Bidayet mahkemesince gerek hak düşürücü süre, gerekse kesin hüküm ile ilgili değerlendirmeler yapılmış ve özel dairece kabul edilmemiş durumda olduğu, ne var ki, dairece gerek mahkemenin bu değerlendirmelerinin, gerekse esasa yönelik temyiz itirazlarının denetlenmiş olmadığı, bu durumda mahkemenin, bozmada işaret edilen hususları değerlendirdiğine değinen direnmesinin yerinde olacağı-
3402 sayılı Yasanın 4. maddesi gereği; kadastro çalışma alanı sınırında orman bulunduğu takdirde; durumun çalışmaya başlamadan iki ay önce Orman Genel Müdürlüğüne bildirileceği, Orman Genel Müdürlüğü’nün, 2 ay içinde orman sınırlamasını ve orman sınırları dışına çıkarma işlemlerini yapacak tutanak ve haritaları kadastro ekiplerine teslim edeceği, Orman kadastro Komisyonu bu işlemleri iki ay içinde yapmadığı takdirde, doğrudan genel kadastro komisyonları görevli olup tahdidin tamamen bu komisyonlarca yapılacağı, genel kadastro ekiplerince böylece tespit ve ilan edilen yerlerde orman kadastro işlemlerinin de ikmal edilmiş sayılacağı, ikmal edilmiş saymanın, işlemlerin yapılıp tamamlanması anlamını taşıyacağı, kesinleşmeyi belirtmeyeceği, bu durumda, orman tahdidinin kesinleşmiş olmayacağı, ilan ve varsa itirazların, sonucu kadastro mahkemesine verilecek hükümlerde yargı yolundan geçerek kesinleşeceği, 3402 sayılı Yasanın 11. maddesinde itiraz edebilecekler tek tek sayılmadığı gibi, orman
Dava konusu taşınmaza ait Kadastro tesbit tutanağı 15.2.1969 tarihinde kesinleşmiş olup eldeki davanın 7.7.1992 tarihinde açıldığı, ne var ki, davacının bu yere ait tesbitin kesinleştiği tarihten öncesine değil aksine tesbitten sonrasına ait 25.3.1970 tarihli kayda dayandığı, bu durumda 3402 Sayılı Kanun'un 12/3 maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin uygulama yerinin bulunmayacağı-
Tapulama tesbitine itirazın 10 yıllık hak düşürücü süre içinde ve fakat görevsiz mahkemeye yapıldığı, mahkemenin görevsizliği kesinleştikten itibaren 10 gün içinde ancak 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra davanın görevli mahkemede yenilendiği, bu durum ve şartlar içinde, derdest dava süresinde açılan ilk davanın devamı niteliğinde olduğu için, hak düşürücü sürenin geçmesinin mevzubahis olmadığı-
Şufa konusu taşınmaz paydaşlar arasında haricen fiilen taksim edilerek, müşterek kullanım ortadan kalkmışsa, tapudaki paydaşlığa dayanılarak şufa hakkının kullanılamayacağının müstekar içtihat gereği olacağı, fiilen 2’ye taksim edildiği iddia olunan evin bir bölümünde banyo diğer bölümünde mutfak bulunduğundan ve bu hali ile iki yabancının ayrı ayrı kullanmasındaki imkansızlık nazara alınarak, fiili taksimin bulunmadığı-
Tapulama tespiti sırasında, mirasbırakanın tapulama teknisyenleri huzurundaki “dava konusu yererin davalılar adına tespiti konusundaki muvafakatı”, muris muvazaasına konu olur mu?-
Ana gayrimenkulde doğalgaz ve ferdi ısınmaya geçilmesine karar verilen kat malikleri kurulu toplantısına iadeli taahhütlü mektupla çağrılmasına rağmen gelmeyen ve zaruret gereği alınan kararı iptal ettirmesinde hukuki yararı da bulunmayan kat malikinin, iyiniyete dayanmayan ( doğalgaza geçiş kararının iptaline yönelik ) davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-T
Bina içinde yapılan sıhhi tesisat, elektrik tesisatı değişikliği ve balkonlarda yapılan seramik değişikliği, konutun şeklini değiştirici nitelikte bir ekleme olmadığından bu gerekçeye istinaden verilen kooperatiften ihraç kararının iptalinin gerekeceği, kooperatiften, ihraç amacıyla gönderilen ihtarnamede, ortağa binayı eski hale getirmesi için süre verilmemiş olmasının, ihtarı geçersiz kılacağı-
Kadastro Kanununun 16/B maddesi gereğince; kamunun ortak kullanılmasına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerlerle Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlerden, mera, yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri gibi paralı veya parasız kamunun yararlanmasına tahsis edildiği veya kamunun kadimden beri yararlandığı belgelerle veya bilirkişi veya tanık beyanı ile ispat edilen orta malı taşınmaz malların sınırlandırılacağı, parsel numarası verilerek yüzölçümünün hesaplanacağı ve bu gibi taşınmaz malların özel siciline yazılacağı, bu durumda kamu malı niteliğindeki yaylak yerlerin özel mülkiyete konu olan ve dolayısıyla zilyetlikle kazanılan yerlerden sayılmayacağı-
Müşterek mülkiyette, miras hisselerinin devrinin resmi şekilde ya-pılmadıkça, hukuki sonuç doğurmayacağı -