İspat yükü kendisinde olan kişinin iddiasını kanıtlaması gerektiği-
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara ve özellikle taşıt görev emirlerinde çıkış kaydının belli olmasına karşılık, giriş kaydının yazılmamış olması; bu nedenle davacının çalışıp çalışmadığının anlaşılamaması; puantaj kayıtlarının da tutulmamış olduğu görüldüğünden davanın kabulü yerine reddedilmesi gerekeceği-
4857 Sayılı İş Kanununun 24. maddesinde ifade edilen “zorlayıcı sebep”in işyerine, işletmeye ilişkin, kaçınılamayan ve önceden öngörülemeyen bir olay niteliğinde bulunduğu; işçinin, işyerindeki faaliyetini engellemeyen, çalışmasını güçleştirip, sıkıntı yaratmayan veya imkansız kılmayan nedenlerin bu kapsamda değerlendirilerek, işçiye 24/III. maddesi uyarınca iş akdini haklı nedenle fesih olanağı vermediği-
İşçilik alacaklarının tahsiline yönelik, temyiz edilmeksizin kesinleşen diğer bir davada ise; hükme esas alınan bilirkişi raporu kazanç tesbitini içermesine karşın, sigortalının davaya konu beyanları, dosyadaki diğer bilgiler ve bilirkişi raporunun ücret tesbitine esas aldığı tanık ifadeleri dikkate alındığında, yapılan tesbitin maddi yanılgı ürünü olduğu; belirlenen bu durum karşısında; uyuşmazlığa konu askerlik öncesi dönemde davalı sigortalının kazanç tutarının belirlenebilmesi için davalı sigortalı isticvap olunmalı, gerektiğinde, askerlik öncesi dönemdeki çalışma statüsü de belirtilerek, emsal ücretin meslek kuruluşundan sorularak, dosya kapsamındaki diğer bilgi ve belgeler ile birlikte yapılacak değerlendirme sonucunda karar verilmesinin gerektiği-
Toplu İş sözleşmesi(TİS)nin sona ermesinden sonra, kapsamına giren işyerlerinde çalışan işçiler için TİS’in iş sözleşmesini ilgilendiren hükümlerinin, yenisi yürürlüğe girene kadar devam edeceğine ilişkin kuralın, TİS'in “ard etkisi” olarak ifade edildiği- İşyerinde düzenli olarak tekrarlanmakla oluşan, her hangi bir koşula bağlı bulunmayan işyeri uygulamaları, işçilerin zımni kabulleriyle bir iş sözleşmesi hükmü, diğer bir ifadeyle, iş şartı (çalışma koşulu) haline dönüştükleri; bir iş sözleşmesi eki olarak bağlayıcı nitelik kazandığı, işçi için belirli özellikteki bir işyeri uygulamasının, subjektif hak oluşturacağı- Bir uygulamanın işyeri uygulaması olarak kabulü için, tekrarlana gelen, hesaplanabilir, genel nitelikte olması ve buna uyulmasının hukuksal zorunluluk olduğu yönünde genel inancın doğmuş olması gerektiği, bu bakımdan işyeri uygulamaları, işvereni belirli bir yükümlülük altına sokan, objektif mahiyette hükümler olarak değerlendirileceği-
Davalı işveren, davacının fazla çalışma ve ücret alacağının bulunmadığını belirtmiş ise de, ibranamede fazla çalışma ücretinin de ödendiğine dair beyana yer verilmiş olması karşısında; ibraname ile savunma arasında çelişkinin meydana geldiği, savunma ile çelişkili ibranameye değer izafe edilemeyeceği, bu nedenlerle anılan alacak kalemi yönünden ibranamenin geçersiz olduğu-
İşe iade davalarında, temyiz üzerine verilen Yargıtay Özel Daire kararının kesin nitelikte olduğu-
Meslek hastalığı ya da iş kazası nedeniyle belirlenen maluliyet oranında bir artma olduğu taktirde, bu durum yeni bir olgu olup artan miktar için ayrı bir dava açılabileceği - Meslek hastalığından kaynaklanan tazminat davalarında zaman aşımı süresinin Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi (şimdi; TBK. mad. 146) gereğince 10 yıl olduğu-
İbranamenin verildiği tarihte henüz kıdem tazminatı davacıya ödenmemiş olduğuna, bu ödemenin ileride yapılacağı da ibraname tarihinde her iki tarafın bilgisi ve kabulünde bulunduğuna göre, ibranamedeki “…İş bu ibranameyi, ileride doğabilecek kanuni haklarım saklı kalmak kaydiyle… imzalıyorum” ifadesiyle; davacının, ibranameden sonraki bir tarihte, dolayısıyla gecikmeyle ödenecek olan kıdem tazminatının, gecikilen sürede işleyen faiziyle birlikte kendisine ödenmemesi (ödemenin salt asıl alacakla sınırlı tutulması halinde); ödemenin yapılması gereken tarih ile, fiilen yapılacağı tarih arasındaki sürede işleyen faizi talep etme hakkını, daha ibraname tarihinde saklı tutmuş olduğunun kabulünün gerekeceği - İşlemiş faiz alacağının doğabilmesi için, asıl alacağın ödenmiş ve bu ödemenin gecikilerek yapılmış olmasının gerektiği-
İş Müfettişi tutanağından davacının davalı şirkette işe giriş kaydının bulunmadığı bu durumda davacının davalı şirkette çalışmasının olmadığı, hizmet aktinin önceki taşeron nezdinde çalışmakta iken feshedildiğinden davalı şirket hakkında hüküm kurulmasının hatalı olup bozmayı gerektirdiği-