Mahkemece, "davacının anlaşmalı boşanma davasında duruşmadaki beyanında ' yoksulluk nafakası talep ettiği, 10.000-TL manevi tazminat talep ettiği, bunun dışında mali konularda karşılıklı taleplerinin olmadığını' beyan ettiği, bu beyandan 'davacının davalıdan herhangi bir katkı payı ve katılma alacağı talebinin de olmadığı', anlaşmalı boşanmanın da kesinleşmiş olduğu görüşünden hareketle davanın 'kesin hüküm nedeniyle reddine' karar verilmiş ise de; ulaşılan sonuç isabetli olmadığı, çünkü davacının boşanma dava dosyasındaki beyanı, boşanmanın fer'i niteliğindeki mali konulara yönelik olup, mal rejiminin tasfiyesi ve tasfiyeye konu (11) nolu bağımsız bölüm ile emeklilik ikramiyelerine ilişkin bir açıklama içermediği, mal rejiminin tasfiyesinin boşanma davasının eki niteliğinde olmadığından; boşanmayla birlikte karara bağlanması zorunluluğu bulunmadığı -
Toplanan deliller, dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından davacının dava konusu arsanın alınmasında ve binanın inşasında katkısının bulunduğu; ancak katkı oranı konusunda mahkemece yeterli araştırma yapılmadığı; dinlenen davacı tanıklarının yanı sıra, davalı tanığı Z. da beyanında davacının evlendikten sonra belli bir süre fabrikada çalıştığını ancak mahkemece her iki taraf delil listesinde yer alan çalışma sürelerini ve gelirlerini gösterir SGK evraklarının ilgili kuruma yazılarak temin edilmediği; bunun yanı sıra taraf tanık beyanlarından davalı kocanın meyve ve tatlı satmak suretiyle seyyar satıcılık yaptığı; meyve ve tatlıların hazırlanması işinin ise davacı kadın tarafından yapıldığı-
Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona erdiği (TMK 225/son), sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu (4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m) - Gerek asıl davacı gerekse birleşen davacı talep ettikleri miktarlara ilişkin harcı yatırmadan ve mahkemece harcın tamamlanması işlemi yapılmadan davanın esasına girilerek karar verilmiş olmasının, usul ve Yasa'ya aykırı olup, bozmayı gerektirdiği-
Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona erdiği (TMK 225/son)- Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu (4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m), tasfiyeye konu araç 12.12.2001 yılında satış yolu ile davalı adına alındığı, mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanacağı (4721 s.lı TMK 179 m.)- Bu yasal düzenleme ve ilkeler gözönüne alınarak, davaya konu edilen araç 12.12.2001 tarihinde satın alınıp 31.01.2002 tarihinde sadece plaka değişikliği yapıldığına göre; bu araç edinilmiş mal olmayıp adına kayıtlı olduğu eşin kişisel malı niteliğinde olduğu, koşulları mevcutsa davacının katkı payı alacağına konu olabileceğinin de kabulü gerekeceği- Mahkemenin, “davacının sadece edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi nedeniyle katılma alacağı talep edebileceği, davaya konu edinilen aracın ise bu niteliğinin bulunmadığına ilişkin ret gerekçesinin yerinde olmadığı- Katkı payı alacağı yönünden mahkemece herhangi bir inceleme yapılmadığından, mahkemece, davalının “aracını ve ziynetlerinin satılması ile alınan aracın satışından gelen para ile alındığı” savunması üzerinde de durularak, gösterilen deliller çerçevesinde, inceleme yapılarak karar verilmesi gerekeceği-
01.01.2002 tarihinden önce 743 s. TKM. yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu (TKM. mad. 170), TKM'de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlığın, Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulması gerekeceği- Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahip olduğu ve mallarının idaresinin kendisine ait olduğu (TK. mad. 186/1) her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel malları olduğu (TKM . mad. 189)- Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği malvarlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekeceği- Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vs gibi) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerektiği-
