Şuf’a davasında, davacıların, tapuda hibe olarak görülen muamelenin hakikatte satış olduğunu ileri sürdüklerine göre, bu iddialarını tanık dahil her türlü delil ile isbat edebilecekleri-
Mümeyyiz olmayan şahsın tasarrufunun hukuki bir hüküm ifade etmeyeceği, bir kimsenin medeni hakları kullanma ehliyetinin bulunup bulunmadığının tesbitinde, delillerin eksiksiz toplanmasının ve en ehliyetli kurumlardan rapor alınmasının zorunlu olduğu, vesayet dosyası içinde bulunan E.zığ Sinir ve Ruh Hastalıkları Hastanesince verilen, davacının “Demans” denilen “akıl zayıflığına duçar olduğuna” dair raporun, satış işleminin iptali için yeterli olacağı-
Süresi neye ulaşırsa ulaşsın mer'aların kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yolu ile edinilmesi mümkün bulunmadığından 60.000 metrekarelik sahaya ilişkin davanın da reddinin gerekeceği-
Vergi kaydının lehe olduğu kadar aleyhe de delil teşkil edeceği, aksinin aynı güçte delille kanıtlanmasının gerekeceği, kaydın, değişebilir sınırı nedeniyle miktarıyla geçerli olacağı-
Çekişmeli kadim mezarlığın bulunduğu sahanın, 1974'te yapılıp kesinleşen orman tahdidine göre orman sınırları içine alındığı, tahdit kesinleştikten sonra, bu yerin kadim mezarlık olduğu gerekçesi ile dava açılıp, tahdidin iptalinin istenemeyeceği-
Ecrimisil talebine neden olan menkul eşya tarafların ortak miras bırakanından kalıp davacının da bu eşyalarda iştirak halinde malik oldukları, o nedenle BK. 42. (şimdi; TBK. mad. 50) ve 43. (şimdi; TBK. mad. 51) maddeleri uyarınca ecrimisil tutarında makul bir indirim yapılmasının gerekeceği-
Uyulmakla usulî kazanılmış hak oluştuğu belirtilen bozma kararından sonra yürürlüğe giren ve görülmekte olan davalarda uygulanması gereken 3402 sayılı Kanun’un 17. maddesi karşısında, önceki bozma kararına uyulmakla usulî kazanılmış hak oluşmayacağı-
Onaylı projede «kömürlük» olması gereken yerin, «mesken» haline getirilerek davalı tarafından kullanılması halinde, kömürlük olması ge-reken kısma yönelik elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekeceği–
Üç yaşlı ve tarafsız yerel bilirkişi aracılığı ile mahallinde yeniden keşif ve kayıt uygulaması yapılmak suretiyle belirtilen noksanların giderilmesinde, imar ve ihya olgusunun ve tesbit tarihine kadar olan zilyetlik süresinin somut olaylara dayalı olarak tahkik edilerek 3402 sayılı yasanın 14 ve 17. maddelerindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanmasında zaruret bulunmadığı, o nedenle, üç ziraat mühendisinden oluşturulacak heyetle yeniden araştırma ve inceleme yapılarak imar ve ihyanın gerçekleşip gerçekleşmediğinin sağlıklı biçimde belirlenmesi ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmazın, 20 yıllık kazanma süresi dışında taşınmazın zilyetlikle kazanmaya uygun nitelikte bulunmasının gerekeceği, bu itibarla Ziraat Yüksek Mühendisi seviyesinde üç uzman bilirkişiden oluşacak bir kurul aracılığıyla taşınmaz üzerinde inceleme yapılarak taşlık ve kayalıklar ile çalılıkların taşınmazın neresinde bulunduğu ve ne miktar yer kapladıkları neresinde ne şekilde ve ne tür tarım yapıldığı, çevre ile karşılaştırılmak suretiyle taşınmazın öncesinin ne olduğu, imar ve ihya edilmiş olup olmadığı, edilmiş ise ne zaman ve ne şekilde yapıldığı, hakim vasfının ne olduğuna dair gerekçeli rapor alınması, açıklanan hususların denetlemeye olanak verecek şekilde krokiye yansıtılması, taşınmaz Devletçe sulanan yerlerden olduğuna göre 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı miktar sınırlaması yönünden engel bir durum olup olmadığı üzerinde durulması, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm verilmesinin gerekeceği-