Davacı ve davalı kardeşlerin sözleşmede görünen durumun aksine, kendi aralarında yaptıkları taraflardan birinin “kefil” diğerinin “borçlu” olduğu yönündeki akit; değerce senetle ispat sınırında kalmakta birlikte, taraflar arasındaki kardeşlik bağı nedeniyle HMK. nun 203.maddesi 1. bendi uyarınca tanıkla ispatı olanaklıdır. Bankaya karşı düzenlenen kredi sözleşmesinin taraflar arasındaki örtülü ilişkinin tersine düzenlenmiş olması, ileri sürülen bu örtülü ilişkinin tanıkla kanıtlanmasına engel teşkil etmeyeceği-
Yerel Mahkemenin Özel daire bozmasına konu önceki kararı ile, direnme kararı olarak nitelendirdiği temyize konu kararının hem gerekçelerinin ve hem de hüküm fıkralarının birbirlerinden farklı olması karşısında, temyize konu kararın gerçekte bir direnme kararı değil, öncekinden tamamen değişik bir gerekçeye dayalı olarak oluşturulmuş ve hüküm fıkrası da farklı olan yeni bir hüküm niteliğinde bulunduğunun kabulü gerekeceği-
Davanın açıldığı tarihte görevli bulunan bir mahkemenin sonradan çıkan bir yasa ile görevsiz hale gelmesi üzerine verilecek görevsizlik kararında, yanlış mahkemeye dava açmamış olması yüzünden gidere sebebiyet vermiş bulunmayan davacıya gider yükletilmesinin düşünülemeyeceği-
Hakimin yapacağı keşifte dinleyeceği bilirkişilere taşınmazın değerini tespit ettireceği, tespit edilen bu değere göre hem mahkemenin görevinin tayin edileceği, hem de noksan harcın ikmal ettirileceği, bu durumda sözleşmeye müdahaleden de söz edilemeyeceği, kamu düzeninden olan bu hususun tarafların insiyatifine bırakılmadan, hakim tarafından resen yerine getirilmiş olacağı, Harçlar Kanununun 16. maddesinin de, müdahalenin meni, tescil ve tapu iptali gibi taşınmazın aynını ilgilendiren davalarda, taşınmazın değerinin esas alınacağını öngördüğü, harç kaybının da böylece önlenmiş olacağı-
Düzeltilmesi istenen Hukuk Genel Kurulu kararının verildiği 25.05.2005 tarihinde, 5219 Sayılı Kanun'un karar düzeltme sınırını altı milyar TL. olarak değiştiren hükmü yürürlükte bulunduğuna ve müddeabih bu sınırın altında olduğuna göre, karar düzeltme dilekçesinin miktar itibariyle reddinin gerekeceği-
Niteliği dikkate alındığında asgari ücret artışları usuli kazanılmış hakkın istisnası niteliğinde bulunup, aynı davada ve yargılamanın her aşamasında hakim tarafından re’sen gözetilmesinin gerekeceği-
E. davası sonunda verilen hüküm ile, aynı zamanda dava konusu hukuki ilişkinin var olup olmadığı da tespit edildiğinden; eda davası açılması mümkün olan hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığının kuşkusuz olacağı, eda davası açmak mümkün ise tespit davası açılamaz kuralının geçerli olabilmesi için, eda davası sonunda verilecek hükmün tespite ilişkin bölümü ile tespit davası sonunda alınacak tespit hükmü arasında, meydana getirdikleri kesin hüküm etkisi bakımından hiç bir fark bulunmamasının gerekeceği, yani tespit davası ile istenen hukuki korunma, eda davası ile tamamen elde edilebilecekse, o zaman, davacının ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmayacağı-
Eldeki davanın, HUMK.nun 573. maddesinin 2. bendinde belirtilen “Kabili tevil ve izah olmayacak surette vazıh ve sarahati katiyei kanuniyeye mugayir karar verilmiş olması” hükmüne dayandırıldığı, bu madde hükmü ve davalıların vermiş olduğu karar birlikte değerlendirildiğinde, davalıların sorumluluğunu gerektirecek açık ve kesin bir yasa buyruğuna aykırı bir karar verme durumunun olmayacağı, davalıların, verilen tedbir kararını ve takipsizlik kararını veriliş amaçlarına göre yorumlayıp, mevcut delil durumlarını da gözeterek karar oluşturdukları, davalıların HUMK.nun 573.maddesinde belirtilen kurallara aykırı davranışlarının olmadığından davanın reddi gerekeceği-
Direnme kararının verildiği 21.07.2005 tarihinde, 5219 Sayılı Kanun'un temyiz sınırını bir milyar TL. olarak değiştiren hükmü yürürlükte bulunduğuna ve müddeabih bu sınırın altında olduğuna göre, direnme kararı kesin olup, temyizinin mümkün olmayacağı-