Davacı katkı payı alacağı dışında, kayınpederine borç olarak verdiği kayınpederinin de davalı eşe iade ettiği, ancak eşi tarafından kendisine verilmeyen (3) adet bilezik nedeniyle de alacak talebinde bulunduğundan, ... 1.Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2006/192 Esas sayılı ceza davasının yargılaması aşamasında davalı ...'nın tanık sıfatıyla alınan beyanında; "kocası olan davacının babasına verdiği (3) adet bileziğin kocaya iade edilmemesini babasından istediğini, babasının davalı kocasına bilezikleri iade etmediğini, daha sonra kocanın bunu sorun haline getirmesi üzerine, bileziklerin babası tarafından kendisine (davalıya) verildiği" açıklanmış olduğu, davalının bu beyanının kendisini bağlayıcı nitelikte olduğu, davacının talep miktarı da göz önüne alınarak (3) adet altın bilezik bedeli yönünden alacak talebinin kabulü gerekeceği-
4722 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun'un 10/1 maddesine göre Türk Medeni Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tabii oldukları mal rejiminin aynen devam edeceği, eşler, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde başka bir rejimini seçmedikleri takdirde 01.01.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılacakları, yasanın emredici bu hükmü uyarınca ve aynı kanunun 10/3. maddesine göre eşlerin, ancak yukarıda öngörülen bir yıllık süre içerisinde yapılmış bir mal rejimi sözleşmesiyle yasal mal rejimi olan edinilmiş mallarca katılma rejiminin evlenme tarihinden geçerli olacağını kabul edebilecekleri, söz konusu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde: eşlerin geçmişe etkili olarak mal ayrılığı rejimini seçemeyecekleri, eş anlatımla, tarafların geçmişe etkili bir biçimde edinilmiş mallara katılma rejimi dışında kanunun tanıdığı başka seçimlik bir mal rejimini (mal ortaklığı, mal ayrılığı ya da paylaşmalı mal ayrılığı rejimlerinden birini) evlenme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere seçemeyecekleri, dolayısıyla, böyle bir belirlemenin yok hükmünde olup, kamu düzenine ilişkin bu yasal sınırlama sözleşme serbestisi kurallarına dayanılarak aşılamayacağı, edinilmiş mallara katılma rejimi dışındaki diğer mal rejimlerinin benimsenmesine ilişkin sonradan yapılan sözleşmelerin ancak ileriye etkili olarak yapıldığı tarihten sonraki dönem için sonuç doğuracağı-
Taraflar Türk vatandaşı olup, Türkiye'de evlendikleri ve bir hukuk seçimi kararlaştırmadıklarından, uygulanacak hukukun Türk Hukuku olduğu, buna göre taraflar arasındaki mal rejiminin yabancı mahkeme ilamına esas boşanma davasının açıldığı tarihte sona ereceği, mal rejiminin tasfiyesi ve alacak talebine konu taşınmaz ve diğer malvarlığı unsurlarının tamamı 1993 yılından daha sonraki yıllarda davalı koca tarafından iktisap edildiğinden, davalının kişisel malvarlığı olarak kabul edilmesi ve herhangi bir tasfiye işlemine konu edilmemesi gerektiği, bu malvarlığı değerlerinin Aile Mahkemesi tarafından bakılan mal rejiminin tasfiyesi davasının konusu olamayacakları, genel hükümler çerçevesinde genel mahkemelerde dava konusu edilebilecekleri-
Bankadaki mevduat ile ilgili de talepte bulunulmasına karşı mahkemece sadece taşınmaz üzerinden hesaplanan katılma alacağına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davacı tarafça dava dilekçesinde ve ilerleyen yargılama aşamalarında mal rejiminin tasfiyesi sonucunda ayın isteğinde bulunulmuş olup, mahkemece bu tür davalarda ayın istenemeyeceği-