Tapulu bir taşınmazın haricen satışı ancak kanunun düzenlediği hallerde mümkün olup, harici satış kadastro tespitinin yapıldığı tarihten geriye doğru 10 yıldan daha önce yapıldığı ve tespit tarihine kadar da satışın bozulmadığı değerlendirildiğine göre, davacıların tapu iptali ve tescil isteme haklarının doğmuş olduğu; ancak, taraf teşkili için kayıt malikleri bulunamamış ise, varsa mirasçılarının araştırılıp sonucuna göre karar verilmesinin gerekeceği-
Davacı, eşinin faili meçhul bir cinayete kurban gittiğini, ölmeden önce arkadaşına, ailesine verilmek üzere para emanet ettiğini, soruşturma sırasında bu paraya el konularak adli emanete alındığını, iade talebinin ceza mahkemesince reddedildiğini belirterek adli emanetteki paranın iadesini talep etmiş, davacının mirasbırakanının faili meçhul şekilde öldürülmüş olduğu, failin ve nedeninin bulunması için soruşturmanın devam ettiği, öldürme olayından önce de miras bırakanın ortak olduğu döviz bürosunun yine faili meçhul şekilde soyulduğu, ölmeden önce son görüştüğü şahsın sorgulanmasında kendisine döviz bıraktığını söylemesi üzerine bu kişinin evinde yapılan aramada bulunan 212.000. Euro'ya el konularak soruşturma ile ilgili olarak adli emanete alındığı, davacının iade talebinin, yargılama ve tahkikatın devam etmesi sebebiyle ceza mahkemesince reddedildiği, paranın kime ait olduğunun ceza yargılaması sonunda anlaşılacağından ceza soruşturması sonucunun beklenmesi gerekeceği-
Dava davacıların miras payı oranında kabulle sonuçlandığında, harç ve vekalet ücretine esas alınması gereken dava değerinin, iptal konusu yapılan payla sınırlı olup, bu bedel üzerinden takdir edilmesi gerekeceği-
Aralarında arsa karşılığı inşaat sözleşmesi bulunan tarafların tapuda satış şeklinde yaptıkları pay geçiriminin sözleşme gereği edimin yerine getirilmesi olarak kabul edileceği - Satış bedeli ile gerçek değeri arasındaki fahiş fark dikkate alındığında, davalı üçüncü kişi gerçek durumu bilmediğinin, davacı ile davalı yüklenici arasındaki hukuki ilişkiden haberdar olmadığının, iyiniyetli olduğunun kabul edilemeyeceği-
Muris muvazaası davalarında; uyuşmazlığın çözümü için miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması şart olup, bunun için de; ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılması gerekeceği-
Miras bırakanın zengin ve varlıklı bir kişi olduğu, mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı, ayrıca SSK.ve Emekli Sandığından maaş aldığı, davalı ile aynı yerde birlikte ikamet ettikleri, taşınmazın akitte belirtilen değeri ile gerçek değeri arasında aşırı oransızlık bulunduğu, muris muvazaası hakkında aşağıda ve daha önceki daire kararlarınca açıklanan ilkeler doğrultusunda somut olayda yapılan temlikin muvazaalı olduğu-
Muris muvazaasının söz konusu olduğu uyuşmazlıklarda sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaşılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması gerektiği; bir iç sorun olan ve gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinin büyük önem taşıdığı, bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu-
Davanın tamamen (kamilen) ıslah edilmesi halinde, ıslah olunan dava, ilk dava gününde açılmış sayılıp, zamanaşımı süresini bu tarihte, yani ilk dava gününde kesmiş olacağı, dava ile kesilmiş zamanaşımının davanın devamı süresinde taraflardan birinin yargılamaya ilişkin her bir işleminden ve hakimin her emir ve hükmünden itibaren yeniden işlemeye başlayacağı-