Borçlunun mirasın reddine ilişkin tasarrufunun İİK'nın 277. ve devamı maddeleri uyarınca iptale konu olabilecek tasarruflardan olduğu, İİK' nın 280. maddesinde belirtilen 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmediği, borçlunun, babasından kendisine düşen mirasın, mahkemece yapılan araştırmada borca batık olmadığı, tereke içinde çok sayıda taşınmazın bulunduğu dikkate alındığında, borçlu D. D.’in, mirası Mersin 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/773 Esas, 2016/829 Karar sayılı ilamı reddetmesinin alacaklılarına zarar verme kastıyla hareket ettiğini ortaya koyduğu-
Davacının alacağın tamamının ödenmiş olması halinde konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-SGK kayıtlarından davalı 3. kişinin  daha önce davalı borçlunun yanında çalıştığı, buna göre İİK 280/1 maddesi gereğince, davalı üçüncü kişinin davalı borçlunun mali durumu ile alacaklılarını ızrar kastını bilebilecek kişilerden olduğu, davacının davayı açmakta haklı olmakla, yargılama giderlerinden davalıların sorumlu tutulmasının doğru olduğu-
İptali istenen satış işleminin gerçekte 750.000,00 TL bedel ödenerek yapılmış bulunduğunun anlaşıldığı, taşınmazın emsallerine göre nispeten yüksek bedelle de olsa tercih edilme nedeninin davalı alıcıların geçerli özel durumlarından kaynaklı olması karşısında, satışın gerçek bir satış niteliğinde olduğunun kabul edilmesinde herhangi bir yanılgı tespit edilemediği ve ayrıca davalı alıcıların borçlu satıcının içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklısını ızrar kastıyla hareket ettiğini bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğu hususunun da davacı banka tarafından somut herhangi bir bilgi ve belge ile kanıtlanamamış bulunduğu gerekçesi ile "davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü uyarınca esastan reddine" dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı-
Davalıların arasında dava konusu tasarruftan önce yapılmış taşınmaz devrinin bulunduğu, borçlu şirketin faaliyet alanından biri olan gazetecilik ve matbaa işinin tamamen davalı üçüncü kişi şirkete devretmiş olması nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK m. 280/1-2-3 gereğince iptale tabi olduğu-
Dava konusu taşınmazın satış bedeli ile rayiç bedeli arasında misli fark bulunduğu, davalıların eşlerinin kardeş olduğu, aynı iş kolunda faaliyet gösterdiklerinden, davalı üçüncü kişinin, davalı-borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklılara zarar verme kastını bilebilecek durumda olduğunun anlaşıldığı, bu nedenle davalılar arasındaki tasarrufun İİK 278/2 ve 280/1 maddeleri uyarınca iptale tabi bulunduğu, ayrıca davalıların konut kredisi çekmek amacıyla kendi aralarında muvazaalı olarak satış yaptıklarına ilişkin iddialarının ise, muvazaanın tarafı olmayan üçüncü kişilere karşı ileri süremeyecekleri-
TBK'nın 19. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı muvazaalı işlemin iptali istemi- Dava konusu taşınmazı devralan davalı 3. kişi taşınmazı devreden davalı borçlunun kayınvalidesi olduğundan, borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilebilecek kişilerden olduğu-
Davalı borçlu şirket ile davalı 3.kişi şirketin aynı ticari alanda faaliyet gösterdikleri, 23.05.2011 tarihinde 2 adet, 24.05.2011 tarihinde 5 adet taşınmazın davalı borçlu şirket tarafından davalı 3.kişi şirkete devredildiği anlaşıldığından dava konusu tasarrufların; İİK’nın 280/son maddesi gereğince, ticari işletmenin mühim bir kısmının devri niteliğinde olup olmadığının mahkemece tartışılmadan hüküm verilmesinin isabetli görülmediği-
Davacının davalıların borçluların durumunu bildikleri ve bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun (İİK'nın 280/1) somut delillerle ispatlamamış olduğu-  Tasarrufun iptali davasında, davalı üçüncü kişiler arasında da ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan ve iptali istenilen taşınmazların toplam değeri alacak miktarından fazla olduğundan, takip konusu alacak miktarı üzerinden vekalet ücretinin nisbi olarak hesaplanarak, iptali istenilen taşınmazların satış tarihindeki değerlerine göre oranlamak sureti ile her bir davalının alacağı vekalet ücretinin tereddüt oluşturmayacak şekilde belirlenmesi gerektiği-
Davacının, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde edeceği ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği- İptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı- Bu tür davaların dinlenebilmesi için davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve  borçlu hakkında alınmış kesin veya  geçici  aciz belgesinin (İİK'nin 277 md) bulunması gerektiği ve ön koşulların bulunması halinde ise İİK'nin 278., 279. ve 280.maddelerinde yazılı iptal şartlarının  bulunup  bulunmadığının araştırılması gerekeceği-
Davalı borçlunun taşınmazını eşi olan davalı üçüncü kişiye satış göstermek suretiyle devrettiği, bedeli borçlu tarafından ödenerek satın alınan bir diğer taşınmazını ise davalı üçüncü kişi eşi adına tescil ettirildiği anlaşıldığından her iki tasarrufun da iptaline karar verilmesi gerektiği-