Yerel Mahkemenin, bozmadan sonraki oturumda, bozmaya uyma veya direnme yönünde bir karar vermeksizin, bozmada sözü edilen ceza davasının sonuçlanıp sonuçlanmadığı hususunun ilgili mahkemeden sorulmasına dair ara kararı oluşturmasının; bozmaya eylemli uyma niteliğinde olacağı, öte yandan, direnme kararında, dosyaya bozmadan sonra sunulmuş olan ve kesinleştiği davacı vekilince bildirilen ceza mahkemesi kararının içeriği irdelendiği ve bu içeriğin gerekçe gösterildiği, bu durumda, ortada, bir direnme kararı değil; eylemli olarak uyulan bozma ilamında beklenmesi gereğine işaret edilen ceza mahkemesi kararı değerlendirilmek suretiyle oluşturulmuş, yeni bir hüküm bulunduğunun kabulü gerekeceği, yeni hükmün temyizen incelenmesi görevinin Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye ait olacağı, Bu nedenle dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekeceği-
Yerel mahkemenin HUMK. m.429’a göre, eski kararda direnirken bu kararın gerekçesini genişletebileceği, ancak yeni bir delile dayanamayacağı, mahkemece, bozmadan önce dosya arasında olmayan, yerel mahkemenin ve Özel Dairenin incelemesinden geçmeyen, bozmadan sonra dosya arasına konulan menfi tespit dosyasına dayalı olarak direnme kararı verildiğinden, ortada varlığından söz edilebilecek bir direnme kararı mevcut olmayıp, yeni bir hükmün söz konusu olacağı-
Aslolan kısa kararda, hüküm fıkrası oluşturulmamış; yalnızca "önceki kararda direnilmesine" denilmekle yetinildiği, o itibarla mahkemece, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiğini belirten HUMK.nun 388.maddesinin açık hükmü gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesinin doğru olmayacağı, direnme kararının bu nedenle bozulması gerekeceği-
Direnme kararının verildiği 21.07.2005 tarihinde, 5219 Sayılı Kanun'un temyiz sınırını bir milyar TL. olarak değiştiren hükmü yürürlükte bulunduğuna ve müddeabih bu sınırın altında olduğuna göre, direnme kararı kesin olup, temyizinin mümkün olmayacağı-
Davada, kısmen davalı aleyhine karar verildiğine ve yukarıda açıklanan genel kuralın aksine, Usulün 94 ve 418. maddelerinde öngörüldüğü gibi özel bir sebep de bulunmadığına göre, tarafların haklı çıktıkları oranda yargılama giderlerinin paylaştırılmasının gerekeceği-
Bozmadan sonra ıslahla dahi dava sebebinin değiştirilmesinin olanaklı olmamasına göre, yerel mahkemenin davacının bozmadan sonra verdiği dilekçesini esas alarak davanın genel hükümlere dayalı tazminat davası olduğu yönündeki nitelendirmesinin doğru olmayacağı-
Düzeltilmesi istenen Hukuk Genel Kurulu kararının verildiği 25.05.2005 tarihinde, 5219 Sayılı Kanun'un karar düzeltme sınırını altı milyar TL. olarak değiştiren hükmü yürürlükte bulunduğuna ve müddeabih bu sınırın altında olduğuna göre, karar düzeltme dilekçesinin miktar itibariyle reddinin gerekeceği-
Ceza mahkemelerindeki davaların sonucunun eldeki bu davayı etkileyecek nitelikte bulunduğu gözetilerek, o davaların sonucu beklendikten sonra ortaya çıkacak duruma göre karar vermek gerekeceği-