4857 Sayılı Kanununun 17, 18, 19, 20 ve 21. maddeleri dikkate alındığında davacının iş güvencesi haklarından yararlanması için işyerinde 30’dan fazla işçinin çalışması ve işçinin en az 6 aylık kıdeminin bulunmasının gerektiği, yapılacak incelemede önceki tutanaklarla yetinilmeyerek işverenin başka işyerlerinin bulunup bulunmadığını ve başka işçi çalıştırıp çalıştırmadığının mahkemece araştırılmadan karar verilmesinin hatalı olduğu-
3417 ve 4853 sayılı Kanunlar uyarınca tasarrufu teşvik alacaklısına sağlanmaya çalışılan güvence; işveren karşısında güçsüz konumda bulunan çalışanın, belirtilen kesinti, katkı payı ve nema toplamı yönünden oluşan alacağını kamu alacağı seviyesine çıkararak onun 6183 sayılı Kanun uyarınca davalı Kuruma tanınan olağanüstü takip ve tahsil yollarından yararlandırılmasını sağlamak olduğu - Atıf yapılan mevzuat hükümleri hep birlikte ele alındığında, çalışanların zorunlu olarak tasarrufa teşvik edilmesi ve bu tasarrufların değerlendirilmesi kapsamında oluşan hukuksal ilişkinin borçlusunun işveren olduğu, davalı Kurumun, borç ilişkisinden doğan edimi ifayla yükümlü olan, kendisinden edimin ifası istenen kişi konumunda bulunmadığı, 4853 sayılı Kanundan doğan yükümlülüğün kapsamının; sigortalı nam ve hesabına tahsilden ibaret olup, mevzuatında öngörülmemesi karşısında, Kuruma verilen bu görev ve yetkinin aynı zamanda müteselsil borçluluğu kapsamadığı-
Fesih tarihinden 2 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra açılan davada indirime gidilirken bu sürenin ve isteklerin göz önüne alınması gerektiği-
İşe iade kararının kesinleşmesinden önce yapılan başvuruların geçerli olmadığı, davalı tarafça kararın temyiz edilmesi üzerine süre aşımı nedeni ile temyiz talebinin reddine ilişkin Yargıtay kararının davacı tarafa tebliğ edildiği, davacının işverene başvurusu ise bu tebliğden itibaren 10 günlük hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra yapıldığı, kesinleşen işe iade kararının tebliğinden itibaren on gün içinde işverene başvurma şartının gerçekleşmemiş olduğu, boşta geçen süre ve işe başlatılmama tazminatı hakkının doğmadığı-
Davacının tesis ve kablolarına verilen zarardan, yüklenici ve hasara neden olan kişi ile birlikte davalı/işverenin de zincirleme sorumluluğunun bulunduğu, adı geçen davalıya husumet düşeceği kabul edilmek suretiyle işin esasına girilip sonucuna göre bir karar verilmesinin gerektiği-
On yıl çalışan bir işçinin sözleşmesinin nedensiz feshinin yaşamın olağan akışına aykırı olduğu, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın raporunda belirtilen bulgular, davacının iş hukuku işlemlerinin sonucunu anlayacak ve serbestçe değerlendirecek bir hukuki irade serbestisi içerisinde olmadığını kanıtlamakta, davacının bu davayı açmasının, istifanın gerçek iradesi ürünü olmadığı yönündeki ifadesini desteklediği, somut bulgular karşısında davacının kıdem ve ihbar tazminatı isteklerinin hüküm altına alınmasının gerektiği-
Davacının tanığının işten çıkarılan bir işçi olduğu, sendikal baskı ile ilgili herhangi bir kanaat getirici bilgi vermediği, davalı tanıklarının ise işyerinde sendika değiştirilmesi ile ilgili olarak herhangi bir telkinde bulunulmadığını ifade etmiş; sendikal tazminata karar verilebilmesi için yeterli ve inandırıcı kanıtların bulunması gerektiği ancak dosyadaki bilgi ve belgelerin bu nitelikte olmadığından tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Alacaklının (davacının) kısmi tediyeyi kabul etmesinin, manevi tazminatın bölünmezliği ilkesinin ihlalini doğurmayacağı, bu ödemenin tam ibra niteliğinde bulunmadığının da anlaşılmış olması karşısında, yerel mahkemece manevi tazminat miktarının takdir ve tayin edilip, kısmi ödemenin mahsup edilerek hüküm kurulmasının yasaya uygun olduğu-
Davalı işverenler arasında zorunlu veya ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmadığından, H.U.M.K.’nun 46.maddesi uyarınca davaların ayrılmasına karar verilmesinin gerektiği-
Hizmet sözleşmesi feshedilen ve çalışma gücü serbest kalan davacının öğrenim derecesi, mesleki formasyonu, sosyal durumu, yetenekleri ve yaşı gözetilerek, aynı veya pek yakın koşullarla iş gücünü ne kadar süre içinde değerlendirebileceği ve ne oranda bir kazanç sağlayabileceği hususunun tespiti ile sonucuna göre bir karar verileceği-