Kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yapılan binada, kat irtifakı kurulmadığı gibi kat mülkiyetine de geçilmiş olmadığı, çekişmeli taşınmaz projesine aykırı inşa edilmiş kaçak kat olduğu, bu katın yıktırılması idarenin görevleri cümlesinden ise de, yaratılan eylemli durumun çözülmesinin gerekeceği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, müşterek mülkiyet üzere bulunulan taşınmazda, paydaşın paydaş aleyhine açtığı "elatmanın önlenmesi" davası olarak nitelendirilmesinin ve davacının tapudaki payı oranında davalının el atmasının önlenmesine karar verilmesinin gerekeceği-
Bu tarihten geriye doğru imar ihyanın tamamlandığı 1934 yılına kadar 3402 sayılı Kanun’un 17. maddesinde öngörülen 20 yıllık iktisabı sağlayan sürenin geçmemiş olmasının gerekeceği-
Şirket merkezi veya bürolarının, Kat Mülkiyeti Kanunu uygulamasında, işyeri niteliğinde oldukları, dava konusu bağımsız bölüm tapuda mesken olarak kayıtlı olduğundan, açılan tahliye davasının kabulünün gerekeceği-
Değişebilir sınırlı kayıtlarının kapsamlarının sabit sınırlarla bağlantısı kesilmeyecek şekilde miktarına değer verilerek kapsamının saptanmasının gerektiği, vergi kaydı miktarına ilaveten kayıt ve belgesiz olarak iktisap olunabilecek arazi miktarının belirlenmesi, bu miktar belirlenirken vergi kaydında paydaş olan maliklerden her birinin ayrı ayrı 100 dönüm yer iktisap edebileceğinin gözetilmesinin gerekeceği-
Bilirkişi olarak tutanağı imza eden davacının tutanaktaki beyanının aksini iddia etmesinin mümkün olmadığı, davacının belirtme tutanağındaki beyanıyla bağlı olduğu-
İştirak halinde mülkiyet konusu olan taşınmaza, hissedarlardan bi- rinin diğer hissedar aleyhine açtığı elatmanın önlenmesi davasında «müşterek mülkiyet», hükümlerinin uygulanacağı (MK. 640 uyarınca iştirakin sağlanmasına gerek bulunmadığı)–
Vergi kaydına zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak, vergi kaydının revizyon gördüğü belirlenen 52 parselin dava dışı bulunmasının, bu kayda kapsam belirlenirken gözardı bırakılmasını gerektirmeyeceği, vergi kaydına 52 parselde gözetilmek suretiyle muhteva tayin edilmesinin gerekeceği-
Taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu belirlendiği takdirde orman olarak Hazine adına tesciline, aksi takdirde 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. ve 17. maddesi gereğince soruşturma yapılarak sonucuna göre, karar verilmesinin gerektiği-
Yerle ilgili tesbite itiraz davasının, taşınmazın "devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden" olduğunun saptandığı gerekçesiyle, Hazine lehine sonuçlandığı ve taşınmaza ait şahıs tapularının iptaliyle, tamamının Hazine adına tesciline karar verildiği, kararın Yargıtayca da onanarak kesinleştiği, davacıların bayii aleyhindeki bu hükmün, Tapu Kanunu’nun 81. maddesine dayalı edinme sebebine göre davacıları da bağlayacağı, bu tür yerlerin zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığı, davacılar da taşınmazı, tüm neticesini kabul suretiyle, tapulama tesbitine itiraz davasının görüldüğü sırada edindiklerinden, bu yerin hukuksal niteliğiyle ilgili Tapulama Mahkemesi’nin kararının kendilerini bağlayacağı, HUMK.’nun 95/2. maddesine giren hallerdeki kabul durumunda, dava sona ermeyeceği gibi; kamu düzenine aykırı ve Kanun’a karşı hile olarak nitelendirilebilecek kabullerin de, hüküm ifade etmeyeceği-
Tapusu koca adına çıkarılmış olan dairenin satış bedelinin aralarındaki anlaşma uyarınca karı-koca tarafından birlikte ödenmesi halinde, kadının tapu kaydının 1/2 oranında iptali ile kendi adına tescilini isteyemeyip, sadece tazminat isteyebileceği-