Davacıya işyeri tarafından çalışması karşılığı avans olarak ödendiği kabul edilen paranın, davacının çalışması karşılığı elde edildiğinden, TMK. mad. 219/1 gereğince edinilmiş mal niteliğinde olduüğu- Edinilmiş maldan edinilmiş mala katkı yapılmasının denkleştirmeyi (TMK. m. 230/1, 3) gerektirmediği gibi, TMK. mad. 227 uyarınca, değer artış payı alacağı da oluşturmayacağı- Davacıya ait banka hesabının ilk açıldığı tarihten, paranın çekildiği tarihe kadar, hesaba giren ve hesaptan çıkan paraların kaynağının, nereden, kimden ne şekilde aktarıldıklarının araştırılması, davacıdan HMK. mad. 31 çerçevesinde, bu konuda açıklama istenilmesi, gerektiğinden bağlantılı tüm hesaplarla ilgili belgeler de getirtildikten sonra, bankacı bilirkişiden alınacak rapor sonucunda paranın tamamı veya bir kısmının davacının kişisel mal olup olmadığının belirlenmesi, kişisel mal iddiasının ispat edilememesi halinde çekilen paranın edinilmiş mal olduğundan hareketle davacının değer artış payı alacağının tümü ile reddine; kısmen veya tamamen kişisel mal olduğunun ispatlanması halinde ise, değer artış payı alacağı hesabı sonucu bulunacak miktarla sınırlı olarak talebin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Artık değere katılma alacağı isteği-
Davalının ağabeyi adına kayıtlı taşınmazın, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu zaman cebri icra yoluyla edinildiği, sonra taşınmazın satış yoluyla tekrar davalının ağabeyine devredildiği; diğer taşınmazın, davalının ağabeyi adına kayıtlı iken eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu tarihte cebri icra yoluyla edinildiği, sonra taşınmazın satış yoluyla davalının ağabeyinin eşine devredildiği anlaşılmakla, mahkemece, öncelikle dava konusu taşınmazların mal rejimin sona erdiği sırada, mevcut olması veya tasfiyeye konu malın mevcut olmaması halinde eşin, diğer eşin payını azaltmak kastıyla paylaşmadan önce bir malı karşılıksız olarak elden çıkarması veya diğer eşin rızası olmadan olağan hediyeler dışında yapılan karşılıksız kazandırmalar gibi devirlerin olması halinde, tasfiye konu malın varlığının kabulü gerekeceği- Davacının, davalının mal rejiminin devamı sırasında edindiği taşınmazlara katkısını ispatlaması gerektiği-
Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanacağı- Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olduğu- Tasfiyeye konu vadesiz TL hesabı ile bu hesaba bağlı yatırım hesabı üzerinde bankacı-mali müşavir bilirkişi eliyle inceleme yaptırılarak tasfiye tarihi olan boşanma dava tarihi itibariyle bu hesapta ve bu hesaba bağlı yatırım hesabında tasfiye edilecek bir değer bulunup bulunmadığı, bu değerin TL olarak karşılığının ve tasfiye tarihinden daha önce toplu olarak elden çıkarılmış mevcutlar bulunup bulunmadığının araştırılması; tasfiye tarihinde mevcut bir değer varsa bunun tasfiyeye tabi tutulması, daha önce bu hesaptan ve bu hesaba bağlı yatırım hesabından TMK. mad. 229/2 gereğince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yapılan devir ve tasarruflar bulunup bulunmadığının da değerlendirilip, bulunuyorsa bunun da tasfiye hesabına dahil edilmesi ve talep miktarı da gözetilerek alacak talebi hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Dava  dilekçesinin içeriği  ve  yargılama aşamasındaki beyanlardan davacı tarafın isteğinin  hangi malvarlığına ilişkin  olduğu  açık olmadığı; HMK. mad. 31 uyarınca hakimin davayı  aydınlatma görevi kapsamında davacı tarafın  talebi  açıklattırılıp, davacı tarafın gösterdiği tanıkların da ifadelerine başvurulması ve buna göre hüküm tesis edilmesi gerektiği-
Mal ayrılığı rejiminin geçerli (TKM. mad.170) olduğu TKM.'de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlığın, Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulması gerektiği(BK mad. 544, TBK mad. 646)- Kooperatif yoluyla edinilen taşınmazın edinildiği tarih ve öncesinde tarafların her ikisi de çalıştığına göre; davacının bu taşınmazın edinilmesinde katkısının bulunduğunun kabulü gerektiği- Malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmeye çalışılmalı, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 s. TKM. mad. 152 gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranı belirlenerek, her bir eşin bulunan bu tasarruf oranının, malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilmesi gerektiği- Veri yetersizliği nedeniyle, davacının katkı oranı bu şekilde belirlenemediği takdirde; davacının katkısı sabit görüldüğünden, hakim tarafından hakkaniyete uygun bir katkı oranı takdir edilmesi ve bu katkı oranının; alacak talebine konu malın dava tarihi itibariyle tespit edilecek rayiç değeri ile çarpılması suretiyle davacının katkı payı alacak miktarının hesaplanması gerektiği- Değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse uzman bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınacağı- 
Mahkemece, ödemesi mal rejiminin sona ermesinden sonrasına kalan tüketici kredisinin taksitleri ile amcasından borç alıp almadığı ve bunların TMK.230 maddesi uyarınca davalı yararına denkleştirme gerekip gerekmediği konularında bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan sonuca gidildiği bu itibarla, bankalardan gelen yazı cevapları, tanık beyanları ve savunma üzerinde durularak bu hususlarda gerektiğinde uzman bilirkişilerden rapor alınması gerektiği düşünülmeden, eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozulması gerekeceği-
Katkı payı alacağı ve artık değere katılma alacağı isteği-
Taraflar 07.09.1991 tarihinde evlenmiş olup evlenme tarihinden önce satın alınan taşınmazın davalı-karşı davacının kişisel malı olduğu, evlilik tarihinden sonra da, davacı-karşı davalının kişisel ya da edinilmiş malı ile katkıda bulunduğu da ileri sürülüp kanıtlanamamış olduğundan, uyuşmazlığın mal rejiminin tasfiyesi hükümlerine göre çözümünün mümkün olmadığı-
Mal rejiminin sona erdiği, boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle mevcut olmadığı gibi mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacağı karşılıksız bırakmak için davalı tarafından elden çıkarıldığı kanıtlanamadığından söz konusu taşınmaz nedeniyle talep edilen alacağın reddine karar verilmesi gerekirken diğer alacaklara eklenerek fazla alacağa hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-