşın satıştan uzunca bir süre geçtikten sonra açılan şuf’a davalarında, davacının enflasyon gibi ekonomik ve objektif nedenlerle artan şuf’alı payın dava tarihindeki belirlenecek değerini tapu harç ve masrafları ile birlikte -depo etmesi gerekeceği- Şuf’a davasının, satışı izleyen üç ay (743 s. MK. döneminde, bu süre bir ay idi) içinde açılmış olması halinde, dava konusu taşınmazın (payın) “dava tarihindeki” değerinin değil, “tapuda gösterilen” satış bedelinin yatırılması gerekeceği -
Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 10. maddesinin son fıkrası hükmünün, her bir parsel üzerindeki bina üzerinde birbirinden bağımsız olarak kat mülkiyetine geçilip geçilemeyeceği konusunda herhangi bir araştırma yapılmadan davanın reddinin doğru olmadığı, kooperatif ortaklarının ferdi mülkiyete geçtiklerine dair dosya içerisinde bazı belgelerin mevcut olduğu dikkate alınarak bu konuda da inceleme yapılıp ferdi mülkiyete geçilmiş olduğunun tesbiti halinde kooperatif ortaklarının bağımsız pay malikleri olacakları cihetle yukarıda açıklandığı gibi işlem ve tahkikat yapılıp kat mülkiyetine geçiş yoluyla ortaklığın giderilip giderilmeyeceğinin saptanmasının ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesinin gerekeceği-
Bu gibi yerlerin sonradan yöntemine uygun şekilde tahdidin dışında çıkarılması halinde çıkarma tarihi ile tesbit tarihi arasında 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresi geçmedikçe taşınmazın Hazine adına tescilinin zorunlu olduğu, “Cebel” orman sınırının değişebilir nitelikli sınır olduğu, değişebilir sınırlı kayıtların kapsamının kaydın miktarına değer verilerek belirlenmesinin zorunlu olduğu, orman olan taşınmazın ise zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığı, orman dışına çıkarma tarihinden tesbit tarihine kadar 20 yıllık sürenin geçmediği, bu itibarla kayıt miktar fazlası yönünden zilyetlikle kazanma şartlarının davalı taraf yararına oluştuğunun kabul edilemeyeceği-
Geçit hakkı davalarında; öncelikle davanın, geçit yoksunluğu ve geçit yetersizliğinden hangisine uyduğunun belirlenmesinin gerektiği, geçit yetersizliğine dayanan davalarda, yararına geçit istenen taşınmaz ve etrafındaki tüm parseller ile ulaşılabilecek genel yolları gösteren kadastro paftası getirtildikten sonra yapılacak keşifte var olan çıkış yollarının eksik de olsa ulaşımı sağlaması halinde; "mevcut geçit bağının, sırf kullanışsız olmasının geçit yetersizliği olarak kabul edilemeyeceği" hususunun gözönünde tutulmasının gerekeceği-
Şufa hakkının kullanılması nedeniyle, şufa hakkı sahibi davacının bedele ilişkin yükümlülüğünün, hakka konu olan payın kullanıldığı tarihteki (önceden kullanılmamış ise dava tarihindeki) değeri olmasının gerekeceği, şufa hakkının kullanıldığı dava tarihi itibariyle şufalı payın karşılığının ve davalının şufalı payı kullanma nedeniyle yararlanma oranının saptanıp davacının ödeme borcunun tayininin gerekeceği, “iyiniyet” iddiasının def’i değil itiraz olduğu, bu nitelikteki şufa bedeline yönelik iddianın davanın her aşamasında ileri sürülmesinin mümkün olduğu, davalının, bir aylık hak düşürücü sürenin geçirilmiş olduğunu savunduğu, ancak savunmasını ispatlayamadığı, bu durumda davanın süresinde açıldığının kabulünün gerekeceği-
Mülkiyet hakkının tescille doğabilmesi için, bu tescilin geçerli bir hukuki sebebe dayanması gerektiği -