İştirak halinde mülkiyet üzere olan taşınmaz malda, iştirakçilerden birinin üçüncü kişi durumunda olan başka bir şahsa yapacağı satış vaadinin, kural olarak geçerli olduğu, ne var ki, iştirak çözülmedikçe, üçüncü şahıs yönünden sözleşmenin ifa olanağının olmadığı, somut olayda ise, mirasçılar, murislerinin ölüm tarihi itibariyle iştirak halinde bulunan paylarının müşterek mülkiyete dönüştürüldüğü ve bu haliyle müşterek mülkiyet üzere intikalen sicil oluşturulduğu, bu itibarla, iddiaya dayanak yapılan satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı kazandığı, direnme kararının, bu nedenle bozulmasının gerekeceği-
Kamu malı niteliğindeki yolun, özel mülkiyete konu teşkil edemeyeceği–
Davanın, yolsuz tescil iddiasına dayalı, tapu iptali ve tescili istemine ilişkin olduğu, oysa iptali istenen tapu kaydının ilk ıslah-imar dağıtım cetveline, dava dışı bir paydaşın payı karşılığı kendisine yer verilmediği iddiası ile yaptığı itiraz üzerine, belediye encümeninin kararıyla, anılan cetvelde değişiklik yapılmasının kabul edildiği ve sicilde değişikliğin gerçekleştirildiği, eş anlatımla iptali istenilen tapunun yasal dayanağı bulunan idari bir kararın mevcut olduğu, bu itibarla, mahkemenin olsa da yolsuz tescil bulunmadığına değinen direnmesinin yerinde olduğu-
3402 sayılı Yasanın 31/3. maddesinde, keşif yapılmış ve taşınmaz malın değerinin tesbit edilmiş olması halinde avukatlık parasının ücret tarifesi de gözetilmek suretiyle bu değer üzerinden belirlenmesi gereğinin hükme bağlandığı-
Çekişmeli parsellerin tapulama tesbitlerinin (1971) yılında yapıldığı, bu durumda, 618 sayılı parselin ( A ) ile gösterilen 28,000 m2.lik bölümünün haricinde kalan diğer tüm parsellerde yasanın aradığı şekilde zilyetlik koşullarının gerçekleşmediği, o halde, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre 618/A sayılı parselin dışında kalan, tüm parsellere yönelik tapu iptali davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
İmar uygulamasının kesinleştiği ve imar çapının oluştuğu, davanın da, mülkiyet hakkına dayalı olarak açılmış bulunduğu, o itibarla, yerel mahkemenin uyuşmazlığın adli yargıda çözümlenmesi gerektiğine değinen direnmesinin yerinde olduğu-
Müşterek mülkiyet durumunda paydaşlardan her birinin kendi payı oranında kaydın iptalini isteyebileceği-
Tapu kaydı kapsamı belirlenirken kayıtta yazılı sırtlan deliği, eşik, taşlık ve taş hudutlarının gayri sabit hudutlar olup tapu kaydının miktarı ile geçerli olacağının düşünülmesinin gerektiği, dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, orman niteliği taşıyıp taşımadığı imar ihyaya konu edilip edilmediği, imar ihyaya konu edilmişse, ihyanın hangi tarihte tamamlandığı ve ne zamandan beri kim tarafından ne suretle kullanıldığı, maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılması, beraberinde götürülecek teknik bilirkişiye tapu kaydının kapsamını belirtir ve keşfi takibe imkan verir kroki çizdirtilmesi, yargılama sırasında toplanan delillerin tutanakta yazılı beyanlara aykırı düşmesi halinde tutanak bilirkişileri tanık sıfatı ile dinlenilip aykırılığın giderilmesine çalışılmasının gerekeceği-
Dosyada mevcut fotoğraflardan ve uzman ziraatçi bilirkişinin raporundan taşınmazın bir kısmının kültür arsası olarak kullanıldığının, diğer kısmının ise taşlık yer olup, halen ziraat arazisi olarak kullanılmadığının anlaşıldığı, vergi kaydının mülkiyet belgesi olmadığı, zilyetlikle biri esmedikçe hukuki değer taşınmayacağı, bu itibarla davalının halen zilyet edindiğinin ve ziraat arazisi olarak kullandığının, kullanma süresinin tespit tarihine kadar 20 yılı dolduran kesiminin davalı adına tescil edilmesinin, bakiyesinin ise Hazine adına tesciline karar verilmesinin gerekeceği-
Belgesizden taşınmaz mal iktisabında getirilen bu sınırlamaların, kural olarak arzın asıl sahibi bulunan Hazine’nin taşınmaz mallarının Yasa’nın aradığı zilyetlik koşullarını haiz olmayan kimselerin ellerinde kalmamasının temini ve diğer taraftan da zilyetliği hukuken korunmaya layık kimselerin zilyetliğinin sağladığı iktisap sebeplerinden faydalanmalarının gerçekleştirilmesine yönelik olduğu, bir çalışma alanı içerisinde belgesizden iktisap edilebilecek taşınmaz mal yüzölçümü hesaplanmasında, bağımsız olarak tesbit ve tescil edilen taşınmazlar yüzölçümü ile paylı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmazlarda paya isabet eden yüzölçümleri toplamlarının esas alınmasının gerektiği, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanmasının gerekeceği-