Kural olarak, herkesin maliki bulunduğu taşınmazda dilediği gibi tasarrufta bulunabileceği, ancak, bu tasarruf hakkının sınırsız olmadığı, kavak ağaçlarının, özellikleri gözetildiğinde davacı taşınmazına gölge düşürmek suretiyle meydana getirdikleri zararın mahallin örf ve adetine hoşgörü sınırlarını aşan ölçüye vardığının saptandığı, bu durumda, rapor çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, ağaçların verdiği gölge sebebiyle bir önceki sene uğraşıldığı tesbit edilen zararın tazminine karar verilmekle yetinilmesinin doğru olmadığı-
Kadastroca oluşan kayıtların iptali istemiyle açılacak davalarda husumetin, kayıt malikine yönetilmek suretiyle yürütüleceği, bu tür istekle açılan davalarda, Hazine’ye husumet düşmediği-
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 46. maddesinin 1 ve son fıkrasında kadastroca yapılacak veya daha önce tapulama ve kadastrosu tamamlanmış bulunan yerlerde 4753 sayılı Kanun ile ek ve tadilleri uyarınca Hazine adına tesbit ve tescil edilip de Hazine tarafından kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve Hazine’nin mülkiyetinde bulunan taşınmazlar için aynı hükme dayanarak 2 yıl içerisinde iptal ve tescil davası açılabileceğinin öngörüldüğü, bozmadan önce dava, 1402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesi göz önünde tutularak hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle reddedildiği halde, bozmadan sonra verilen ret kararında ise çekişmeli taşınmazın mer’a niteliğinde bulunduğu bu tür yerlerin kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilemeyeceği görüşünün gerekçe yapıldığı-
Kural olarak, mer'aların, özel mülkiyet konusu olamayacağı ve zilyetlikle de edinilmelerinin mümkün olmadığı, köy ihtiyar heyetince, 10. dönümü davacılar miras bırakanına satılan kısım ile birlikte 100 dönümlük bir sahanın muhtelif kişilere satıldığı, çekişmeli taşınmaza komşu üç parsel hakkındaki eylemli durumun belirlenmiş olmasının, bu konuda sağlıklı bir çözüme ulaşılması için yeterli olmadığı, o itibarla, mahkemece, kararlarda istikrar ve yargıya saygıyı da göz önünde tutmak suretiyle, köy ihtiyar heyetince satışına karar verilen 100 dönümlük kesimle ilgili olarak tapulama ve sonrası itibariyle bir bütün halinde gerekli araştırmanın yapılmasının, taşınmazın hukuksal niteliğinin net olarak belirlenmesinin, komşu parsellerle ilgili dava dosyalarının getirtilmesinin ve tüm delillerle birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Kaydın doğu yönünü mer’a okuduğu, kayıt eylemli durumu doğruladığına göre miktar fazlası olan taşınmazın mer’adan açıldığını kabul etmek gerekeceği-
Mer’a vergi kaydının nizalı taşınmazı da kapsamına aldığının yapılan keşifte belirlendiği, mer’a vergi kaydının hudutlarını dıştan çevreleyen parsellere ait tutanak ve dayanaklar getirtilerek kaydın kapsamına alındığından söz edilen yerlerin ne şekilde gösterildiğinin araştırılmadığı, bilirkişi ve tanık beyanlarının kayıtlarla denetlenmediği-
Hizmetin tasfiyesi durumunda, yapılan ödemelerin tamamının, yasal faizi ile birlikte bir defada sosyal sigortalar kurumuna geri ödeneceği ve yazılı talepte bulunulursa, bu hizmetlerin ihya edileceği-
Tapulamasına başlanan bölgelerde kazandırıcı zamanaşımı yolu ile belgesizden mülk edinilebilecek toplam taşınmaz miktarlarının belirlendiği, somut olayda; mahkemece her ne kadar davacı ve bayiinin belgesizden zilyetlik ile kazandıkları yerler belirlenmiş ise de, 3402 sayılı Yasa’nın 14 ncü maddesinde öngörülen sulu kuru toprak araştırmasının yapılıp değerlendirilmediği, eksik inceleme ile sağlıklı çözüme ulaşılamayacağı-
İrtifak hakkı kurulmuş binalarda bağımsız bölüm kazanılmış ise, 2981 sayılı Kanun’un 16. maddesine 3290 sayılı Kanun’la eklenen fıkrada yazılı koşulların gerçekleşmesi halinde, bu bağımsız bölümlere arsa payı verilerek tescilin mümkün bulunduğu-
Kat irtifakına ya da kat mülkiyetine geçişin yapıldığı mimari proje asıl proje olup, daha sonraki vaki proje tadillerine dayanarak bağımsız bölümlerin düzenlenmesi ve meni müdahale davalarının bu projeye göre kabulünün doğru olmadığı, mahkemece yapılacak işin, kat irtifakına ve kat mülkiyetine geçişe esas alınan projenin hangisi olduğunun saptanmasının ve ona göre hüküm tesisinin olması gerektiği-