“Yapılan temlikin tapuda gösterildiği gibi ”trampa olmayıp ger-çekte satış olduğunu" iddia ederek şuf’a davası açan davacının, bu ko-nuda davalıya yemin teklif edebileceği-
Tapulama tesbitine karşı 10 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmayan davanın dinlenemeyeceği, davacının, üçüncü bir kişinin 10 yıllık hak düşürücü süre içinde çekişmeli taşınmaz hakkında açtığı davadan yararlanmasına da imkân bulunmadığı-
Orman niteliğindeki yerin kişilerce iktisabı mümkün olmadığından bir hakkın varlığından da söz edilemeyeceği, hal böyle olunca davacının ( miras yoluyla intikal eden ) zilyetliğinin dahi herhangi bir hakka dayandığının kabul edilemeyeceği, bu sebeple yerel mahkemenin davayı MK.nun 897. maddesine uygun zilyetliğin korunması davası olarak nitelendirmesinin yerinde olacağı-
Kadastro Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 10.10.1987 tarihinden itibaren 1 yıllık ek süre içinde açılan davaların süresinde olduğu ve dinlenme imkânının olduğu-
Karar düzeltme yolu açık olan işlerde, Yargıtay’ın onama kararı taraflara tebliğ edilip karar düzeltme süresi geçmedikçe, kararın kesinleşmeyeceği, Yargıtay’ca karar bozulmuş ise bozma ilamının da taraflara tebliğinin ve karar düzeltme süresinin beklenmesinin gerekeceği, bu usulî işlemler tamamlanmadıkça yeniden duruşma açılmasının ve karar verilmesinin mümkün olmayacağı-
Kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı tescil isteminin, aynı zamanda imar-ihya istemini de kapsayacağı-
Tapu iptali ve tescil davasında tüm mirasçıların birlikte hareket etmelerinin gerekeceği, bu itibarla veraset belgesinde mirasçı görünen ve davada taraf durumunu almayan kişilerin davaya katılmasının veya davaya olur vermesinin temininin yahut davaya miras şirketine mümessil tayin ettirilerek bu temsilci huzuru ile devam olunmasının zorunlu olacağı, iştirak devam ettiği müddetçe, miras payında tasarrufun caiz olmayacağı-
Emlâk-ı Humayun haritasında mer’a olarak gösterilen taşınmazın zilyedlikle kazanılamayacağı-
Dava konusu 474 Ada 1 Parsel hakkında davacıların tesbitten önceki kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak iptal ve tescil isteminde bulundukları, adı geçen parselin Hazine adına tesbitine karşı diğer parsellerle birlikte Kadastro Mahkemesine itiraz eden davacılar vekilinin yargılama esnasında bu parseller hakkındaki davadan feragat ettiği; Kadastro Mahkemesince bu parsel için vaki itirazın reddine diğer parseller içinse kabulüne karar verildiği ve kararın onanarak kesinleştiği, davacılar vekilinin davadan feragat yetkisinin olmamasının, kesin hüküm gerçeğini ortadan kaldırmayacağı, bu durumda hakkındaki karar kesinleşen 1 numaralı parselin tapusunun iptali için açılan davanın “kesin hüküm” nedeniyle reddinin gerekeceği-
Yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren dava ile ilgili isteklerin incelenmesinin, Kadastro Mahkemesi’nin görevi dışında olduğu, yenilik doğurucu davanın, yenilik doğurucu bir hakka dayanılarak açılacağı, ancak yenilik doğuran hakka dayanılarak açılan her davanın, yenilik doğurucu dava olmayacağı, bağışlayana, bağışlananın kendinden önce ölmesi halinde, bağışından rücu hakkı tanıyan “rücu şartı ile bağışlama” akdine dayalı olarak açılan tescil davasının; yenilik doğurucu bir dava değil, bir eda davası olduğu, bu nitelikte bir davaya bakmanın Kadastro Mahkemesi’nin görevi içine gireceği-