Mahkemece davacının sendika üyeliğinin işverene bildirildiği tarih öncesinde kalan dönem itibarıyla ihale sözleşmeleri getirtilmesinin ve asıl işveren-alt işveren arasındaki ilişkinin muvazaaya dayalı olup olmadığı belirlenmesinin gerekeceği, sonucuna göre davaya konu olan kıdemli işçiliği teşvik primine hak kazanılıp kazanılamayacağı noktasında bir karar verilmesi gerekirken konuyla ilgili olarak eksik incelemeyle sonuca gidilmesinin hatalı olacağı; geçerli bir asıl işveren alt işveren ilişkisinin varlığının belirlenmesi durumunda bu dönem için ilave tediye alacağına hak kazanılmasının mümkün olmayacağı; hüküm altına alınan işçilik alacakları için temerrüt tarihinden itibaren faiz yürütülmüş ise de, bahsi geçen işçilik alacaklarının bir kısmı işverenin temerrüde düşürülmesinden sonra doğduğundan temerrütten sonra doğan alacaklar için dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesinin gerekeceği-
İşveren işin yapımında ileri teknoloji kullandığını ileri sürerek o iş için Kurumca belirlenen asgari işçilik oranından daha düşük işçilik gerçekleştiğini iddia ediyorsa bunun ispatının işverene ait olacağı, kuşkusuz bu iddia soyut tanık beyanlarına dayandırılamayacağından, işverenin bu iddiasını somut nitelikte delillerle ortaya koyması gerekeceği, özellikle, işin niteliği dikkate alınarak yüksek teknoloji ürünü makine ve araçların işverenin o işe dair makine parkında bulunup bulunmadığının ve fiilen kullanılıp kullanılmadığı araştırılmasının, buna dair belgelerin mahkemeye ibraz edilmesinin gerekeceği; işin, işyeri devamlı sigortalıları ile yapıldığının bu iş için ayrı işçi çalıştırmadığının ileri sürülmesi halinde, daimi işyeri sigortalılarının sayısı, niteliği, inceleme konusu iş yerine mesafesi gibi hususlar dikkate alınarak, mahkemece bu işin daimi işçilerle yürütülmesinin mümkün olup olmadığının araştırılması gerekeceği-
4956 sayılı Yasa’nın bazı maddelerinin 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin yürürlükten kalkma tarihi olan 08.08.2001’den itibaren yürürlükten girmiş bulunması, birçok maddesinin ise 02.08.2003’den itibaren yürürlüğe girmiş olması nedeniyle 41. maddedeki uygulamada duraksama yaşandığı, bu dönem için sigortalıların hak sahiplerine 3 ve 5 tam yıl olmak üzere iki ayrı uygulama yapıldığının görüldüğü, oluşan eşitsizliği ortadan kaldırılmak amacıyla 1479 sayılı Yasa’nın 41.maddesinin ilk fıkrasının yürürlüğe giriş maddesi olan 57/b maddesinin iptal için 11.03.2004 tarihinde Anayasa Mahkemesine 3 kez iptal başvurusunda bulunulduğu ve geriye dönük olarak yürürlüğe girmeye ilişkin yürürlük maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edildiği-
Davacıya ait işyerinde hizmet akdi ile çalışan işçinin iş bitiminde bindiği servis aracının, teröristlerce yola döşenen mayına çarpması sonucunda öldüğünün çekişmesiz olduğu, ölenin eş ve çocukları tarafından bu olay nedeniyle davacı aleyhine açılan davada yapılan bilirkişi incelemesiyle, olayda işveren durumundaki davacının %25 oranında kusurlu bulunduğu, kalan %75 kusurun teröristlere ait olduğu saptandığı; mahkemece bu oranlar benimsenmek suretiyle tazminata hükmedildiği ve kararın kesinleştiği, ölenin annesi ve kardeşleri tarafından davacı aleyhine açılan başka bir dava sonucunda verilen ve kesinleşen karar uyarınca, davacı tarafından bu kişilere manevi tazminat ödendiği, ödenen bu tazminatın, teröristlere yüklenen %75 oranındaki kusur oranına tekabül eden kısımdan davalı Bakanlığın sorumlu olduğu iddiasıyla ve rücu istemiyle açılmış olan eldeki davada görevin idari yargıya değil, adli yargıya ait olacağı-
Davanın, yargı kararı ile tazminatla yükümlü tutulan TPAO tarafından, ölen işçinin mirasçılarına ödenen tutarın, olayda güvenliği sağlama ödevi nedeniyle sorumlu olduğu ileri sürülen İçişleri Bakanlığı’ndan rücuan tahsili isteğinden ibaret olduğu, somut olayda davaya bakma görevinin adli yargıya ait olacağı-
Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağının kabul edildiği, diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararının, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşıyacağı-
İşsizlik sigortasının, sigortalı işsizin gelir kaybının önlenmesi yanında istihdamın geliştirilmesi amacını da içerdiği kuşkusuz bulunmakla, sigortalı işsizin bu amacın gerçekleştirilmesine yönelik olarak Kurum ile organik bağının teminini sağlamak için “şahsen” ve “doğrudan” başvuru koşulunun getirilmesinin Yasanın tanımlanan amacına uygun olacağı-
2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 15/2. maddesinde yer alan “Yargıtay’ca ……. kesin karara bağlanır” hükmü ile yasa koyucunun bozma kararına karşı direnme yolunu kapamayı amaçladığının, Yargıtay Özel Dairesince verilen kararın kesin olduğunun, kuşku ve duraksamadan uzak olduğu-
Davacının eşi ile kurulan iş ilişkisi, anılan kişinin bir kamu kurumunda işçi olarak çalışmaya başlamasına karşın, kısmi süreli olarak sürdürülmekte olduğu anlaşılmakta olup, 8 daireli ve doğalgazla ısınan apartmanda davacının bir kısım faaliyetinin kocasına yardım kapsamında ele alınmasının gerekeceği-