Mahkemece borçlu adına kayıtlı ve davacı tarafından haciz konulan dört taşınmazın kıymet takdirinin yapılması, üzerindeki haciz miktarlarının ilgili icra müdürlüklerinden sorulması, yine mirasçılar adına kayıtlı ve davacı tarafından haciz konulan yukarıda plakaları belirtilen araçların trafik kayıtlarının istenerek üzerinde başka hacizler var ise anılan hacizlerde gözetilerek kıymet takdirlerinin yapılması dolayısıyla borçlunun aciz halinde olup olmadığının belirlenerek aciz halinde olmadığı takdirde şimdiki gibi davanın önkoşul yokluğundan reddine; aksi takdirde yani aciz halinin kabulü durumunda da diğer önkoşullarda incelenerek dava konusu tasarrufların İİK'nun 278, 279 ve 280.maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Davalı borçlular ile diğer davalılar arasında organik bağ olduğunun ispat edilememesine, dava konusu gayrimenkullerin de gerçek bedellerinin ödendiğinin davalı 3. Kişiler tarafından ispat edilmiş olmasına göre mahkemece 'davanın reddine' karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Alacak ve tasarrufun iptali taleplerinin tefrik edilmesinin gerekip gerekmediğine ilişkin davada, üçüncü kişinin işletmeyi devraldığı iddiasıyla sorumluluğu ve İİK 280/III'üncü maddesi uyarınca ticari işletmenin devri nedeniyle vakıa olarak tasarrufun iptali birlikte ileri sürülmüş ise de davanın terditli dava olarak açıldığı, mahkemece yazılı yargılama usulü uygulandığı ve asıl talep olan alacak davası hakkında kabul kararı verildiği, esasen biri hakkında verilecek karar diğerini doğrudan ilgilendiren uyuşmazlıkta yer alan talepler arasında hukuki ve ekonomik anlamda bağlantı bulunduğu kuşkusuz olduğundan ve birden fazla asli talep bulunmadığından mahkemece tefrik kararı verilmesine yer olmadığı- Tasarrufun iptali davalarının basit yargılama usulüne tâbi olduğu ve asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu, davacının dava dilekçesinde TBK.’nin 202 olmadığı takdirde İİK.’nin 277 ve BK.’nin 19'uncu maddesinin uygulanmasını istediği, talepler arasında terdit oluşturulmasının yerinde olmadığı, davanın açıldığı tarih itibariyle tasarrufun iptali davalarında ticaret mahkemesinin görevli olmadığı, davanın ilk açıldığı tarih ve karar verildiği tarih arasında ticaret mahkemelerinde, TBK.’nin 202'nci maddesine dayalı yargılamasının değere bakılmaksızın yazılı yargılama usulünün uygulandığı, mahkemece de yazılı yargılama usulü uygulanmak suretiyle karar verildiğinden direnme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüşün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Davanın Borçlar Kanunu madde 19 a dayalı olduğunun anlaşılmasına (davacı tarafından 05.02.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile talebinin Borçlar Kanunu madde 19 a göre değerlendirmesi talep edilmesine rağmen, Bölge adliye Mahkemesince İİK madde 277 ve devamına göre değerlendirilmesi doğru görülmemişse de sonucu itibari ile doğru karar verilmiş olmasına), davalı A.. Y..'ın dava konusu gayrimenkulün bedelini davalı borçlu İ.. E.. e ödediğinin anlaşılmasına, davalı borçlunun durumunu bildiğini, ona yardım etmek için satın aldığını da beyan etmiş olmasına göre verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
3. kişi davalı borçlunun babası olduğundan İİK 280/1. maddesi gereğince borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastını bilebilecek kişilerden olduğunun anlaşılmasına, aksinin de ispatlanamamasına, tasarrufun iptali sebebi olarak satış bedeli ile gerçek bedel arasındaki fark hususu esas alınmadığından ve dava değeri daha düşük olan icra takip dosyasında kesinleşen alacak miktarı üzerinden belirlendiğinden 'davanın kabulüne' ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
Davalıların okul arkadaşı olmaları nedeniyle birbirlerini tanıyor oldukları, dolayısıyla davalının diğer davalı-borçlunun durumunu ve amacını bilecek kişilerden olduğu, bu husunun İİK'nun 280 maddesinde vücut bulan emareler ile ispat edildiği görülmekle, davalılar vekillerinin istinaf sebepleri yerinde görülmediği-
Borcun doğumunun, davalının itiraz etmediği savcılık/mahkeme önünden alınan tanık beyanlarına göre belirlenebileceği- Borçlu ve üçüncü kişinin önceden birbirlerini tanımaları, taşınmazın satın aldığı gün borçluya kiraya verilerek 26 aylık kira bedelinin satış bedeline mahsubu konusunda davalıların anlaşmaları karşısında tasarrufun iptali davasının kabulü gerektiği-
Davacı ile davalının ayrı yaşamalarına karar verildiği dönemde taşınmaz hissesinin davalı borçlu tarafından arkadaşına devredildiğinden, tasarrufun iptali istemine ilişkin davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Uyuşmazlık, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteminden kaynaklanmaktadır.<br /> 
Borçlunun alacaklılarına zarar verme kastının ve bu kastın davalı 3.kişi ... tarafından ne şekilde bilindiğinin ya da bilinebileceğinin kanıtlanamamış olması karşısında; mahkemece tüm bu maddi ve hukuki olgular birlikte değerlendirilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı yorum ile yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu ve hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı, dava konusu taşınmazların satış bedeli ile üzerlerindeki ipotek borcunun ödenmiş olduğunun anlaşıldığı-