Davanın M.K. 639/1. maddesinden kaynaklanan tescil istemine ilişkin olduğu, bilindiği üzere orman sayılan yerlerin kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla mülk edinilmesinin mümkün olmadığı, taşınmaza ilişkin bulguları belirten bilimsel nitelikli belgenin, salt davada ilgili olarak taraf bulunan orman idaresince mahkemeye ibraz edilmiş olmasının, değerlendirilmeye alınmasına engel teşkil etmeyeceği, o itibarla, dava konusu taşınmazların bulunduğu yerde orman tahdidi yapılmadığı da gözönüne alınarak, bu yerlerin öncesinin ne olduğunun ilgili yerlerden istenerek getirilecek memleket haritası, hava fotoğrafları ve mevcut amenajman planları ile birlikte, bu konuda uzman orman yüksek mühendislerinden oluşacak bilirkişi kurulunca uygulanmak, bu yerlerin anılan belgelerde ne olarak gösterildiği kapsamlı biçimde çizdirilecek krokide işaret edilmek, raporda denetlenmeye elverişli biçimde ayrıntılı bilgi verilmek suretiyle belirlemek ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmek gerektiği-
Nizalı taşınmazlar mer’a arasında hendek bulunmasının taşınmazın mer’adan açılmadığı anlamına gelmediği, mer’aların içinde hendeklerin bulunmasının doğal olduğu, “çayır“ “mer”a” “hendek” sınırın kadim ve sabit olduğunun kabul edilebilmesi için dayanak kayıtlarının bu yönde “Hendek” göstermesi gerektiği-
Vekil ile sözleşme yapan (vekil edenin taşınmazını tapuda satın alan) kişinin, MK. 3 anlamında iyiniyetli olması (vekilin, vekalet görevini kötüye kullandığını bilmemesi veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak bulunmaması) halinde, vekil ile yaptığı sözleşmenin geçerli olacağı ve vekil edeni de bağlayacağı, ancak üçüncü kişinin vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde hareket etmiş olması halinde, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmayacağı - “Vekalet görevinin kötüye kullanılması” hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davalarında, “davalılar arasında el ve işbirliği bulunup bulunmadığı” hususunun araş-tırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği - Vekilin, vekaletnameye dayalı temsil yetkisini kasden vekalet verenin zararına, kendi-sinin ya da işbirliği yaptığı başka bir kişinin yararına kullanması halinde, yapılan işlemin temsil yetkisinin sınırları içinde kalsa dahi, vekalet vereni bağlamayacağı-
Özel mülkiyete dayalı sataşmanın önlenmesi davasının genel mahkemede görüleceği, davanın, muarazanın önlenmesi istemine ilişkin olduğu, davalının kendilerinden ecrimisil talep etmek suretiyle yarattığı muarazanın önlenmesini istediği-
Davacı Hazine’ye ait çaplı taşınmazın mülkiyetinin Özel İdare’ye geçemeyeceği hususunun dikkate alınması suretiyle, hükmüne uyulan bozma ilanı çerçevesinde inceleme ve değerlendirme yapılması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı ve yasal olmayan gerekçeye dayanılarak davanın reddedilmesinin doğru olmadığı-
Davalıların 766 sayılı Yasa`nın 92. maddesi çerçevesinde def`i hakkını kullanmaksızın, zilyetliklerini davacı tarafa rızaen devretmelerinden 4 yıl sonra bu yerde tapulama tesbitinin yapıldığı, 1984 tapulama tesbit tarihi itibariyle, davalıların taşınmazda zilyet olmadıkları, gerek 766 sayılı Yasa`nın 32/c, gerek 3402 sayılı Yasa`nın 13/B-b maddesi ile tapulu taşınmaz mallarda, tesbit tarihi itibariyle kayıt sahibi ve mirasçıları dışındaki zilyet lehine düzenleme getirildiği, bu durumda davalıların, artık davacılarla yapılan harici satıştan, zilyetliklerini rızaen terk etmek suretiyle vazgeçtiklerinin, harici satışın bozulduğunun ve sonuç olarak davalıların harici satıştan doğan haklarından feragat etmiş olduklarının ve ona dayanamayacaklarının kabulünün icap edeceği-
Hazinenin taraf olmadığı tescil davasında alınmış olan ilamın, hazineyi bağlamayacağı-
3402 sayılı Yasa’nın 46. Maddesinde öngörülen on yıllık sürenin, hak düşürücü süre olduğu gibi, Yasa’nın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren de geçmiş durumda olduğu, bu durumda, imar ihyaya dayalı dava hakkının 3402 sayılı Yasa’nın 46ncı maddesinde öngörülen sürede kullanıldığı gözetilerek işin esasına girilmesi ve Yasa’nın öngördüğü şekilde imar ihya yönünden araştırma yapılması ve varılacak sonuca göre, bir karar verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesinin Usul ve Yasa’ya aykırı olduğu-
E.li duruma ve resmi kayıtlara uygun olmayan bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilemeyeceği, kamu malı niteliğindeki mer’aların zilyetlikle kazanılamayacağı-
Karar düzeltme yolu açık olan işlerde, Yargıtay’ın onama kararı taraflara tebliğ edilip, karar düzeltme süresi geçmedikçe, kararın kesinleşmeyeceği–