Direnme kararının verildiği 21.07.2005 tarihinde, 5219 Sayılı Kanun'un temyiz sınırını bir milyar TL. olarak değiştiren hükmü yürürlükte bulunduğuna ve müddeabih bu sınırın altında olduğuna göre, direnme kararı kesin olup, temyizinin mümkün olmayacağı-
Aslolan kısa kararda, hüküm fıkrası oluşturulmamış; yalnızca "önceki kararda direnilmesine" denilmekle yetinildiği, o itibarla mahkemece, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiğini belirten HUMK.nun 388.maddesinin açık hükmü gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesinin doğru olmayacağı, direnme kararının bu nedenle bozulması gerekeceği-
Her ne kadar kira sözleşmesi hiçbir şekil şartına bağlı olmaksızın tekevvün ederse de, bu sözleşmenin varlığının ispatı yine Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun koyduğu kurallara tabi olacağı-
Yerel Mahkemece direnme kararı olarak nitelendirilen temyize konu kararın, gerçekte bir direnme kararı değil; bozmaya eylemli uyma sonucunda oluşturulmuş, yeni bir hüküm niteliğinde olduğunun kabul edilmesi gerekeceği, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevinin Hukuk Genel Kurulu'na değil, Özel Daireye ait olacağı, bu nedenle dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekeceği-
Yerel mahkemece verilen kararın, HUMK.nun 388, 389 maddeleri uyarınca, kısa kararla gerekçeli kararın farklı olması ve terekeye iade istekli davada iştirak ve taraf teşkilinin sağlanması gerektiğinden bozulması üzerine, bozma ilamına uyularak, mirasçılar adlarına, ayrı ayrı payları gösterilmek suretiyle tesciline karar verildiği, anılan karar, yine aynı nedenle, HUMK.nun 388, 389 maddeleri uyarınca bozulmakla bu kez mahkemece, davacının veraset ilamındaki payı oranında davanın kabulüne denilerek, direnme hükmü kurulduğu, bu durumda, ortada varlığından söz edilebilecek bir direnme kararı bulunmayıp, yeni bir hüküm kurulduğunun kabulü gerekeceğinden, dosyanın, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesi gerekeceği-
Yerel Mahkemenin, usulüne uygun şekilde düzenleyip tebliğ ettirdiği muhtırada belirtilen kanuni süre içerisinde masrafları yatırmayan davacı vekilinin, direnme kararını temyizden vazgeçmiş sayılmasına karar vermesi gerekeceği-
Çekişmeli yargıda duruşma ve taraf teşkili yapılmadan karar verilmemesi yönündeki genel kuralın istisnasının HUMK. m.7’de açıklandığı, burada mahkemenin önüne gelen davada açıkca kendisinin görevli olmadığı anlaşılıyorsa, duruşma yapılmadan görevsizlik kararı verebileceği, somut olayda; böyle bir durum da söz konusu olmadığından, mahkemenin davalı idareye yasaca tanınan 30 günlük cevap süresini beklemesi gerekeceği, eğer tayin edilen duruşma gününden önceki bir tarihte duruşma yapılabilmesi için her iki tarafın birlikte başvurup bir tarih belirlemesi ve hakimin de bunu uygun görmesi gerekeceği, bu koşul oluşmadan yanlardan birinin başvurusu ile diğer yanın Anayasal savunma hakkını kullanmasına imkan vermeden yargılama yapılmasının usule ve yasaya aykırı olacağı-