Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de kanunda öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan hârici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlığın yukarıda değinildiği gibi, MK'nın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesinin gerekeceği-
Bağış hükmündeki bir temlik nedeni ile tenkis hükümleri uygulanacağı- Davada tenkis isteği de mevcutken, daire bozmasında bu husus maddi yanılgı sonucu gözden kaçtığında, davacı yararına kazanılmış olmayacağından, çekişme konusu parsel yönünden gerekli araştırmanın yapılarak koşulların varlığı halinde tenkise hükmedilmesi gerekeceği-
12.09.1988 tarih, 2/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Kat Mülkiyeti Kanunu hü­kümlerine göre yapılan bir bağımsız bölümü yükleniciden haricen satın alan ve tüm edimle­rini yerine getirmesine karşın yüklenici tarafın­dan bağımsız bölümün tapu kaydının verilmesinden kaçınılması halinde uygulanabileceği- Yük­lenici dışında başka bir kişiden haricen satın ve devralan kişinin içtihadı Birleştirme Kararın­dan yararlanmasının mümkün olmadığı-
Muris muvazaasına ilişkin davalarda; bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve ama­cın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genel­likle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşıdığından, ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bıra­kanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasın­daki fark, taraflar ile miras bırakan arasın­daki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanıl­masında zorunluluk olduğu-
Muris muvazaası uyuşmazlıklarının sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu- Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinin önem taşıdığı- Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu-
Davacıların murislerinin kendilerinden mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalıya temlik ettiği taşınmazla ilgili olarak tapu iptali ve tescil talep ettikleri davada, miras bırakanın gerçek irade ve amacının tespiti bakımından mahkemece, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır, taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ile diğer delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli, her bir mirasçıya geçen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı, bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı saptandıktan sonra sonucuna göre karar verilmesinin gerekeceği-
Davacının dayandığı noterde resen düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi geçerli bir sözleşme olup, tarafları bağlar; ancak taşınmaz iştirak halinde oldu­ğundan ve hisse satışı yapıldığından, sözleşmenin ifa kabi­liyetinin olmadığından davacının, sözleşmeden dönerek, ifa ka­biliyetinin olmadığını öğrendiği tarih itibarı ile yaptığı ödemenin denkleştirici adalet kuralları gereği ulaştığı de­ğeri istediğine göre, taşınmazı tapuda devir edemeyen da­valının, aldığı satış bedelini davacıya iade etmekle yükümlü­ olduğu-
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayanan tescil işleminin hüküm altına alınabil­mesi için sözleşmede kararlaştırılan veya ta­raflarca sözleşmedekinin aksine ödenmedi­ğini kabul ettikleri bir bedel varsa bu bedelin dosyaya ödenmesi ve depo ettirilecek bedelin hak sahiplerine verilmesinin gerekeceği-