Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı kamu düzeni ile ilgili olduğundan derdest davalara da uygulanacağı, evveliyatı tapulu olan yerlerin orman dışına tapu maliki adına çıkarılması asılsa da, çekişmeli taşınmazda 1744 uygulaması ile orman dışına çıkarma tarihi itibariyle elde hukuki kıymetini taşıyan geçerli bir tapunun mevcut olmadığı, açıklanan gerekçelerle davanın reddine ve taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmesi gereğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da bu gerekçelerle benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekeceği-
Tapu Kanunu'nun 15/1 maddesine göre; doldurma yolu ile yapılacak kurutmalarda, resmi makamlardan izin alınması gerektiği halde; doldurma dışındaki herhangi bir usulle kurutma durumunda kurutmaya başlanması için bir izne gerek bulunmadığının, 19.3.1954 gün 1954/33 esas ve 1954/70 karar sayılı Danıştay İçtihadı Birleştirme Kararı gereği olduğu, bu tür yerlerin herhangi bir usulle kurutulması suretiyle iktisabında izlenmesi gereken yola ilişkin yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; Yasa Koyucu’nun kurutma ile ilgili Özel Yasa hükümleri çerçevesinde ve belirli koşullara riayet halinde kurutanlar adına iktisaba imkân sağladığının ve özellikle kurutma içlemine bilfiil başlamaya özel bir ağırlık verdiğinin anlaşıldığı, emsal nitelikteki davalarda verilen kararlarda birlikteliğin sağlanmasının da yargıda saygınlığın gereği olduğu, o itibarla olaya bu açıdan yaklaşıldığında; somut olay adaleti de gözetilerek, davanın kabulüne ilişkin kurulan yerel mahkeme kararının, usul ve yasaya u
Davacının, komşuluk hükümlerine aykırı olarak davalının evinin avlusu ve bahçesine pencere boşluğu bıraktıklarını, bu haliyle aile mahremiyetinin ihlal edildiğini iddia ederek kapatılmasını istediği, bir kimsenin kendi mülkiyet alanına bina yapmasını önleyen yasal bir hükmün olmadığı, davacının mülkiyet alanına herhangi bir tecavüz olmadan yapılan pencerenin kapatılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece izlenecek yol, mahallinde yeniden keşif yapılarak, mahalli bilirkişi ve taraf tanıklarından, yukarıda yazılı ilkeler doğrultusunda kapsamlı bilgiler alınması, tüm bu bilgi ve bulguların keşfi izlemeye infazı sağlamaya elverişli tapu fen memuru yetki ve yeteneğine haiz uzman bilirkişiye düzenlettirilecek kroki ve rapora yansıttırılması, yazılı olduğu üzere fiili kullanma biçimi oluşmuş ya da tüm ortaklarca benimsenen özel parselasyon biçimi varsa buna göre nizalı yer davacının kullanımına terk edilmiş ise davanın kabulüne karar verilmesi, aksi halde uyuşmazlığın müşterek mülkiyet hükümleri dahilinde bu sonuca bağlanması gerekirken, noksan soruşturma ve inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu biçimde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Plân ve haritaya bağlı taşınmazlarda, tapunun kapsamının saptanmasında öncelikle bu plân ve haritanın gözönünde bulundurulması gerekeceği, plân ve haritanın uygulanmasının olanaksız olması halinde, ka-yıtta yazılı sâbit sınırlara göre, tapunun kapsamının belirleneceği-
Dava konusu taşınmazın tapulamada hangi nedenle tesbit dışı bırakıldığının araştırılmadığı, bitişik 223, 216, 224 parsellere ait tapulama tutanaklarının ve dayanak kayıtların getirilmediği, M.K.’nun 639/3. maddesi uyarınca ilgili kamu tüzel kişisi sıfatıyla davaya davalı olarak katılması ve taşınmazın orman yönünden incelenmesi gerekirken bu hususların da noksan bırakıldığı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca davacının aynı çalışma alanı içinde belgesinden edindiği taşınmazlara olup olmadığı tapu sicil müdürlüğü ve kadastro müdürlüğünden sorulması ve ayrıca davacının aynı çalışma alanı içinde bulunan taşınmazlar hakkında belgesinden tescil davası açılıp açılmadığı hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulmasının gerektiği-
Davanın, mülkiyetin tespiti ve satışın önlenmesi istemine ilişkin olduğu, uyuşmazlığın, mülkiyeti dava dışı belediyeye ait olan dava konusu taşınmazdaki kişisel hakların devrinden kaynaklanmasına ve dava dilekçesi içeriğinden de davacının bu yerdeki kişisel hakkının varlığının kanıtlanmasını istendiği açıkça anlaşıldığına göre davanın kabulünün gerektiği-
Söz konusu tapu kaydının oluştuğu gün ile tesbit günü arasında 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresinin geçmediği, kesinleşen mahkeme kararının aksine bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilemeyeceği-
Tapulu taşınmazda yapılmakta olan apartmanın bir dairesinin değil daha önce yapılmış apartmanın çekişmeli dairesinin satıldığını dosya kapsamı ve toplanan delillerden anlaşıldığına, olayda 30.9.1988 gün 2/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama olanağı bulunmadığına ve tapulu taşınmazın harici satışı geçersiz olduğuna göre, davanın reddinin gerektiği-