Tapulama mahkemelerinde husumetin ancak tespit malikine veya komisyonca malik kılınanlara yöneltileceği, bu yasal kural altında somut olaya bakıldığında açık payların gerçek malikinin belirlenerek bu pay maliklerine davanın yöneltilmesine ilişkin mahkemece doğrudan bir işleme geçilmesine gerek bulunmayacağı-
Bir taşınmazın mer'a olarak kabul edilebilmesi için o yerle ilgili ya mer'a tahsis kararı veya kaydının bulunması ya da o yerin başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri eylemli şekilde mer'a olarak kullanılmasının gerekeceği, mer'alık iddiası ile ilgili davalarda dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların davanın sonucunda yararı bulunmayan komşu köylerden gösterilip seçilmelerinin zorunlu olacağı, yapılan ayrıntılı incelemelerle taşınmazın öncesinin mer'a olduğunun belirlenmesi halinde kamu malı niteliğindeki mer'alar zilyetlikle mülk edinilemeyeceğinden bu yönde karar verilmesinin gerekeceği-
Miras bırakanın intifaı üzerinde bırakarak, çıplak mülkiyetini ba-ğışladığı taşınmaz malın, MK. m.565/3 hükmü uyarınca, mutlak tenkise tâbi, ölümle tamamlanan hibeler niteliğinde olmadığı -
Kadastro Yasasının 17 maddesinin 1. fıkrası ile kişilere imar ve ihya yoluyla kazanma olanağı tanındığı; ancak aynı maddenin son fıkrası uyarınca da imar planı kapsamında kalan yerlerin bu yolla kazanılmasının engellendiği-
Tapulamada tesbit dışı bırakılan taşınmazın tescili davasında; Medeni Kanun’daki zilyetlikle kazanmaya ilişkin ilan şartları yerine getirilmeli, taşınmazın tesbit dışı bırakılma nedeni ve niteliği araştırılmalı, tesbit dışı bırakılma işleminin kesinleşmesinden itibaren 20 yıllık yasal edinme süresinin geçip geçmediği belirlenmeli, davacının, tesbit dışı bırakılan parsele bitişik, Hazine adına oluşturulan tapunun iptali için açtığı ve kazandığı dava görülürken, tesbit dışı bırakılan yere itiraz etmemiş olmasının, hayatın olağan akışına ve deneyimlerine uygun düşmeyeceği de bilinerek karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu parsele kuzeyden komşu olan parsele revizyon gören vergi kaydında çekişmeli parsel yönü “mer’a” olarak sınır göstermekteyse de; yerel bilirkişiler ve tanıkların taşınmazın mer’a olmadığını 20 yılı aşkın zamandan beri çekişmesiz ve aralıksız olarak davacıların zilyetliğinde bulunduğunu beyan ettikleri, taşınmazın çevresindeki parsellere revizyon gören diğer vergi kayıtları dahi taşınmazı mer’a olarak göstermedikleri ve davacının babasını sınır olarak gösterdikleri, bu durumda davacılar lehine taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği-
O halde öncelikle taşınmazın başında tesbit bilirkişileri, birinci keşif aşamasında dinlenen bilirkişi ve tanıklar, ikinci keşif sırasında dinlenen yerel bilirkişide hazır bulundurulmak suretiyle yeniden keşif yapılarak dava konusu taşınmazın kime ait olduğunun, kimden kime kaldığının ve taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin ekonomik amacına uygun olarak kullanıp kullanılmadığının araştırılması, çelişkili tanık ve bilirkişi sözleri üzerinde durularak çelişkinin giderilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu yayla evi Muris H.’ye ait olup davacıların iştirak halinde malik oldukları, her ne kadar baba Vahap'ın evi 30 yılı aşkın kadar süredir kullandığı anlaşılmakta ise de bu kullanımın mirasçılar adına olduğunun kabulü gerekeceği, davalı alıcı davacılarla aynı köyden olduğuna göre davalının bu durumu bilmediğini kabul etmenin hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği-
Ancak tarım arazisi olarak kullanılması mümkün olan yerlerin zor ve zahmetli bir emek sarfıyla bizzat veya işçi bulmak suretiyle tarım elverişli bir hale getirilmesi durumunda imar ve ihya sebebiyle iktisabın mümkün olabileceği-