Toplu İş Sözleşmesinin 25/son maddesine göre akdin feshi durumunda işçiye yapılacak her türlü ödemenin, fesihten itibaren 15 gün geçmesi halinde bankalarca işletme kredilerine uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanacağı-
Taraflar arasındaki “ menfi tespit” davasında, işverenin , çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri kuruma vermesi gerektiği Kanunun 79/1.maddesinde yönetmeliğe bırakılmış olup yönetmelikte sayılan belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık Kanunun 79/10 (eski 8) maddesinde yer alan hak düşürücü süreden söz edilemeyeceğinden, somut olayda davacının murisinin Hizmet Çizelgesi, dinlenen tanık beyanı ve tüm dosya kapsamına göre sabit olduğu, bu tarihlerde davalı Kurumca düzenlenen “Bordro ve Tahakkuk Müzekkereleri”nde davacının murisinden ihtiyarlık primi kesintisinin yapılmış olduğunun belirgin olduğu ve artık hak düşürücü sürenin uygulanmaması gerekeceği-
Temyiz aşamasında aldığı masrafı kullanarak dosyayı Yargıtay’a gönderen mahalli mahkemeye, sonraki adres değişikliğini temyiz eden davacı vekili bildirmediğinden, bozma kararı duruşma günü ve tensip zaptı ile birlikte davacı vekilinin ilk adresine peşin alınan posta pulu kullanılarak tebliğe çıkarıldığından, ilgilinin tanınmaması nedeniyle bila tebliğ iade edildiğinden, peşin alınan masrafın tamamı harcandığından, dosyada yeni bir işlem ve tebligat yapılabilecek masrafta bulunmadığından Yerel Mahkemenin, usul ve yasaya uygun bu işleminden sonra yeni adresini mahkemeye bildirmeyerek görevini yapmayan davacı vekilinin, dosyanın takipsiz bırakılmasına ve işlemden kaldırılmasına sebep olduğundan, mahkemenin daha sonra sürenin geçmesi nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar vermesinin doğru olduğu-
İbraz edilen ücret bordrolarından bir bölümünün davacı imzası taşıması, bu imzaların davacı sigortalı işçi tarafından kendisine aidiyeti inkar veya hata, hile, ikrah durumu iddia ve ispat edilmemiş olması karşısında, bu devrede ücret bordrolarında belirtilen ve davalı Kurum kaydına geçmiş süreler dikkate alınarak fazla sürelere ilişkin istemin reddinin gerekeceği; sonraki devrelerin ise ücret bordrolarının davacı imzası içermemesi bordro tanığının ifadesi ve diğer delillerle çalışmanın varlığının anlaşılmış olması sebebiyle yapılacak inceleme ve araştırma sonucunda karar verilmesi gerekeceği-
1475 sayılı Kanunun 14/5. maddesi kapsamında kıdem tazminatı isteminin kabulüne dair hüküm kurulmuşken, sonrasında; anılan Kanunun Geçici 81. maddesinin (C) bendinde yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısına ilişkin koşulların dayanak alınarak verilen kararın direnme niteliğinde olmadığı, yeni hüküm niteliğinde bulunduğu, bu hükme ilişkin temyiz itirazlarının Özel Dairesince incelenmesi gerektiği-
Hükmün gerekçe-sinin duruşmaya katılan dışındaki başka bir tutanak katibince yazılıp imzalanmasında hukuka aykırılık bulunmadığı – İşveren sorumluluk sigortasının hem işçinin, hem işverenin zararlarını karşılama gibi ikili fonksiyonu ve amacının bulunduğu, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile ortaya çıkan maddi ve hukuki olgular karşısında Kurumun rücu hakkı, Kanun gereğince sigortalıya veya haksahiplerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin toplamı ile gelir bağlanırsa, bu gelirin ilk peşin sermaye değeri ile sınırlı bulunacağı-
İşe iade davalarında Yargıtay Özel Daire tarafından verilen kararların kesin olduğu, direnme kararına konu olmayacağı-
Davalı işverenin savunmasında fazla çalışmanın bulunmadığını bildirdiği, düzenlenen ibranamede fazla çalışma ücretinin ödendiğini belirttiği, ayrıca ibranamede işçinin, iş aktinin feshi tarihi itibarıyla bütün haklarını aldığını beyan ettiği; buna rağmen ödemenin daha sonraki bir tarihte yapılmış olması nedeni ile ibraname ile savunma arasında çelişki meydana geldiği ve davacı işçinin anılan alacaklarını alabilmek için mezkur ibranameyi imzalamak zorunda bırakıldığı bu ibranamenin geçersiz olduğu; yani savunma ile çelişen ibranameye değer verilmeyeceği-
4857 Sayılı Kanun’un 24/III. maddesinde ifade edilen “zorlayıcı sebep”; işyerine, işletmeye ilişkin, kaçınılamayan ve önceden öngörülemeyen bir olay niteliğinde bulunup, işçinin, işyerindeki faaliyetini engellemeyen, çalışmasını güçleştirip, sıkıntı yaratmayan veya imkansız kılmayan nedenlerin bu kapsamda değerlendirileceği, işçiye uyarınca iş akdini haklı nedenle fesih olanağı verdiğinin kabul edilemeyeceği - 5335 sayılı Kanunun 29. maddesiyle yürürlükten kaldırılan 5277 sayılı Kanunun 25. maddesinin ilgili fıkrası, herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanların bu aylıkları kesilmeksizin belediyeler ile maddede nitelikleri belirtilen diğer işyerlerinde çalıştırılamayacaklarını hükme bağladığı, yaşlılık aylığının kesilmesi durumunda belirtilen yerlerde çalışmayı sürdürmenin önünde bir engel bulunmadığı-
“Kurum adına işlem yapmaya yetkili bulunmak” şubenin tanımından ortaya çıkan bir sonuç olup, şubenin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olmasında tek başına yeterli olmadığı; şubenin bulunduğu yer yetkisi, o şubenin yapmış olduğu işlemlerden davacıya ait işlemlerin yürütülmesinden doğan uyuşmazlıklarda geçerli bulunduğu-