E.tmanın önlenmesi ve eski hale getirme davasında, ana gayrimenkulün kütükte mesken olarak gösterilen bağımsız bölümünün işyerine katılarak kullanılabilmesi için, kat malikleri kurulunun oybirliğiyle aldığı bir karar bulunmasının gerektiği-
Davanın, zilyetliğe dayalı “elatmanın önlenmesi” isteğine ilişkin olduğu, bu durumda, tapuların tevhidinden önceki 594 parsel sayılı taşınmaza ait çapın, paftasından da yararlanmak suretiyle, uzman bilirkişi aracılığıyla arz üzerinde kapsamının kesin olarak bulunmasının, bu yerin davalılara dağıtıma tabi tutulup tutulmadığının araştırılmasının, bu yerde zilyetlik yönünden üstün hak araştırması yapılarak sonucuna göre karar verilmesinin gerekeceği-
Tapulamadan önceki sebeplere dayanılarak açılacak davaların tapulama tutanağının kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içerisinde açılmasının gerektiği, anılan maddedeki sürenin hak düşürücü süre olduğu, bu itibarla mahkemece kendiliğinden gözönünde tutulmasının gerekeceği-
Dava, kadastroca davalı Hazine adını tesbit ve tescil edilen dava konusu 62. parsel sayılı taşınmaza ait davalı tapusunun, zilyetliğe dayalı olarak iptal ve tescili isteğine ilişkin olduğu, çekişmeli taşınmaz hakkında M.K. 639’dan kaynaklanan tescil davasının, bu yerin özel mülkiyete kamu edilemeyecek yerlerden olan mer’a bulunduğu gerekçesiyle reddedildiği ve red kararının kesinleştiği-
Vasiyetnamenin usulüne uygun olarak -sulh hukuk mahkemesince- açılmadığı durumlarda, MK. 559’daki hak düşürücü sürelerin işlemeye başlamayacağı -
Davacı muhdesat sahibinin, davalı taşınmazı üzerine yaptığı inşaatın henüz subasmanı seviyesinde bulunduğu keşfinde belirlendiği üzere tartışmasız olduğu, davacı muhdesatının İmar Yasası’nda bulunan bina kavramına girmediği, inşa halindeki yapı sahibinin, Medeni Kanun’un 650. maddesi gereğince temliken tescil talebinde bulunamayacağı-
Davanın, imar-ihya hukuksal sebebine dayalı tescil istemine ilişkin olduğu, dava edilen yerde, mahkeme hükmünün kesinleştiği 20.10.1962 tarihi itibariyle, taşınmazın şagili ve davacının bayii Veyis Ş.’in imar ihyasının bulunmadığına dair hükmün, davacıyı da bağlayacağı, ancak, çekişmeli taşınmazın halen tapusuz olduğu, bu durumda olayda taşınmazda imar-ihya bulunmadığına dair mahkeme kararının kesinleştiği 20.10.1962 tarihinden davanın açıldığı 4.10.1989 tarihine kadar geçen süre içerisinde 3402 sayılı Yasa’nın 17 ve 14. maddelerinde öngörülen koşulların davacı yararına gerçekleşip gerçekleşmediği hakkında araştırma ve inceleme yapılarak hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesinin gerekeceği-
Vesayet altında bulunan malikin verdiği vekâletname ile vekil tara-fından ilk el durumundaki eşine yapılan satışın yasal dayanaktan yoksun olduğu, vekilin eşi tarafından davalı - üçüncü kişiye yapılan satışta, bu kişinin kötüniyetli olması (vekâletname veren ilk malikin vesayet altında bulunduğunu bilen ya da bilmesi gereken durumda olması) halinde MK. 1023 hükmünün koruyuculuğundan yararlanamayacağı-
Kültür ve Tabiat varlıklarının devlet malı niteliğinde olduğu koruma alanlarının zilyetlikle kazanılamayacağı kurul kararına göre kesinleşen Kültür ve Tabiat varlığı ile korunma alanının Hazine adına tapuya tesciline tapu kütüğünün beyanlar hanesine varlığının korunması gerekli veya tabiat varlığı ve alanı olduğu şerhi verilmesine, Kültür veya Tabiat varlığı ile korunma alanı dışında kalan yer için şartları varsa da davalı kişi adına tapuya tescil kararı verilmesi, genel olarak bir taşınmaza ait kaydın beyanlar hanesine zilyetlik şerhi verilmesinin yasal dayanağının mevcut olmadığı, taşınmaz üzerindeki muhdesat yönünden hüküm kurulması gerekirken davanın reddine dair önceki kararda direnilmesinin doğru olmadığı-
Bir kimsenin mülkünü kullanırken komşusuna zarar verecek her türlü taşkınlıklardan çekinmesinin MK.nun 661. maddesi hükmü gereği olduğu, bu itibarla yerel mahkemece mevcut delillerin MK.nun 661 ve 664. maddesi hükümleri çerçevesinde ve mülkiyet hakkının mahiyeti gözetilip değerlendirilerek davacı taşınmazına geçen davalıya ait ağaçların dallarının kesilmesine karar verilmesinin doğru olduğu-