Mahkemece ilk hüküm kurulurken dava dışı mirasçılar da dahil edilerek tüm mirasçılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmişken, direnme hükmü sırasında, yalnızca dava açan mirasçı bakımından hüküm kurulmuş olmakla, yeni bir hüküm oluşturulduğu, hal böyle olunca kurulan bu yeni hükmün incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesinin gerektiği-
Taraflar arasındaki davadan dolayı yerel mahkemece verilen kararın Yargıtay ilgili Dairesince verilen bozma kararı üzerine yerel mahkemede yeniden yapılan yargılamada önceki kararda direnilmiş ama bu direnme kararı verilirken eski hükmü geçersiz kılacak yeni bir hüküm kurulmuşsa da, bu durumda dosyanın ‘Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna’ değil ilk bozma kararını veren ilgili Daireye gönderilmesi gerekeceği-
Taraflar arasında taşınmazların trampası amacıyla düzenlendiği anlaşılan ‘uzlaşma tutanağının’ taşınmazların mülkiyetinin naklini sağlayacak nitelikte olmadığı-
Muvazaa nedeniyle açılan tapu iptal ve tescil davasında; mahkemece “davanın kabulüne” karar verilmekte bir isabetsizlik bulunmamasına karşın, davada isteğin “pay oranında” olduğu gözetilmeden, istek aşılarak “miras bırakanın mirasçıları adına tesciline” karar verilmek suretiyle talepten fazlaya hükmedilmesinin doğru olmayacağı-
Miras bırakanın sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları da kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa, mal kaçırma kasdından söz edilemeyeceğinden, mahkeme tarafından miras bırakanın tüm mal varlığı araştırılarak, temlik konusu malın tüm mal varlığına oranı v.s. gibi hususlar araştırılarak oluşacak sonuca göre karar gerekeceği, miras bırakanın yaptığı temlikte, tüm mirasçılar arasında denge gözetmek yerine, kimi mirasçılarına ayrıcalık tanıdığının tespiti durumunda muvazaaya karar verilmesi gerekeceği-
Ölünceye kadar bakım akdi ve satışa konu taşınmazlar bakımından muvazaa olgusu bulunup bulunmadığı yönünden açılan davalarda; şahit dâhil her tür delille ispat mümkün olduğundan, mahkemece bu konuda araştırma yapılıp gerekli incelemelerin sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, “yazılı belge bulunmadığı” gerekçesiyle “davanın reddi”nin doğru olmayacağı-
Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşme­si ve özel parselasyon planı bulunup bulun­madığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terkedildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlığın TMK'nın müşterek mülkiyet hükümleri çerçevesinde çözümlenmesinin gerekeceği-
Tapulu bir taşınmazın haricen satışı ancak kanunun düzenlediği hallerde mümkün olup, harici satış kadastro tespitinin yapıldığı tarihten geriye doğru 10 yıldan daha önce yapıldığı ve tespit tarihine kadar da satışın bozulmadığı değerlendirildiğine göre, davacıların tapu iptali ve tescil isteme haklarının doğmuş olduğu; ancak, taraf teşkili için kayıt malikleri bulunamamış ise, varsa mirasçılarının araştırılıp sonucuna göre karar verilmesinin gerekeceği-